Önce olanı biraz irdeleyelim.
Hamas’ın siyasi büro şefi İsmail Haniye, Tahran’da, yeni seçilmiş İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin töreni sonrasında, gecelediği Devrim Muhafızları’na ait misafirhanede, bir bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
İsrail, her zaman yaptığı gibi, suikastı üstlenmekte fazla acele etmiyor. Bir bakanın Haniye fotoğrafı üzerine ‘Eliminated’ (ortadan kaldırıldı) yazarak paylaştığı sosyal medya mesajını da derhal sildirdiler…
Olsun. Bombanın üzerinde Netanyahu’nun parmak izi olduğundan herkes emin.
Suikastla ilgili sorulması gereken bazı sorular var: Neden şimdi? Neden İsmail Haniye? Neden Tahran’da? Neden yeni cumhurbaşkanının göreve başlayacağı gün İran’da? Neden Devrim Muhafızları’na ait misafirhanede?
Cevaplarım:
Gazze’de başlatılan ve hesaplarına göre kısa sürede istenilen sonucun alınması gereken savaş beklendiği gibi gitmiyor. Hamas bitip tükenmiyor; Filistinliler Gazze’yi boşaltmıyor.
Rehinelerin yakınları öfkeli.
Dünyada anti-Semitizm yaygınlaşıyor; diaspora Yahudilerinin yaşadıkları ülkelerde rahatları kaçtı. Gazze ile Holokost arasında kurulan benzerlik yaygın kabul görmeye başladığı için, İsrail içerisinde ve dışında yaşayan Yahudilerin Netanyahu’ya tepkileri büyüyor.
Netanyahu siyaseten zayıf. Seçime hazırlanan ABD’de, ülkenin bu durumundan yararlanılarak yapılan Kongre şovu kısmen işine yaramış olsa da, konutuna her an mahkeme celbi gelmesi endişesinde.
Böyle çıkışları ‘şimdi’ yapmak zorunda Netanyahu.
Gazze’de, şimdiden 40 binden fazla -çoğu çocuk ve kadın- Filistinli’nin hayatına mal olan savaşa ara vermek ve mümkünse bitirmek amaçlı görüşmelerde Hamas’ı temsilen İsmail Haniye yer alıyordu.
İsrail onu öldürmekle ‘ateşkes’ arayışlarına darbe vurmuş oldu.
Netanyahu, Gazze’de savaşıyor, Lübnan’da Hizbullah hedeflerine bombalar gönderiyor ama esas düşmanının İran olduğunu her fırsatta belirtiyor. Şam’daki başkonsolosluğuna yönlendirdiği drone saldırısıyla İran’ı savaşın içine çekmek istemişti; ancak beklediği kadar sert gelmedi cevap.
Tahran’daki Devrim Muhafızları misafirhanesinde bir devlet konuğunu öldürerek, İran’ı -doğrudan veya dolaylı- yeniden savaşın içine çekmeye çalışıyor Netanyahu.
Suikastın icrası için, kısa süre önce yapılan seçimden başarıyla çıkan Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin edip görevine başladığı günün seçilmesi de önemli.
Pezeşkiyan ‘ılımlı’ bir kişilik. Daha önce de cumhurbaşkanlığına aday olmak istemiş, ancak adaylığı reddedilmişti. Seçime girebildi ve seçilmeyi de başardı. Yine de dini lider Ali Hamaney’den onay alamayacağı ileri sürülüyordu. O safhayı da atlattı ve yemin edip göreve başlayabildi Pezeşkiyan…
‘Ilımlı’ bilinen Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın görevdeki ilk gününde karşı karşıya kaldığı gündem maddesi, ‘Haniye suikastı’ oldu.
Derin ayrışmaların yaşandığı toplumun ideolojik katılıktan uzaklaştırılarak yeniden birlik ve beraberliğini sağlamayı, insanları ekonomik refaha kavuşturmayı, bunu da ülkeyi yaptırımlardan kurtararak başarmayı hedefleyen, Batı ile yeniden eşitlikli ilişkiler kurmayı amaçlayan Pezeşkiyan’ı zora sokan bir gelişme Haniye suikastı…
Hemen belli olan sonuçlarına bakalım…
Suikast, dünyanın her tarafında tepkilere yol açtı, ama Tahran’da gerçekleştiği için İran’dan yükselen tepki daha büyük.
Dini lider Hamaney, eyleme derhal cevap verileceğine dair bir açıklama yaptı, ‘intikam’ sözcüğünün de içinde yer aldığı…
Tahran’da kılınan cenaze namazı Batı karşıtı tepkilerin dışa vurulmasına vesile haline geldi.
Gazze’deki İsrail vahşetini durdurmayı amaçlayan görüşmeler en önemli müzakereciden mahrum kaldığı için muhtemelen sonuca varamayacak veya süreç uzayacak…
Mesud Pezeşkiyan’ın görevdeki ilk gününde meydana gelen suikast sonrasında, İran, çok sert bir saldırıyla İsrail’e cevap verirse, yeni cumhurbaşkanının planladığı politikalar rafa kalkacak…
Tersi olsa, Şam konsolosluğuna İsrail drone’ları saldırısında hayatını kaybedenlere tepki olarak İsrail’e gönderilen füzeler Tel Aviv’de burun bile kanatmamıştı; etkisiz görünecek bir cevap, İran’ı ve Pezeşkiyan’ı, İran’da ve İslam Dünyası’nda gözden düşürecektir.
Bu eylemin planlanması sürecinde yer alanlar bütün bu ayrıntıları inceden inceye hesap etmiş olmalılar.
“İsrail’e verilecek en doğru cevap ne olabilir?” sorusu üzerinde inceden inceye düşünmek gerek.