“Ahmak” kararı bozulur…

Figen Çalıkuşu

Eon/Fransa davasında AİHM, bir siyasî eylemcinin, 2008 yılında üzerinde “defol git, salak herif” yazılı bir pankart açarak Fransa Cumhurbaşkanı’na hakaret etmekten hüküm giymesini incelemiş ve

“…..yerginin, pek çok kez, özünde var olan abartma ve saptırma vasıfları yoluyla, toplumsal eleştiri biçimi olduğunu belirttikten sonra, ceza verilmesinin, güncel konular hakkında yergi niteliğinde ortaya konulan ifade biçimleri üzerinde bir soğutma etkisi yapmasının mümkün olduğuna, bu tür ifade biçimlerinin kendisi, kamu menfaatini ilgilendiren sorunların serbestçe tartışılmasında oldukça önemli bir rol oynayabildiğine ki; serbest tartışma olmadan demokratik toplumun mümkün olamayacağına” karar vermişti.

Hakaret suçu söz konusu olduğunda Yargıtay ve AİHM kararlarında öncelikle ifadenin bir “olgu isnadı” mı yoksa “değer yargısı” mı olduğunun belirlenmesi gereği üzerinde durulur.

Zira “olgu isnadı” kanıtlanabilir bir husus iken… Bir “değer yargısının” kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir.

Bu nedenle AİHM “salak” sözünü hakaret değil yergi olarak değerlendirmiştir.

“Salak” bir yergi olduğuna göre “ahmak” da bir yergi niteliğindedir… Dolayısıyla “ahmak” da bu ayrımda bir olgu değil, “değer yargısı” olarak kabul edilecektir. Birine göre ahmak olan bir diğerine göre hiç de ahmak olmayabilir.

Bu nedenle “ahmak” ifadesinin hakaret suçu oluşturmadığı gerçeği de açıkça bir “bozma” sebebidir.

İmamoğlu hakkındaki “ahmak” kararı bozulacaktır. AİHM kararı, İmamoğlu hakkındaki hükmün neden bozulacağını çok açık biçimde gösteriyor.

Ekrem İmamoğlu’nun aday olarak yarıştığı önemli bir seçimin iptali karşısında yergide bulunma, eleştiri yapma hakkı vardır.

Gerçek böyle olduğu halde biz ne gördük? “Ahmak” hakaret kabul edildi ve 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi.

Peki bu nasıl oldu?

Kamu görevlisine hakaret suçunda alt sınır 1 yıl iken İmamoğlu’na alt sınırdan uzaklaşılarak temel ceza 1 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Gerekçe ne?

Yasada yazılı genel gerekçenin aynısı:

“İmamoğlu’nun kişiliği, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinden kullanılan araçlar, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak…”

Temel cezada alt sınırdan uzaklaşırken yasada yazılı gerekçeleri saymak yetmez. Bu sayılı gerekçeler somutlaştırılmalı, dosya kapsamı ile uyumlu olmalı ve kararda tartışılmalıdır.

Örneğin “İmamoğlu’nun kişiliği” neden artırım sebebidir? Ya da “suçun işleniş biçiminde” böylesi ciddi bir artırım gerekçesi olabilecek ne vardır?

Devam edelim; basın önünde yapıldığı için yasada yazılı olan 1/6 oranında ceza bir daha artırıldı.

Ve son olarak suç bir kurula (YSK olduğu iddiası) karşı işlendiği için ½ oranında bir daha ceza artırıldı.

Oysa yasada ne yazıyor? Bu durumda ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır yazıyor.

Neden dörtte bir değil de yarı oranında artırım yapıldı?

Gerekçe ne? Gerekçe yok…

Hâkimin elbette iki sınır arasında temel cezayı belirleme ve gene belirlediği oranda ceza artırım oranı uygulama yetkisi vardır.

Ama bu yetkiyi kullanırken dayandığı gerekçelerin, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olması gereklidir.

“Ahmak dediği için İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün ceza verilirken bu gereklilik yerine getirilmiştir” demek mümkün mü?

İstinaftan geçse bile Yargıtay bu yöndeki yerleşik yüzlerce kararını inkâr etmeyecektir… İmamoğlu hakkındaki “ahmak” kararı bozulacaktır.

Davanın güncelleşmesi, Türk siyasetindeki muhtemel gelişmeleri derinden etkileyeceği için aşırı bir heyecana neden oldu.

Davanın güçlü bozulma ihtimali yanı sıra 2028 yılındaki seçimlerle ilgili fazlaca belirsizlik var.

Erken seçim olacak mı belli değil… Olacak ise ne zaman olacak o da belli değil.

İktidarlarını korumak gayesi ile sıklıkla seçim usulü değiştiren siyasi yatkınlığa göre şu sıralar seçimin hangi yöntemle yapılacağı da muamma.

Bunca belirsizlik var iken… İmamoğlu hakkındaki kararın İstinafta olmasa bile Yargıtay’da bozulacak olması da çok yüksek bir ihtimalken…

Bir siyasal enerjinin isabetsiz ve erken harcanmaması gerekir…

Gelişmeleri yeniden yeniden analiz etme mecburiyetinde olduğumuz kaotik ve belirsiz bir dönemden geçiyoruz.

Suhulet ve sükûnet siyasal yanlışı da önleyecek, umutsuzluğu engelleyecektir.

Telaşa gerek yok…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.