Faiz sömürü mü?

Etyen Mahçupyan

Geçmişe baktığımızda bazı akıl tutulmalarının nasıl yaşanmış olduğunu anlamakta zorlanırız. Sanki ortalıkta tek akıllı adam kalmamış gibi alınan kararlar bizi şaşırtır. Ama çoğu zaman bu gözlemleri yaparken kendi zamanımızda sürdürülen akıl tutulmalarını fark edemeyiz. Genellikle ortak aklı dumura uğratan şey, gerçekliği kavramakta zorlanan bir ideolojik yaklaşımın resmi görüş haline gelmesidir. Eğer yönetime karşı çıkmanın maliyeti kadar onun yanında olmanın getirisi de yüksekse, söz konusu akıl tutulması ancak sonuçlar yaşandıktan sonra idrak edilebilen bir garabet olarak tarihteki yerini alır…

Faizlerin düşürülmesi takıntısı böyle bir şey… Faizlerin düşmesi zararlı olduğu için değil. Daha önce de yazdığım gibi faizlerin düşmesi başta finans kesimi olmak üzere herkesin lehine bir durum. Nitekim faizin düşmesini sağlayacak tedbirlerin alınması hükümet adına olumlu bir adım. Ancak emir vererek faiz düşürüleceğini sanmak epeyce hüzünlü… Çünkü faiz her fiyat gibi piyasada oluşuyor ve finans alanında ‘tekel’ konumunda olmadığınıza göre o fiyatı belirleme şansınız yok.

***

Ama anlaşılan, faizin düşürülmesi sıradan bir ekonomik hedef olmanın ötesinde bir durum… Cumhurbaşkanı’nın geçenlerde “faizi önemli bir sömürü aracı olarak görüyorum” sözü bu bakışı yansıtıyor. Kısacası faiz ‘tefecilik’ olarak algılanıyor. Paraya ihtiyacı olanın bir para sahibine mahkum olup yüksek faiz ödemek zorunda kalması kimsenin onaylayacağı bir durum değil ve ‘sömürü’ kelimesini hak ediyor. Nitekim Osmanlı’nın son dört yüzyılı bu olgunun engellenmesine yönelik çabalar içeriyor. Öte yandan Osmanlı’da mülklerin gelirinin önceden devlet tarafından satılması ve ihaleyi alanın bunun karşılığını köylüden çıkartmasını ifade eden ‘iltizam’ da bir sömürüydü. Devletin paranın kıymetini bilerek düşürmesi ve böylece halkın emeğine el koyması da öyle… Bugün de bir köprünün maliyetinin halka yıkılması, ya da Türk lirasının kıymetinin düşmesine neden olan tasarruflarda bulunulması ekonomi bilimi açısından çok farklı bir durum değil.

Diğer bir deyişle günümüzde tefecilik bir sistem olarak ayakta kalmamış olsa da, devletler yeni usullerle eski gelenekleri devam ettiriyor. Sömürüyü bitirmek, toplumun katma değerinin ne denli adil kullanıldığı konusunda önce devletleri sigaya çekmeyi gerektiriyor.

***

Öte yandan faiz paranın ortaya çıkmasıyla birlikte kaçınılmaz olarak hep var oldu. Çünkü (ölümlü) bir insandan bugün harcayabileceği miktarı harcamaktan vazgeçmesini istiyor ve ona ‘ileride harcarsın’ diyorsunuz. Bunun bir bedelinin olmaması mümkün mü? Kişi kendi yararına olacağını düşündüğü bir alımı niye ertelesin? Herhalde daha yüksek miktarda alım yapabilmek için… İyi de daha sonra aynı alımı yapmaya kalktığında malın fiyatı aynı kalacak mı? Demek ki bu kişinin elindeki parayı almak istiyorsanız ona hem istediği malın gelecekteki fiyat artışını garanti etmeniz hem de üzerine bir miktar daha vermeniz lazım. Yani enflasyon artı (reel) faiz...

İsterseniz buna nüfus artışını, hayat seviyesinin yükselmesini ve dönemsel ürün kıtlıklarını ekler, daha geniş bir açıklama da üretebilirsiniz. Her halükarda ortada ideolojiden bağımsız bir durum var: Ölümlü ve gelecek algısı olan insanların dünyasındaysanız, faiz bütün para sistemlerinin doğal ve zorunlu parçasıdır.

AK Parti hayatın gerçekliğine ve ekonomik rasyonaliteye herhalde bu kadar yabancı olamaz. Kaynağı ne olursa olsun, gerçekliği idealize eden ideolojilerin insanlığa hayır getirdiğine henüz tanık olunmadı. Doğru yaklaşım ahlaki düsturları doğru bilgi ve gerçeklik temelinde hayata geçirmek ve önce bizzat kendi uygulamalarımıza bakmak olmalı…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (23)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.