“İstanbul seni hapsetmiş, eski bir bandı kaydetmiş
Yüzlerce binlerce insan aman Allah hep bu şarkıyı söylemiş”
Pamela’nın 2004 yılında yaptığı, uzun zaman çok dinlenenlerden inmeyen ve dinleyen hemen herkesin ağzına takılan bu şarkıyı çoğumuz hala hatırlıyoruz. Fakat şarkının klibinin girişinde yer alan 20 saniyelik ayrılık konuşmasını hatırlamak zor, ben de tekrar dinlerken fark ettim. Konuşma şöyle:
e: beni ilgilendirmez kardeşim ben paramı istiyorum!
k: sen de haklısın bir tanem ama ters bir şey yaptığım ya da senin sözünün dışına çıktığım…
e: yorma beni. paramı istiyorum ben
k: ha böyle mi olduk şimdi? hani en kötü günümde sen vardın yanımda?
e: üç aydır en kötü günün çünkü
ve kadın kameraya dönüp vurucu cümleyi kuruyor:
“iyi de ben şimdi n’apıcam?”
Bugün bir şarkının girişinde böyle bir konuşma olsaydı kadını güçsüz ve erkeğe muhtaç bir şekilde çizdiği için büyük eleştirilerin hedefi olurdu, hatta muhtemelen sosyal medya lincinden de nasibini alırdı. Oysa bu şarkı sadece 15 yıl önce en çok dinlenenlerden birisiydi. Peki nasıl oldu bu değişim?
Feminizmin hızla mevzii kazanmasını üç temel şeyle anlamaya çalışıyorum. Birincisi her geçen gün yükselen erkek şiddetine ses çıkartmak isteyen insanların bunu başarabildiği tek yer burası. Kadına şiddete karşı olmanın feminist olmak demek olmadığını elbette hepimiz biliyoruz fakat bu vahşi şiddet karşısında bloklaşma kaçınılmaz oluyor. Üstelik böyle büyük bir belayla (bknz anitsayac.com) boğuşurken blok içi eleştiriler, tartışmalar her zaman kırılıyor. Feminizme eleştiri getirmek büyük cesaret istiyor. Erkek şiddeti karşısında konumlanan feministler neredeyse tüm eleştirilere linçle cevap veriyorlar. Feminizmi makul bulan herkes bunu her ortamda ifade edebiliyor ama feminizme olumsuz eleştiri getirilemiyor. Akademide de kültürel camiada da bu konuda bir mahalle baskısı olduğunu söylemek gerekir. İkinci sebebim de işte bu büyük mahalle baskısı. Üçüncüsü ise kapitalizmin, onun için tehlike olabilecek her harekete yaptığını feminizme de yapması, yani onu bir pazarlama aracına çevirerek metalaştırması, popülerleştirip içini boşaltması. Bugün artık feminist olmak “moda”. Feminizm ve moda yan yana ne tuhaf duruyor oysa.
Özellikle modalaşma süreci ile feminizmin son 4-5 yılda sokakta ne kadar güçlendiğini hepimiz görüyoruz. Bu güç kadına şiddeti azaltmayı henüz başarabilmiş olmasa da en azından şarkılardaki bu sözleri engellemiştir. Fakat yine de kazandırdıkları mı fazladır kaybettirdikleri mi denilirse ben kaybettirdikleri derim. Cinsiyeti eşitlemenin cinsiyeti sıfırlamak olduğunu, bunun da cinsiyetsiz, ailesiz, geleneksiz, çizgisiz ve dolayısıyla ahlaki normları olmayan bir toplum doğuracağını düşündüğüm için feminizme son derece mesafeliyim. Bu mesafe, bu gerekçeler elbette çok daha uzun konuşulması gereken konular fakat yazımız feminizmi değil feminist öğretinin popüler kültüre, sokağa etkisini sorguladığı için bu bahsi uzatmıyorum. Peki sen ne diyorsun bu işe diyen okurlar için bir şeyler söyleyip bir başka örneğe geçiyorum.
Feminizmi sokağa taşıyan isimlerden birisi de şüphesiz Nil Karaibrahimgil’dir. Şarkılarıyla “çocuk da yaparım kariyer de” tarzını büyüten, “pırlantamı kendim aldım tek başıma kendim taktım” diyen, sanatçıda ise kadın aslında edilgen bir şekilde çiziliyor. Bu alıntılar yaptığım şarkılarında da sözlere dikkatle bakılırsa fark edilecektir ki durum aynı. Daha da ilerisi onun He-man şarkısı. Bu şarkıda kadın, erkeğini evde bekleyen, kahramanlığına alkış tutan ve en nihayetinde ona “eşlik eden” bir profilden çiziliyor. Klipte ise güçlü boksör sevgilisini hayran hayran izleyen, kötü adamlar ona zarar vermeye kalktığında da sadece sevgilisini bekleyebilen bir kadını oynuyor Nil Hanım. Bu şarkıya feminist gözle bakmaya çalıştığımda kadın figürü karşısında kör oluyorum. Tam aksini düşünmeye başlıyorum, bugün bu yazıyı yarım bırakıp acilen dışarı çıktığımda bindiğim taksinin şoförünün kadın olması üzerinden gidiyorum mesela. Biraz sohbet ettik, abla zor olmuyor mu, sıkıntı çıkarmıyorlar mı dediğimde “bana sıkıntı yapan kendisi sıkıntıya girer” dedi ve ekledi:
“Geçen sıkıştırdı bir tanesi, iki tane yumruk yedi oturdu. Dayağı yer sıkıntı yapan.”
Feministler, erkeklerin şiddete meylinin, kaba tavrının kadınların sosyal hayattan uzaklaştırılmasıyla büyüdüğünü iddia ediyor ve kadınla erkeğin toplumda rolleri eşitlendikçe erkek şiddetinin de kırılacağını öngörüyordu. Fakat ortaya benim “Meral Akşener Sendromu” diyebileceğim bir şey çıktı. Yani hem “kadın”lık vurgulanıyor hem de yapılan iş sonuna kadar erkekçe yapılıyor. Kadın taksici de yolda tartıştığına inip yumruk atıyorsa değişen ne oluyor?
Şimdi tam da burada o soruya geliyoruz, taksici abla mı haklı yoksa Nil karaibrahimgil mi? Kadın, erkeklerin içinde kocasının gücüne hayran olan edilgen bir profil mi olacak yoksa yumruk atan, erkekleşen bir profil mi? Elbette bu, iki uç nokta arasında seçime zorlamak için sorulmuş bir soru değil, iki ucun gidebileceği yeri görebilmek adına sorulmuş bir soru.
He-man sadece beş yıl önce yapılmış bir şarkı, taksici ablamız da yaklaşık o kadar zamandır yapıyormuş bu işi. Yani bu iki zıt bakış da hemen hemen aynı günlerde ortaya çıkmış. Evet artık Pamela şarkısındaki gibi çaresizce “iyi de ben şimdi n’apıcam” demiyor kimse ama ne yapacağını bu sefer gerçekten bilmiyor. Sokakta kafası çok karışık bir feminist ordusu var. Feminizm moda fakat hangi feminizm moda bunu çözebilmiş değiliz. He-man’i bekleyen mi yoksa He-man’lik eden mi?
Tüm bunları sorgulayabilmek için feminizmin sokakta tartışılabiliyor olması gerekir. Sokakta derken gazetelerde, dergilerde ve kafelerde demeye çalıştığımın anlaşıldığını düşünüyorum. Bu tartışmayı sokağa indiremedikçe feminizm birkaç yıl daha bir pazarlama aracı olarak kullanılır ve sonra silinir gider. Gitsin, kalsın benim için orası önemli değil ama her geçen gün artan kadına şiddete çözüm bulabilmemiz için bu tartışmalara ihtiyacımız var. Feminizmi, feministlerin izole ettiği o alandan çıkarıp sokakta tartışabilmeliyiz. O izole alanda kaldığı sürece bu kafa karışıklığı sadece sermayeyi büyütecek ve feministlik anlam kayması yaşadığı gibi bizi de kadına şiddete çözüm bulabilme alanlanlarının dışına hapsedecek. Yani diyorum ki:
“Feminizm bizi hapsetmiş, ilaçlayıp berbat etmiş.
Yüzlerce binlerce insan aman Allah hep bu şarkıyı söylemiş.”