Yürümenin edebiyatı çok yapıldı. Denildi ki, ömür bir yürüyüştür. Bunları uzun uzun tekrarlamanın anlamı yok.
İnsanın duracağı yeri bilmesi, yürüyeceği yeri bilmesinden çok daha zor aslında. İnsan adım atmak ister, daha ileri gitmek ister. İnsan gitmek ister. İnsan ister.
Mustafa Akar şöyle demişti:
“Hatırlar mısın, insan gitmekten yapılmıştır
Dünya kalmaktan
Kal benimle, gitme, dünya dar
Alan açık, denizler var”
Bir örnek de Mevlana İdris’ten:
“Çünkü herkes gitti.
Çünkü herkes gider.”
ve Mevlana İdris’in bir başka şiirinden:
“Kal ve düzenle kalbimi
Bu büyük yağmur altında”
Şükür ki şairler var, yoksa sayfalarca yazmak gerekirdi bu konuda. Nasıl da durduruyorlar bizi, değil mi?
Bir selam da Gülten Akın’a o zaman:
“Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya”
Yürümek kolay olandır. Dünyanın her yerinde başka bir yol vardır. İnsan bu dünyada göçebeliğe alışmıştır. Ve radyoda ansızın Nazan Öncel çalmıştır:
“Gidelim buralardan, dayanamıyorum”
Durmak bir bakıma düzeni kırmaktır. Her şeyin, herkesin çekip gittiği veya dönüp dolaştığı bir düzlemde ciddi bir isyandır. Sarsıcıdır. “Bir ihtimal daha”dır.
İnsan dünyaya geldikten kısa bir süre sonra yürümeyi öğrenir, geri kalan vakit durmayı öğrenme sürecidir. Nerede durduğunu bilen, nereye baktığını da bilir. Öylece geçip gitmez bu dünyadan, kendini biraz inceltir. Yürürken tüm manzaralar silikleşir, bu böyledir.
Durmanın başka bir zorluğu da görünmezliğindedir. Yalnızca duranlar birbirini görebilir. Durmak, yürümek kadar davetkâr da değildir. Doğrudur, durgundur, durudur ve diridir.
Bugün Türkiye’de kocaman bir maraton var. Yürünebilecek her yolda hızla ve hırsla koşanları görüyoruz. Üstelik bir yürüyüş yolunda değil yarış pistinde gibiler. Birbirlerinin ayaklarına bakıp çelme takacakları anı kovalıyorlar. Garipler.
***
Yine de birileri ısrarla durmayı sürdürüyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin çok değerli hocaları yaklaşık bir aydır her gün kampüse gelip cübbelerini giyip duruyorlar. Gitmiyorlar, terk etmiyorlar, pes etmiyorlar, vazgeçmiyorlar. Durdukları bir yer var ve orayı terk etmiyorlar
Umarım bu “duruş”, 80 Darbesi ve 15 Temmuz Darbe Girişimiyle kaybedilen özgür üniversiteyi tekrar kazanmamıza vesile olur. Yetkililer bu duruşa daha fazla kayıtsız kalmaz ve tüm üniversiteler kendi rektörlerini seçen bağımsız ve özgür yapılara dönerler. Aksi halde hocaları, okur-yazarları, entelektüelleri, gençleri durduramayacağız, çekip gidecekler bu ülkeden.
Şimdi biraz duralım. Çok yorulduk.