Para, zam, pahalı, dolar, döviz, tl… Sanırım hepimiz bu kelimeleri artık çok daha fazla kullandığımızın farkındayız. Her gün bir şekilde bir konu dönüp dolaşıp buraya geliyor. Biz hiç konuşmasak da toplu taşımada, sokakta, kafede veya herhangi bir kamusal alanda bir şekilde bunlardan bahseden insanlarla karşılaşıyoruz.
Bu büyük krizin ortasında insanların bunu konuşmasından daha doğal bir şey yok. Fakat bu doğal durumun henüz pek konuşulmayan riskleri de var. Ben köşemde o risklere değinmek istiyorum. Bir önceki yazımda hayat standartlarını kaybeden insanların şiddete meylinin artabileceğinden bahsetmiştim. Bu sıralar da paranın zihni işgal etmesinin algıdaki olası tahribatını düşünüyorum.
İnsanın mülkiyetle ilişkisi, hayata nereden baktığına dair temel esasları oluşturuyor. Kriz günlerinde bu ilişkide değişim olmasa da ciddi bir yoğunlaşma olduğunu görmek zor değil. Ay sonunu getirmek, kirayı denkleştirmek ve faturaları ödeyebilmek için milyonlarca insan her gün ama her gün para düşünüyor. Bunun insanı ne kadar yorduğunu anlatmaya gerek var mı?
Temel yaşam standartlarını karşılasa da, almayı planladığı ürünlerin fiyatını her gün kontrol eden, ufacık birikimini değerlendirmek için her gün döviz kurunu ve enflasyon oranlarını izleyen geniş bir kesim de var.
Cüzdanımızı doldurmayan, ihtiyaçlarımızı karşılayamayan para; zihnimizi her gün daha fazla işgal ediyor.
Fethi Gemuhluoğlu, o müthiş “Dostluk Üzerine” konuşmasının bir yerinde insanın parayla ilişkisinden bahsederken “Ben parayı sol elleri ile tutanların destanımsı, mucizemsi hikâyeleri ile büyümüş bir arkadaşınızım.” diyordu. Bugünse parayı iki elimizle sıkı sıkı tutmak mecburiyetinde hissediyoruz.
Paranın piyasadaki değeri düştükçe bizim ona yüklediğimiz anlam büyüyor. Mecburen ve ne yazık ki.
Bu krizin ortasında kimseye “parayı önemsemeyin” diyecek halim yok. Hatta bu tarz şımarık önerilerine sert cevaplar vermeyi tercih ederim. Her birimiz, geçtiğimiz bu zor günlerde paraya daha çok ihtiyaç duyuyor ve önem veriyoruz. Çünkü krizde hayatta kalabilmek için insanın ilk amacı para kazanmaktır. Fakat bu zor günler geçtiğinde paranın aslında bir araç olduğunu hatırlayamazsak bozuk para gibi harcanır gideriz.
Emeğin değerinin ve paranın piyasadaki karşılığının nasıl artacağını uzmanlar tartışsın ve sorumlular bizi bu kabustan çıkarsınlar. Biz de krize direnirken paranın zihnimizi, algımızı, amacımızı kirletmesine izin vermeyelim.