Bundan 95 yıl kadar önce Aram Andonyan adlı bir Osmanlı vatandaşı birtakım belgeler yayınladı (Naim Beyin Anıları: Ermeni Tehciri ve Katliamları ile ilgili Resmi Türk Belgeleri). Bunların arasında Talat Paşa’ya ait ve doğrudan Ermenilerin imha edilmesini emreden telgraflar da bulunmaktaydı. Kitap genelde tarihçiler tarafından kuşku ile karşılandı ve milliyetçi Ermeni tarihçiliği dışında kullanılmadı. Soykırım literatürü yaşanmışlıklara, aralarında Osmanlı subaylarının da bulunduğu çok sayıda üst düzey tanıklıklara ve ölüme gidildiği bilinmesine rağmen tehcirin sürdürülmüş olmasına dayandı.
Buna rağmen söz konusu belge iddiası yıllar içinde Türkiye’deki algı açısından sıkıntı yaratmayı sürdürdü. Türkiye’deki tarih anlayışı somut belge gerekliliğine ve soykırımın ‘belgesinin’ olmadığı önermesine dayandırılıyordu. O nedenle 1983’te Şinasi Orel ve Süreyya Yuca tarafından yayınlanan kapsamlı çalışma hararetle karşılandı. “Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü” başlıklı kitap 1) Naim Bey diye birinin varlığının kuşkulu olduğunu, 2) varsa bile bu kişinin bir ‘hatıratının’ olup olmadığının bilinmediğini ve 3) yayımlanan belgelerin içerdiği hatalar nedeniyle büyük ihtimalle sahte olduğunu ileri sürmekteydi.
Değerlendirme tarihçi dünyasında saygıyla karşılandı ve Andonyan ‘belgelerinin’ kuşkulu bir materyal olduğu neredeyse kesinlik kazandı. Ancak aradan yüz yıl geçmesine rağmen bu tarihsel olayın gündemde kalma nedenlerinden biri olan ‘arşiv meselesi’ bitmiş olmadı. Bunun ana nedenlerinden biri resmi belgeleri barındıran Kudüs Patrikliği ve Türkiye Genelkurmayı arşivlerinin kapalı olması… Nitekim İstanbul Ermeni Patrikliği, İttihat ve Terakki yargılanmalarında taraf olduğu için dava dosyalarındaki birçok evrakın kopyasını almış ve bilahare yurt dışına yollanan arşiv Kudüs’te toplanmıştı. Muhtemelen 1920’li yılların sonuna doğru bu arşive genç bir rahip adayı doktora çalışması için girebildi ve oradaki belgelerin filmini çekti. Krikor Gergeryan adlı bu rahibin ömrü belge toplamakla geçecekti ve söz konusu kişisel arşiv bugün yeğeninin uhdesinde.
Bu alanın önemli uzmanlarından Taner Akçam ailenin izniyle arşivde bir süredir çalışmaktaydı. Bulguları İletişim’den henüz yayımlandı. Akçam, Gergeryan arşivinde bulduğu belgelere istinaden, Naim Bey adında bir Osmanlı memurunun 1915-16 yıllarında Halep İskan Şubesi Sevkiyat Müdürlüğü’nde katip olarak çalıştığına dair kanıtlar ortaya koyuyor. Ayrıca Naim Bey’in 52 adet Osmanlı resmi belgesinden bir bölümünü orijinal, bazılarını kopya olarak Aram Andonyan’a vermiş olduğu da anlaşılıyor.
Ne var ki Naim Bey’in gerçek olması ve Andonyan ile ilişkisi, bu belgelerin güvenilirliğini sağlamıyor. Ancak Orel ve Yuca’nın sahtelik iddiasını dayandırdıkları şifreleme tekniklerine ilişkin geniş bir örnek yelpazesi sunan Akçam, bu iddianın geçersiz olduğunu gösterebiliyor. Diğer bir deyişle belgelerin içerdiği şifreler arasındaki benzemezlikler belgelerin sahte olduğunu kanıtlamıyor.
Öte yandan Orel ve Yuca’nın belgelerdeki numaralandırmalar ve imzalar konusunda da sahtelik iddiaları var ve Akçam bu alana hiç girmiyor. Dolayısıyla Andonyan’ın sunduğu belgelerin sahih olduğunun kanıtlandığı henüz söylenemez. Ama eğer Akçam veya bir başka araştırmacı bu noktalarda da ikna edici bulgular sunarsa, Talat Paşa’nın Ermenilerin varlığına son verilmesini ve cinayetlerle ilgili soruşturma açılmamasını emreden telgraflarının gerçekliğini reddetmenin çok zor hale geleceğini şimdiden bilmekte yarar var.
Not: AK Parti muhalefette olsaydı acaba idam cezasını getirmek ister miydi?