Batılı ülkeler yönetimleri henüz farkında değiller ama, yalnız Gazze’deki mezalime duyarsız kalamayan kendi halkları gözünde değil, dünyanın başka coğrafyalarında yaşayan insanlar nezdinde de değerlerini hızla yitiriyorlar.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan ve varlığını günümüze kadar hissettiren düzen çatırdıyor.
Yedi aydır süregiden ve neredeyse tamamı sivil 40 binden fazla insanın hayatını kaybettiği, milyonun üzerinde insanın açlık ve susuzlukla boğuştuğu bir savaş Gazze’de devam ediyor, İsrail ordusu kendilerinin göç etmeye zorladığı insanların kaldığı çadırkente, içindekilerin canlı canlı yanacağını bile bile hava saldırısında bulunuyor ve buna dünyanın göz yumması bekleniyor.
Sonunda yargı devreye girdi ve durum değişmeye başladı.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), ‘yeni dünya düzeni’ diye anılan sistemin ilk ve en önemli örgütü olan Birleşmiş Milletler’in (BM) bir kurumu olarak kurulmuştu. Divan’ın 15 üyesinin tamamı dokuz yıllığına BM Genel Kurulu ve BM Güvenlik Konseyi tarafından seçilir. Bugüne kadar değişik ülkelerle ilgili 191 davaya bakmıştır ICJ.
ICJ üyesi yargıçlar, geçen hafta, İsrail’in Gazze’ye saldırısını durdurması kararı aldılar.
Onların Gazze konusunda devreye girmesi, kendilerinden az önce İsrail başbakanı ile savunma bakanını Gazze’de giriştikleri ‘soykırım’ yüzünden gözaltına alma girişiminde bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (ICC) yardımına koşmak olarak da anlaşılabilir.
BM ile ilintisiz olarak, ancak yine BM’nin teşvikiyle kurulmuş ICC, ICJ gibi devletleri değil, 120 ülke tarafından onaylanmış sözleşmesinde ‘suç’ sayılmış cürümleri işlemiş kişileri yargılıyor.
ABD ve İngiltere’nin, ülkelerine geldikleri takdirde Netanyahu ile bakanına gözaltı uygulanmayacağını açıklamaları, ICC’nin yetkilerini sorgulanabilir görmelerinden kaynaklanıyor.
Kaynaklarda ‘bir yetkili’ olarak kendisinden söz edilen birinin ICC başsavcısı Karim Khan’a söylediği şu söz Batı’nın yaklaşımını özetliyor: “Bu mahkeme Afrikalı liderleri ve Putin gibileri yargılamakla görevli değil miydi” demiş o yetkili.
Mahkemenin (ICC) şimdiye kadar haklarında karar verdiği 50 kişiden 47’si Afrika’dan…
Putin de, kendisinin atadığı çocuk hakları komiseri ile birlikte, savaş halinde bulunduğu Ukrayna’da kaçırılan çocuklardan sorumlu bulunmuştu. 2023 yılında.
Batılı liderler, kendi ülkelerinin öncülüğünde kurulmuş, aidat ödeyerek ayakta tuttukları bu iki kurumun, ‘suç’ işleseler dahi kendilerine karşı harekete geçmeyeceğinden çok emin görünüyorlar.
ABD Afganistan’da ve Irak’ta işlediği suçlardan hesaba çekilmedi; emin olmaları bu sebepten…
Konu İsrail ve Netanyahu olunca, ‘soykırım’ gibi bir ciddi suçun göz ardı edilmesini bekleyebiliyor Batılı ülkeler…
ICC yıllar içerisinde, hepsi de ülkelerinin devlet başkanları olan Ömer el-Beşir (Sudan), Uhuru Kenyatta (Kenya), Muammer Kaddafi (Libya), Laurent Gbaglo (Fildişi Sahili) hakkında kararlar verdi.
Onlardan çok daha ciddi bir suçlamaya muhatap edilip ICC tarafından hakkında gözaltı kararı çıkartılacağı anlaşılınca, Batılı ülkeler, Netanyahu kararını derhal tepkiyle karşıladılar.
Ne olacak şimdi?
Aslında olması gereken büyük çapta oluyor.
Vicdanı pörsümemiş insanlar, vatandaşı oldukları ülkelerde, İsrail’in Gazze’ye saldırıları sonucu hayatlarını kaybetmiş Filistinlilere duyarsız kalmıyorlar. Başkentler her hafta sonu protesto gösterilerine sahne oluyor. Öğrenciler okuma veya mezun olma hakları ellerinden alınma tehdidine baş eğmiyor, destek eylemlerini sürdürüyorlar.
Bu kadarla da kalmayabilir.
Batı ülkelerinde sandıklar mevcut hükümetlere tepkinin adresi haline dönüşebilir…
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşın galibi beş ülkenin kendilerine veto hakkı tanımasıyla oluşmuş BM sistemine yönelik, başını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çektiği “Dünya 5’ten büyüktür” hareketi, şu sıralarda yaşananlardan sonra, daha kuvvetli desteklere kavuşabilir.
Netanyahu ve savaş kabinesi üyeleri, tutuklanma korkularından, İsrail dışına çıkmakta zorlanabilir.
Üç Batılı ülke -İspanya, Norveç ve İrlanda- ile başlayan Filistin Devleti’ni tanıma dalgası yaygınlaşıp, sonunda, Gazze’ye saldırıya kadar unutulmuş görünen ‘iki devletli çözüm’ realiteye dönüşebilir…
Ben olabilecekleri ‘ihtimal’ imiş gibi sundum ama bunların bir bölümünün -belki de hepsinin- gerçekleşeceğine inancım her geçen gün artıyor.
İnsanlığın vicdanı yapılanı kaldırmıyor çünkü.