Halep düştü, Şam’ın düşmesine az kaldı… Türkiye mi kazanıyor?

Fehmi Koru

Suriye’de Rusya ile İran desteğine sahip rejim güçlerinin ülkede yeniden hakimiyeti ele aldığını düşündüren gelişme, Halep’in muhaliflerin elinden nihayet -Aralık 2016’da- geri alınmasıydı…

“Nihayet” dememin sebebi, Halep için savaşın neredeyse dört yıl sürmesiydi. Rusların verdiği hava desteği sayesinde, Suriye ordusu, 2016 yılı Temmuz ayında muhalif güçlerin ikmal hatlarını kesmeyi başarmış, birkaç ay sonra da Halep’in bütününü ele geçirmişti.

Şimdi olan o dönemde yaşananların tersi: Muhalif güçler Halep ve Hama’ya ulaşıp Humus’un kapısına dayanarak rejim güçlerinin Şam’da direnmesini zorlaştıracak biçimde ikmal hatlarını kesmeyi başardılar…

Beklenen, birkaç gün içerisinde, HTŞ ve destekçisi muhalif güçlerin başkent Şam’a da hakim olmaları…

Rejim güçlerinin Halep’i ele geçirmesi, bir yönüyle dört yıl (2012-2016), bir yönüyle de dört ay (2016 Temmuz-2016 Aralık) sürmüştü. Muhalifler ise birkaç gün içerisinde Halep ve Hama’yı ele geçirip Humus’un kapısına dayandılar; Şam’ın düşmesi de pek uzak değil.

CNN’e konuşan temsilcileri, başarılarının kendilerini de şaşırttığını söylemişler…

Aynı temsilciler, ülkeyi yönetecekleri günlerin fazla uzakta olmadığı umudunu da paylaşmışlar…

Neden olmasın?

Rusya kendi başına sardığı Ukrayna savaşıyla meşgul…

İran’ın ise, Filistin politikasının yakın coğrafyada yarattığı hayal kırıklığı ve İsrail ile ağız dalaşında geri çekilmesine ek olarak Lübnan’daki operasyon odağı Hizbullah’a bile sahip çıkamaması yüzünden hareket kabiliyeti felce uğramış durumda…

Bu iki ülkenin gündeminde birinci madde değil Suriye…

Suriye ordusu ile muhalif güçler baş başa kalınca sonucun şimdiki tablo olması doğal…

Dışişleri bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Astana sürecini birlikte yürüttüğü bu iki ülkenin -Rusya ve İran- dışişleri bakanları ile dün bir araya geldi.

Astana süreci mevcut tabloyla ortadan kalkmış göründüğü halde…

Türkiye gelişmelerden memnun olduğunu belli ediyor; özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söylemi bu memnuniyeti dışa vuruyor.

Muhalif güçlerin ana gövdesini HTŞ oluştursa da, HTŞ’nin en önemli destekçisi Suriye Milli Ordusu (SMO) Türkiye’nin yabancısı değil. SMO, durumdan vazife çıkartarak, Ankara’nın Suriye politikasında tedirginlik kaynağı olan PYD/YPG’yi Tel Rifat’ı terk etmeye zorladı. Münbic de yeni hedef…

Sınırlarının ‘tehdit’ unsurlarından temizlenmesi Türkiye için elbette önemli.

Dış basındaki değerlendirmelerde, ortaya çıkan tabloda en büyük kazananın Türkiye olduğu vurgusu ön planda…

Acaba doğru mu bu görüntü?

Kuşkulu muyum?

Evet, öyleyim, kuşkuluyum.

Dikkat edilirse, Suriye’deki dengelerin değişmeye başladığı ilk günden bu güne, daha önceleri konunun içinde bulunduğu bilinen bir ülkeden pek ses çıkmıyor.

ABD’den…

Washington şu sırada iki başkanlı; biri -Joe Biden- topal ördek konumunda; var ama yok hükmünde; diğeri, -Donald Trump- yok sayılması gereken bir durumda ama sanki başkanmış gibi davranıyor…

Ara dönem yüzünden olabilir bu suskunluk…

Yine de kuşku duyarım.

Şundan: ‘Arap baharı’ Suriye’yi de etkisi altına alıp iç-savaş çıktığında, sorunu kökünden çözecek formülleri Ankara üretmişti.

Ankara Suriye için yeni bir yöneticiler listesi bile hazırlamıştı.

Hazırlanan listedeki isimler veto yedi ve süreç işlemedi.

Listenin veto edilmesinin sebebi, isimlerin siyasi kimliklerinin sakıncalı bulunmasıydı.

Çok daha mülayim isimleri Suriye’yi yönetmeye layık görmeyenlerin ‘terörist örgütler listesi’ içerisinde bulunan HTŞ’nin Suriye yönetimine gelmesine ses çıkarmayacağı mı düşünülüyor?

Diyelim öyle, Suriye’deki fiili durum sineye çekilecek; acaba bu Suriye halkı ve bölge insanı için olumlu bulunduğu için mi yapılıyor olacak?

HTŞ’nin hakim olduğu bir Suriye mi isteniyor yani?

Müslüman Kardeşler (MK) gibi kendisini demokratik siyasi hayata entegre olmaya hazırlamış bir örgüte tahammül edilmediğini çevre ülkelerde meydana gelen gelişmelerden biliyoruz. Mısır’da, Tunus’ta MK üyeleri cezaevlerinde; Körfez ülkelerinde MK üyesi olmak ‘terörist’ damgası yemek için yeterli.

Ve HTŞ yönetiminde bir Suriye istenebileceğini düşünmeliyiz öyle mi?

Kuşkuluyum işte.

Son tahlilde Türkiye kaybetmesin de…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (59)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.