Narin’i küçük bir köyde öldürdüler.
Öldürmekle kalmadılar hep birlikte sustular. Herkes sustu. Bu ağır vicdansızlık halinin altta yatan pek çok sebebi var.
Küçük bir kızın bu kadar rahat öldürüldüğü ülkede, olup biteni bir de hukukçu kimliği ile izliyor iseniz daha da kahrediyorsunuz.
Bir taraftan Narin’in eski bir diş tedavisinden maddi delil elde etme çabasından, Ali Yerlikaya’nın “aileye neden baş sağlığı dilemediniz” sorusuna “oldukça açık değil mi” cevabından umutlanıyorum.
Ama bir taraftan hem ülke gerçeği hem de mesleki birikime dayalı tecrübelerim nedeniyle ağır şüpheler taşıyorum.
Ebette vicdanı ile onuru ile bu soruşturmada çaba gösterenler var, iyi ki varlar…
Ama bir de gariplikler zinciri var…
Narin’in ilk olmadığı gibi son olup olmayacağının cevabı da bu garipliklerin neden ve nasılında.
Şimdi Narin’in ablasının ölümü hakkında soruşturma açıldı. Bazı bilgiler ortalıkta dolaşıyor ama vaktiyle Narin’in ablasının ölümü etkili soruşturulsaydı belki de Narin yaşıyor olacaktı. Narin’i öldüren organize kötülük can bulamayacaktı.
Ceza ve adalet sisteminin amacı, maddi gerçeğe ulaşarak faili yakalamak kadar yeni faillerin olmasını yani suçların işlenmesini önlemektir.
O zaman “Narin’i kim, neden öldürdü” kadarından daha fazlasına kafa yormamız gerekir.
Bu nokta da karşımıza bu kırılgan “sistem” çıkıyor.
Suçların, özellikle artan şiddetin, çocukların, kadınların istismarında ve katlinde altta yatan ve “sistemin” kırılmasında etkili olan esaslı nedenler ve parametreler var.
Bunu netleştirmek için Narin soruşturması üzerinden adalet sisteminin özet fotoğrafını çekmeye çalışacağım.
Etkili ve etkin soruşturma olmazsa olmazdır.
Amaç en hızlı şekilde maddi delillere ulaşmak, veriye ulaşmaktır.
Veri ceza soruşturmasında kutsaldır.
Bunun için maddi verilere ulaşma yeterliliğine sahip kolluğa ve bu görevlilerin pusula olarak kullanacakları literatüre ihtiyaç var.
Önemli olan gizli tanık, itirafçı değildir… Önemli olan maddi ve kesin delilden sanığa ulaşmaktır.
Gelin Narin soruşturmasına tane tane bu çerçeveden bakalım.
1- Bir köyde ancak 19 gün sonra en esaslı maddi delil olan maktulün cesedine ulaşmak büyük bir kayıp.
2- 24 saat geçmiş ve soruşturma ilerlemiyor ise köyde yaşayan herkesin bilgileri taranır. Bu size köyün kapalı devre çalışan “omerta yasası” öyküsünü sunacaktır.
3- Köyde herkes akraba. Dede Osman’ın yanılmıyorsam 14 çocuğu var. Narin’in amcalarının halalarının sayıları yedileri bulan çocukları var.
4- Bu köyün gecikmeden hukuki sorgulama üzerinden kapatılması gerekir. Çapraz sorgu için günlerce beklenilmez. Hepsinin telefonlarına el konulur, araçları toplatılır, evlerde damlarda arama yapılır.
5- Bölgedeki kameralara bakmak için 8 Eylül’e kadar beklenilmez. Aynı gün kameralara bakmamak ne demek?
Kameralara bakılsa dere kenarında olay günü 50 dakika duran araba görülecek, şimdi itirafçı denilen Nevzat Bahtiyar daha o gün bulunacak. Ve Narin’in bedenine aynı gün ulaşılacak.
6- Otopside süratle ölüm sebebi ve ölüm saati saptanır.
7- Yayın yasağı almak yerine soruşturmanın patronu olarak savcı topluma gelişmelerden bilgi verir ki toplumun ajitasyonu artmasın, bilgi kirliliği olmasın. Soruşturmada ulaşılması muhtemel deliller var ise temiz kalsın.
8- Yayın yasağı vardı kalktı, kalkmadığını iddia eden oldu. Manşetler her gün Narin soruşturmasına dair bilgiler ile çıkıyor.
9- Daha garibi soruşturma dosyasından itirafçının ifadesi sızdı, yetmedi asıl şüpheli görülen amca Salim Güran’ın ifadesi sızdı.
10 -Soruşturmada yasa gereği kısıtlama kararı yok mu? Bu nasıl oldu? Amaç nedir?
Çapraz sorgu devam ederken bu sızmaya kim göz yumdu, nasıl izin verildi?
Bu sızmalar devan ederse soruşturmanın güvenilirliği kalır mı?
Narin soruşturması böyle yürüyecek ise “etkili ve etkin soruşturma yapıldı” diyebilecek miyiz?
Benzer dosyalardan hafızamızda kalan tahliyeleri mi göreceğiz? Yoksa bambaşka biri mi fail çıkacak? Bu gariplikler sarmalında yolculuk nereye?
Narin cinayeti ve sonrasındaki gelişmeler, açıklamalar aslında bize sorunun kaynağını gösteriyor.
Bu ülkede artık din, siyaset, para ve “güç ilişkileri” her türlü suçu koruyan bir kalkana dönüştü.
Ölü doğan bugünkü yönetim sisteminin cesedi ortada durduğu sürece daha fazla çürüyüp kokuşuyor… Ülkeyi de çürütüyor.
Bu sistemden kurtulmamız gerekiyor.
Yoksa ne çocuklarımızı ne ailemizi ne kendimizi ne de ülkemizi koruyabileceğiz.