Derler ya futbolun adaleti yok diye, dünkü maç bu sözün hiç doğru olmadığını gösterdi. Derbide kazanmak için varını yoğunu ortaya koyan, futbolu pozitif anlamda sahada sergileyen Beşiktaş’tı. Orta sahasını güçlendirmiş, rakibe sürekli baskı yapan Şenol Güneş’in öğrencilerinin, bu gayretlerinin karşılığını alması kaçınılmazdı. Buna karşı Tudor, takımını İstanbul deplasmanına gelmiş bir Anadolu ekibi gibi geriye çekmiş, orta alanı rakibe teslim etmiş, umudunu kontra atak sonucunda bulacağı bir gole bağlamıştı. Yani hem korkmuş hem de bir puan alayım koltuğumu koruyayım diye düşünmüştü.
İlk yarıda tek kale oynayan Beşiktaş, ürettiği pozisyonlarla golü bulamazken, çok hata yapan Galatasaray savunmasının bir yerde direncinin kırılacağı çok belliydi.
İkinci yarının başında Sarı-Kırmızılı ekibin en güvendiği isim Muslera’nın hatasında gelen Cenk’in golü, futbolda adaletin olduğunun bir göstergesiydi sanki. Bundan sonra inanılmaz goller kaçıran Beşiktaş’ın ikinciyi de atacağı o kadar belliydi ki, o da göstere göstere geldi. Beşiktaş, ne kadar istekli ne kadar kazanmak için sahaya çıkmışsa, Tudor’un Galatasaray’ı sadece günü kurtarmak peşindeydi.
Seyircisiyle coşan Siyah-Beyazlı takımın karşısında Tudor’un korkak felsefesinin, takımı bir yere götürmeyeceği de ortadaydı. Düşünün, Şenol Güneş en önemli silahlarından Talisca’yı kenara çekmiş ama takımına kazanma hırsı aşılamış. Buna karşın Galatasaray sadece tek puan bize yeter düşüncesiyle sahaya sürülmüş. Tabii hal böyle olunca daha çok isteyenin kazanacağı ortada. Galatasaray’ın orta sahasında Belhanda diye bir hayalet dolaşıyor, buna karşın rakibin orta alanı var gücünü ortaya koyuyor. Negredo’yla 3’ü de bulan Beşiktaş, aciz Galatasaray karşısında belki de tarihi farkı kaçırdı ve Galatasaray’a beklediği tokatı vurarak ligin zirvesini yeniden karıştırdı.