Ozon tabakası hızla inceliyor ve aramızdaki bağlar. Modern hayat adına incelik bunlarla sınırlı, aklıma başka bir şey gelmiyor. Bizse hızla kalınlaşıyoruz, Daha kalın kafalı, daha kalın derili, daha kalın yürekli oluyoruz. Takvimler inceldikçe biz kalınlaşıyoruz.
Bunu neye dayanarak söylüyorum peki? Apaçık görünenlere.
Güzel şeyler fark edilmiyor, kötülüklerse hızla büyüyor. Bir güzellikten bahsetmek falan da eski zamanlardaymış gibi duruyor, birçoklarına çok romantik ve boş geliyor.
Bir güzellik karşısında hayretle ne zaman durduk, hatırlamaya çalışalım. Birçokları bunu hiç yapmamış, onlardan olmayalım. Bir bebeğe bakarken, güzel bir çay içerken, iyi bir müzik dinlerken, kaliteli bir şiir okurken ne kadar hayret ediyoruz? Bizi etkileyen güzellikler var mı, gerçekten bu şey çok güzel dediğimiz, bir süre etkisinden çıkamadığımız bir güzellik var mı?
Yoksa ne kötü, ne fena.
Yoksa bizden ne köy olur, ne kasaba.
Bugün estetiğimizi hızla kaybettiğimizi görüyorum. Güzellik pek umurumuzda değil.
Bu bizim anlayışımız değil, buradan acilen dönmemiz lazım.
Suriye’nin nasıl bu hale geldiğiyle ilgili saatlerce konuşabilirsiniz. Uluslararası ilişkiler, siyaset, hukuk bağlamında tartışabilirsiniz fakat asıl kayıp estetiğin silinmesiyledir. İnceliğini kaybeden insanın kavgası hemen savaşa dönüşür. Türkiye, her geçen gün daha çok Suriye oluyor, çok korkunç.
Kalınlaşıyoruz! Buraya dikkat. Kaybediyoruz, yok oluyoruz!
Mimari tarzımız yok, şehirlerimiz birbiriyle alakasız binaların yan yana yığılmasıyla oluşuyor. İnce işlemelerimiz yok, detayları umursayan kimse yok. Bunca kabalığın, gürültünün sebebi de bu işte.
Süleymaniye’nin önünden geçenlerin sayısı hızla artarken onu izleyenlerin sayısı hızla azalıyor. Bunun uçuruma doğru bir koşu olduğunu ve son düzlüğe girdiğimizi artık fark etmemiz gerekiyor. Estetik anlayışı, bakışı, ortak güzellikleri olmayan bir kitleye dönüşmeye başladık. Topluma demiyorum, kitleye diyorum. Çünkü bunları kaybeden toplum olamaz, kitle olur ancak. Toplum, güzellikleriyle ve bakışlarıyla tanımlanır. Biz artık bakmıyoruz ki.
Çok kalınlaştık, yetmez mi?
Burada duralım. Bir güzellik bulup ona uzun uzun bakalım, biraz incelelim. Bizi bu kurtarır. Antidepresanları, suç oranlarını, toplumsal kavgayı, dağılan aileleri, uyuşturucuları, intiharları, şiddeti bu azaltır.
Peki nasıl inceleceğiz? Onun formülü herkeste başkadır, bir kadının eli mi inceltir, bir erkeğin yüreği mi, bir çocuğun saçları mı, bir kedinin tüyleri mi onu siz bulursunuz.
Ben sadece Ömer Erdem’in “incelmeye ne yardım eder?” şiirinin son dizesini bırakacağım:
“kırılmış bir kalbi bulup sevmek de incelmeye yardım eder.”