Beklenenin aksine siyasi partiler kendi seçmenlerini pek de tanımıyorlar. Liderlik belirli bir kabule dayanırken, teşkilatlar da o önyargıyı doğrulamak durumunda kalıyor… O nedenle Denge Denetleme-İPM-Konda tarafından gerçekleştirilen araştırmaya bu gözle bakmakta büyük yarar var.
Geçen yazıda konu edilen “Türkiye’de bir yazarın yazdığı roman, şiir veya köşe yazısı nedeniyle gözaltına alınmasına nasıl tepki verirsiniz?” sorusunun şıklarından ikisi ‘hiçbir şey yapmam’ ile ‘ben böyle şeylerle ilgilenmem’ şeklinde. Bu iki cevabın toplamına bakıldığında ise seçmen şöyle sıralanıyor: CHP yüzde 37, HDP yüzde 43, MHP yüzde 72 ve AK Parti yüzde 86. Bu cevaplarda mevcut iktidarın AK Parti olmasının etkisi vardır. Nitekim soruda geçen ‘gözaltına alınmış yazarın’ da AK Parti muhalifi olarak okunması şaşırtıcı olmaz. Bu durum AK Partililerin bu şıkları yüksek oranla seçmesini bir miktar açıklayabilir. Ama yine de Türkiye’deki muhafazakar seçmenin ideolojik davrandığını, ya da zaten hak ve özgürlükler konusunda pek duyarlı olmadığını kabul etmek durumundayız. CHP seçmeninin ise en azından bir şeyler yapmaya ‘hevesli’ olduğu anlaşılıyor.
***
Nitekim araştırma vatandaşlık anlayışına göre dört grup üretmiş. Bunlar pasif, utangaç, sorgulayan ve eyleme geçen vatandaşlar olarak adlandırılmış. Türkiye ortalamasına göre rakamlar sırasıyla 14-26-39-21. Diğer bir deyişle en geniş kitle sorgulayanlar ve bunlarla eyleme geçenleri birleştirirsek ‘aktif’ vatandaşların oranı yüzde 60! Doğrusu bunun pek de inandırıcı bir bulgu olduğunu söyleyemeyiz ama insanların ‘aktif’ olma arzu ve hayallerini yansıttığını varsayabiliriz.
Mesele şu ki diğer partileri destekleyenlerin toplamda yüzde 80’i hak ve özgürlükler alanında aktif vatandaşlığı benimsiyor olsa bile, gerçekçi bir bakışla toplumun yüzde ellisinin oyunu alan AK Parti’nin de kabaca yüzde 40’ı bu eğilimde olmalı. Bu durumda ‘gözaltına alınmış yazar’ konusunda da yüzde 86’dan geriye kalan 14’ü kapsadığımızı düşünebiliriz. Belki de bu iki rakam bize AK Parti içinde ataerkil çerçevenin dışına çıkma temayülü gösteren kesimin sınırlarını vermekte. AK Parti seçmeninin yüzde 15-40 arası bölümü, konunun ne denli ideolojik olduğuna bağlı olarak ‘aktif’ vatandaşlığı en azından ‘beğenmekte’. Yani mesele hak ve özgürlüklere duyarsızlıktan ziyade ideolojik… Konu ne denli ideolojikse aktiflik de o denli azalmakta…
***
Spekülasyon yapar ve tehdit ortamının yokluğunda ‘aktifliğin’ oy verme davranışına örneğin yarı yarıya yansıyabileceğini varsayarsak, bunun anlamı hak ve özgürlüklerin ihlali halinde AK Parti’nin ilk etapta yüzde 40-47 aralığına oturmasının beklenebileceğidir.
Araştırma farklı vatandaşlık gruplarının partiler içindeki dağılımını da veriyor. Böylece yukarıdaki akıl yürütmesini sınayabiliriz. Yine pasif-utangaç-sorgulayan-eyleme geçen sırasıyla ele aldığımızda CHP için rakamlar şöyle: 6-15-37-42. AK Parti için ise 17-29-43-11 dizisi ile karşılaşıyoruz. CHP’lilerin yüzde 79’u, AK Partililerin de yüzde 54’ü ‘aktif’ vatandaş olduğunu ya da bu tutumun yanında durduğunu beyan etmiş. CHP’nin kendi seçmenindeki bu eğilime cevap verebilip veremeyeceği, bugün siyasetin en kritik sorularından biri… AK Parti’nin ise yukarıdaki muhakemenin öngördüğünden çok daha fazla ‘sorgulayan’ vatandaşa sahip olduğu anlaşılıyor. Yukarıdaki 40 ile buradaki 54 arasındaki farkın ‘sorgulayan’ ama ideolojik tutum almayı ‘ilkesel’ olarak sürdüren seçmenden kaynaklandığını varsayabiliriz. Bu grubun önümüzdeki dönem ne yönde tavır alacağı da herhalde siyasetin bir başka kritik sorusu...