Türkiye son iki yüz yılda tarihi sancıları, coğrafi imtihanları ve siyasi kavgaları içinde kültürünü neredeyse yok etti.
Sanatın birçok alanında bir tavır oluşturamadığımız, kültürel olarak savrulduğumuz çok açık. Bunun ne düzeyde olduğunu anlatıp iyice üzülmeye gerek yok.
Müziğimiz her şeye rağmen kimlik arayışında ivme kazandı, sinemamız son dönemde ciddi eserler ortaya koyabiliyor, edebiyatımız ise her devirde son kale olarak görmemiz sebebiyle kaliteli kökünü korumayı başardı.
En büyük facia ise mimaride yaşanıyor. Nereli olduğumuza bir türlü karar veremediğimiz, tarih yorumumuzu oturtamadığımız için mimarimizdeki rezalet, iyi mimarlarımızın büyük çabalarına rağmen çözülemiyor. Zihinsel anlamda kimlik meselesini çözersek mimariye de bakabileceğiz. Tabii bu kimlik bulma meselesine inşaat denilince akla “rantın, sömürünün sektörü” gibi tanımların gelmemesi de dahil.
Bu kültürel yokluk elbette Türkiye’yi sadece içerde zorlaştırmıyor. Kültürü kaybetmiş olmak; iyi yetişmiş insan, değer ve eser üretmenin önüne geçiyor. Kültürsüz toplumda çıkan tek tük güzellikler de kültürsüzlüğün içinde kayboluyor. Bu durum, ülkemizi dünyada da sıkıntıya sokuyor, rakiplerimizin gerisinde kalmak bir yenilgiye yol açıyor.
Mesela kadim rakibimiz İran; mimarisi, sineması ve edebiyatıyla “her şeye rağmen” müthiş eserler ortaya koyabiliyor. Elbette coğrafyadan siyasi tarihe kadar bu farkın birçok sebebi sayılabilir, biraz tarih bilenler için bu farkın sebeplerini bulmak zor değil.
Türkiye bu geride kalmışlığa büyük bir çözüm buldu. Dış politikada “Stratejik Derinlik” düşüncesini terk ettikten sonra arayışlar yaşayan, garip ve tutarsız hamlelerle ilginç ataklar yapan hükümetimiz, bu kültürel eksikliği çözmek için müthiş bir çözüm bulmuş.
Türkiye’den İran’a giden müteahhitler Tahran’da konut inşaatına başlamış. Konutlar elbette son derece çirkin, mimari bir ruh taşımıyor. Hani Türkiye’de her şehre, o şehrin özelliklerini düşünmeden tek tip kurulan, Sovyet rejimi hatırlatan soğuk ve ruhsuz TOKİ’ler var ya, işte tam da onlara benziyor. Hani bizim eski başkentimizin, muhteşem tarihi şehrimizin ortasına yapılan TOKİ’ler var ya, evet evet, aynı onlar gibi.
Madem biz tarihi başkentimiz, güzel şehrimiz Bursa’yı kaybettik o zaman İran’a da Tahran’ı kaybettirelim demişler herhalde. Türkiye’nin her köşesini zaten restorasyon faciaları ile mahvettik, o zaman İran da mahvolsun demişler herhalde. Belki İsfahan Camii’nin restorasyon projesini de Türkiye’den bir müteahhit alır da bu alanda da eşitleniriz.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Süleymaniye Camii’nin külliyelerinde “Bu eser Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün malıdır” tabelasının hemen üstüne tel örgü çekmiş. Evet, Mimar Sinan’ın mezarının elli metre yanında kültürümüzün en büyük eserlerinden birinin üstüne tel örgü çekmişler. Aklınız alıyor mu? Hemen İran’da Şeyh Lütfullah Camii’nin etrafına da tel örgü çektirmemiz lazım, bu kadar ağır bir yenilgiden başka türlü kurtulamayız.
Ben bu dış politikayı çok beğendim, sanırım ismi Stratejik Çirkinlik.
Türkiye’miz, kurumsal çirkinliği o kadar büyüttü ki artık dışarı taşıyor. Çirkinlik ihraç ediyoruz. İhracat rakamları düştü diyen vatan hainleri bunu da görürler umarım. Helal olsun, çirkinlik bile ihraç edebiliyorsak daha ne olacak, bir ülke daha ne kadar ileri gidebilir ki? Kültür ihraç edecek, mimariyle öne çıkacak, sinemamızla tüm dünyaya büyük çözümler sunacak, müziğimizle kültürümüzü büyütecek değiliz ya!
Fakat yine de aklıma şöyle bir çözüm geliyor… Bir saniye çözümden önce bir açıklama yapayım.
Yanlış anlaşılmasın, ülkemizin bu çirkinlik ihracatına ve Stratejik Çirkinlik politikasına itiraz etmiyorum, vatan haini değilim. Sadece acaba şöyle yapsak daha iyi olmaz mı diyeceğim, zaten metnin başından beri sorumluların adından da hiç bahsetmedim, eleştirmiyorum işte. Şahsıma kayyum atamayın, beni de kapatmayın bak cidden sadece bir öneri söyleyeceğim yoksa vatan millet sakarya!
Önerim şu, acaba bunun yerine inşaata yaptığımız desteğin bir kısmını kültüre yapsak, kültürün kaynağı olan kimlik meselesine daha iyi bakabilmek için akademiye yapsak- mesela üniversite kapatmasak-, başta Süleymaniye Camii’ne yapılan tel örgüyü sökerek tarihimize zulmetmeyi bıraksak. Sadece ufak bir öneri. Siz daha iyi bilirsiniz tabii!