Sezen Aksu’nun son şarkısını dinlediğimde derin bir hayal kırıklığı yaşadım. Şaşırdım, üzüldüm, öfkelendim, yakıştıramadım, kabullenemedim.
Hayır, Sezen Aksu’nun 2017 yılında çıkardığı ve son günlerde gündem edilen “Şahane Bir Şey Yaşamak” şarkısından bahsetmiyorum. Gerçekten son şarkısı olan “Belki de Aşk Lazım Değildir” şarkısından bahsediyorum.
İlk aşık olduğumda onun şarkılarına sarılmıştım. Hangimiz öyle yapmadık ki?
Her görüşten arkadaşım var, inanır mısınız hepsi de aşık oluyor. Aşık olunca da mutlaka Sezen Aksu’ya koşuyor. Şimdi onun “belki de aşk lazım değildir” demesi çok acıttı içimi.
Fakat yine de üzüntümü ve öfkemi içimde tutmayı tercih ettim. Çünkü o gerçekten çok büyük bir sanatçı, bazen farklı şeyler düşünüp söyleyebiliriz. Hepimiz aynı şarkıyı söylersek gürültüden geçilmez bu dünya.
Tüm gürültünün içinde sakince bizim şarkımızı söylüyor o. Toplumun ortak değerlerinden biri. 2002 yılında Türkçe, Ermenice, Rumca, İbranice, Arapça ve Kürtçe şarkılar söylediği “Türkiye Şarkıları” konser dizisini yaşım sebebiyle kaçırdığım için ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Onun Yunus’tan bestelediği sözlerle, sanat müziğinden aldığı makamlarla, halk müziğinden seçtiği enstrümanlarla ürettiği yeni müzik gerçek bir sanat örneği birçoğumuz için.
Öyle ki, şu anda Sabah Gazetesi’nin başyazarı olan Mehmet Barlas 2012 yılında NTV’de Sezen Aksu’yu ağırlarken programa “Benim gözümdeki Sezen Aksu Türkiye’nin büyük sentezinin bir ürünü” diyerek başlamıştı. Ne kadar da haklıymış.
Bugün Mehmet Barlas’ın başyazarı olduğu gazete ve o gazetenin başını çektiği tarzdaki diğer gazeteler Sezen Aksu için eleştiri boyutlarını aşacak şeyler yazıyor. Ne kadar da üzücü.
Oysa Sezen Aksu’nun linç edilmesine sebep olan ilgili sözlerin bir hakaret içermediği kolayca anlaşılıyor. Cennette şeytana kanarak elma yenilmesi hadisesine atıf yapılan sözlerin dini açıdan da bir sorun teşkil etmediğini birçok ilahiyatçı söyledi.
Yine de eleştiri her zaman zenginliktir. Başka bir iklimde yaşasaydık, Sezen Aksu’nun ilgili ifadeler yüzünden eleştirilmesi verimli bir tartışma doğurabilirdi. Belki de Sezen Aksu çıkıp “niyetim şuydu, yanlış anlayıp kırılan olduysa özür dilerim” de diyebilirdi. Bunların tümü medeniyet örneğidir sonuçta.
Fakat ne yazık ki Türkiye’de bir şarkının bile siyasi polemiğe dönüşmesi yalnızca birkaç saniye sürüyor. Şarkıda hatalı ifade varsa diğer sanatçıların ve ilgili sivil inisiyatiflerin eleştiri getirmesi beklenirken, konu “Milli Beka Hareketi”nin veya siyasi liderlerin gündemi oluyor.
Açıkça söylemek isterim:
Siyasetçiler işine baksın, sanatı biz tartışırız.
Türkiye’de derin bir yoksulluk var. İşsiz sayısı, enflasyon oranı ve gelecek kaygısı giderek büyüyor. İnsanlar faturalarını ödeyemiyor, çocuklarına çikolata almakta zorlanıyor.
Böyle bir ülkede siyasetçilerin şarkı sözü tartışma lüksü yok. Hiçbirinin haddine değil. Onlar, şu anda emeğin değerini artırmakla ve onurlu bir hayat sürmemizin önündeki engelleri kaldırmakla görevliler.
Uzun zamandır bu köşeden söylüyorum: Bir kalabalığı toplum yapan şey ortak iyileridir ve bizim ortak iyilerimiz giderek azalıyor. Her şeyin politik bir tartışmanın tarafı olması ortak değerleri yıpratıyor. Sezen Aksu bu ülkenin ortak değeridir ve şu anda değerlerimize saldırılıyor!
Evet, “değerlerimize saldırılıyor” ifadesini özellikle kullanıyorum. Çünkü siyasi iktidar uzun zamandır bu ifadeye yaslanıyor. Geçmişte uzun zaman saldırıldığı için toplumda da bu endişe daima diri duruyor. Fakat bugün saldırı olmasa bile beş yıl önceden bir şarkıyı bulup sözleri çarpıtarak “değerlere saldırılıyor” denilebiliyor. Bu çatışmaya yaslanan ve hatta muhtaç olan siyasetin artık değişmesi gerekiyor. Çünkü bu sürdükçe Sezen Aksu dinlemek bile politik bir tavır haline geliyor, şiddet ikliminden etkileniyor ve hepimizi yoruyor.
Bu iklimin artık değişmesi lazım. Nasıl olur bilmiyorum.
Biz yine de inatla gülümseyelim. Belki şehre bir film gelir, kim bilir…