İnsanları tanımanın çeşitli yolları vardır. Bazıları “birlikte yola çıkmak” gibi koşullardan bahsederler, belki de haklılardır. İnsan insanı tanıyabilir mi, pek emin olamıyorum.
Yine de iyimser olmakta fayda var. En azından bazı özelliklerini fark edebilir, ölçebilir diyebiliriz. Bunun için bazı turnusollar vardır. Bunlar genelde reflekslerle ortaya çıkar, bazen de hesaplanarak.
Mesela polisin işkence görüntüsü dünyanın her yerinde geçerli turnusoldur çünkü dünyanın her yerinde işkence görenin kimliğine göre konum alanlar vardır. Türkiye’de polisin Suriyeli bir genci kalbinden vurmasıyla amerikada polisin bir Siyahiyi nefessiz bırakması aynı ayrımcı bakışın bir sonucudur. Elbette olaylar arasında birçok fark sayılabilir fakat dünyanın her yerinde ve her koşulda polisin ceza kesemeyeceğini, yargılamanın mahkemelerin işi olduğunu söyleyebilmek temel bir meseledir.
Mazlumun kimliğine göre zulme bakışımız değişiyorsa zalimlere dahil olmuşuz demektir.
Diğer yandan ilkeler ve çıkarlar arasında kalınca devamlı çıkarları seçiyorsak da zalimlerin arasında yerimizi almışız demektir. Çünkü devletler, şirketler ve politikacılar çıkarlarına göre yol alabilirler ama biz siviller ilkeler içinde yaşamak zorundayız. İlkeler bize bir çerçeve çizer, sağa sola çarpmadan, yoldan çıkmadan yürümemizi sağlar. Çıkarlar ise her gün değişir, “konjonktür” veya “reel politik” gibi ifadelerle bahane edilebilir.
Mesela Mavi Marmara, bu konuda bildiğim en iyi turnusoldur, birçok insanın kalitesini bununla ölçebilirsiniz. Başından beri Mavi Marmara’nın yanlış bir hareket olduğunu düşünen, beğenmeyenler olabilir; onlara gayet saygı duyar, dinler ve tartışırız. Başından beri Mavi Marmara’nın dünyanın en onurlu eylemlerinden biri olduğunu düşünenler vardır, onları çok severiz. Başta ortak yarayken sahip çıkıp sonra da “Bu davayı artık İslamcılar savunuyor, onlarla yan yana gelmeyelim” diye susanlar vardır, onlar için de hidayet dileriz.
Bir de duruma göre biraz o yana biraz bu yana kaçan, “reel politik” delisi tipler vardır. Bunlar her otoritenin dibinde biten parazitlerdir. Dibinde bittikleri otorite “Bu biraz koyu galiba” dese bağırmaya başlarlar:
“Bu kapkaradır! Bunu griye benzetenler haindir, alçaktır.”
Bu tipleri tanımanın en kolay yolu dinlemektir. Kendi kendilerine gaza gelir, durup dinlenmeksizin slogan atar ve birilerine hakaret ederler.
Tabii devletler, şirketler ve politikacılar -doğal olarak- çıkarlar doğrultusunda yürüdüklerinde de bu parazitler koşmaya başladığı için yine ofsayta düşmezler. Dibinde bittikleri otorite aynı şeye bakıp “Bu biraz açık sanki” dese bağırmaya başlarlar:
“Bu bembeyazdır! Bunda tek bir zerre koyuluk var diyen haindir, alçaktır!”
Bu tipleri Mavi Marmara hadisesinde de bolca gördük. Kısa zaman içinde hızlı bir dönüş sergilediler, hiç şaşırtmadılar.
Aslında bu tipler her zaman var olduğu için çok ciddiye almak gerekmez. Bunların panzehiri hafızadır, dün dedikleriyle bugünkünü yan yana koyunca hemen anlarsınız ne işe yaradıklarını. Onlar yine de bundan utanmazlar, pişkindirler. Eh, bu da onların doğası.
Önemli olan bu parazitlerin ne ölçüde alan bulduğu, nüfuzlarının ne kadar olduğudur. Bugün Mavi Marmara’nın 10. yıldönümünde söylenenler ve söylenmeyenler parazitlerin her yanımızı sardığını gösteriyor.
Mavi Marmara, siyasi iktidarın yıllar içinde kanaat değiştirdiği sivil bir eylemdi. Türkiye’de sivil alanlar da parazitler tarafından işgal edildiği için ne yazık ki gemimiz bunlara çarptı. Belki de bugünlerde en çok tartışmamız gereken şey bu sivil alanın eksikliğidir. Siyasi iktidardan bağımsız STK’lar bir rüya kadar uzak duruyor, böyle olmamalı
STK derken “Sivil” Toplum Kuruluşu demeye çalışıyorum. Parti teşkilatlarının yan kolu gibi çalışan ve siyasete geçiş için bir basamak işlevi gören rant kurumlarını değil.
Sivil toplumumuz gerçekten sivil kalabilseydi Mavi Marmara’yı ve daha birçok gemimizi bu kadar seri kaybeder miydik, hiç sanmıyorum.
Otorite her zaman hata yapma riski taşır, parazitler otoriteyi ve riski büyütür. Otoriteye her zaman şüpheyle bakarak vicdan terazisinde onu yargılayacak ve turnusollar karşısında bozulmayı azaltacak olansa sivilliktir.
Yaşasın Sivillik!
Yaşasın Mavi Marmara!
***
Mavi Marmara saldırısının 10. yıldönümünde şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Zalimin üzerine sivil gidenlere ve Gazze’nin çocuklarına selam!
Onlar mavi ve sivildi. Biz de öyle olalım.