“stratejik bir aşk yaşıyorum devlet görmesin, keşişleri hemen soboleyin bu saklambaç bizden uzak, kavimler göçü konumuz değil, seni seviyorum! ideolojiler söylüyorum dünya kurtarmak isteyenlere ve çok rüya görüyorum insanı anlamakla meşgulüz, üstelik görünürde hiç ipucu da yok”
Güven Adıgüzel, Sınavda Çıkmayacak Sorular isimli harika şiirinde böyle diyordu. Sınavda çıkmayacak sorular meselesine artık yeni bir güncelleme getirmemiz gerekiyor sanırım. Çünkü bağzı sorulardan rahatsız olan bir profil var.
Güven Adıgüzel başka bağlamda bir profilden bahsediyordu şiirinde. O profill bu mu emin değilim ama biz yine de bakalım o profile:
“çocuğu okula yazdırıyorlar, merkez sağı ve dedikoduyu çok seviyorlar
üniter yapı diyorlar, uluslararası toplum, en az iki yabancı dil
minareler gölde ediyor, başka ihsan da istiyorlar
akşam ezanında eve giriyoruz, üzgünüz yani gereği kadar
demokraside ısrar ediyorlar bir de, ben rahatça ölsek diyorum.
yemeklerden sonra pişman oluyorlar, kravat takıyorlar, az seviyorlar
aşık olamıyorlar, çok şişmanlıyorlar ve hiç gülmüyorlar”
Mesele şu, üniversiteye giriş sınavında bir soruda Mabel Matiz’den bahsedilmesine ilginç tepkiler geldi. Böyle bir adam “bizim değerlerimiz”e uymuyormuşmuş. Cem Karaca’lar, Neşet Ertaş’lar varken bu adam da kimmiş? Hem zaten o adam mıymış, LGBT savunuyormuş falan.
Bunlar lümpen tepkileri olsaydı doğal bulur, bir köşede tartışmaya değer görmezdik fakat bunlar okumuş yazmış isimlerden duyduğumuz tepkilerdi. Üstelik ne yazık ki karşılık da buldu ve soru hakkında inceleme başlatıldı. Çok üzücü.
Şimdi şu “bizim değerlerimize uymuyor” iddiasına bakalım önce. Türkiye’de sınav soruları ne zamandan beri iktidarın değer algısı üzerinden hazırlanıyor? Böyle bir şeye kapı açtığımız an önünü alamayız. Sonra öğrenciler konulara dönemin iktidarına göre çalışmaya başlarlar. Dönem dönem Necip Fazıl’ın, dönem dönem Nazım Hikmet’in eserleri çalışılır. İktidar kimdeyse artık...
Bunu gerçekten istiyor muyuz? Türkiye, kültürel kamplaşmanın zirvesine doğru hızla tırmanırken bunu öğrencilere de böyle korkunç bir şekilde yansıtacak mıyız? 90’ların korkunç siyasi aktörlerinin ve siyasi atmosferinin hızla yayıldığı bu dönemde kültür atmosferini 80 öncesi döneme mi çekeceğiz? Cem Karaca’sını vatandaşlıktan çıkaran bir ülke olarak şimdi de başka sanatçıları sansürleyecek, sükut suikasti yapacak ve yasaklayacak mıyız?
Zaten sansür de yasaklamalar da sükut suikastleri de hızla yayılıyorken bunu sınav sorularına da mı yansıtacağız? Bu sınavı kim geçmiş olacak o zaman?
Üniversitenin amacı özgür düşüncedir. Durun böyle özgür düşünce falan diyince liberal etiketini yapıştırıp geçmeyin hemen. Bir adalet zemininden bahsetmeye çalışıyorum.
Üniversiteyi kazanan öğrencilerin normalde üniversitedeki en büyük kazanımı farklı düşüncelerle çatışma imkanı bulmasıdır. Üniversiteye kadar bu tür tartışmalar okul ortamında yasaktır çünkü. Üniversitede ise çeşitli gruplar arasındaki düşünsel temelli tartışmalarla geliştirir insan kendini. Biz şimdi üniversite sınavında farklı düşünceyi sansürleyeceğiz öyle mi?
Cinsiyet meselesi çok hassas bir mesele. Mabel Matiz’le bu konuda asla ve asla aynı düşünmüyorum. Bu derin ve teferruatlı bir mesele olduğu için bu yazıda buna girmeye gerek yok. Zaten meselemiz de bu değil. Mesele, hiç aynı düşünmediğim bir sanatçının sansürlenmesine itiraz etmek. Çünkü onu ancak bu sayede ikna edebilirim. Eğer haksızsa, onu neden sansürleyeyim? Esas olan, tartışma zeminini korumaktır. Bu zemin sayesinde; haksızsa ikna edebilir, kötü niyetliyse ifşa edebilirim. Dünyanın her yerini saran bu büyük dalga zaten ne kadar sansürlenebilir ki? Bu konunun üstünü örttükçe iş daha da radikalleşecek.
Kaldı ki bu ülkenin “Sanat Güneşi”nin, “Diva”sının kimler olduğu belli. Diva’nın her yıl sarayda Emine Hanım’ın yanında pozlar vermesi bu isimlerin hiç konusu olmazken konu ÖSYM olunca neden aslan kesiliyorlar? Yumuşak yere vurmak kolay diye mi? Mabel Matiz sorulması yanlışsa bu da yanlış olmaz mı?
Bakın faşizmin alemi yok. Sansüre izin yok. Bu kapı asla açılmamalı. Okur yazar insanlarsanız faşist ve sansürcü fikirlerinizi bir kenara bırakın. Mabel Matiz, son yılların en sağlam sanatçılarından biri. Harika eserler yapıyor, gelenekle müthiş bir iletişim içinde. Eserleri dolu dolu, çalışmaları müziğimizi bulmamız konusunda büyük bir alan açıyor.
Ahmet Kaya’nın memleket hasreti çektiği, Necip Fazıl’ın küçük zindan penceresinden izlediği, Ahmed Arif’in prangalar eskittiği, Nazım Hikmet’in Gülhane’de ceviz ağacı olduğu bir Türkiye’yi çok özleyenler var anlaşılan. Bu sansür kapısı açılınca varacağımız tek yol orası çünkü.
Biz o Türkiye’yi hiç özlemedik. Sizin Türkiye’yi tekrar o hale getirmenize de asla izin vermeyeceğiz. Sanatçıları dinlemenin ve tartışmanın mümkün olduğu güzel ülkeyi inşa edeceğiz.
Size rağmen; sizi sansürlemeden, sizinle tartışarak