Öncelikle şunu söyleyeyim; siyasette yeni bir mantık ve jargonun oluşması fikrindeyim. Bugün İzmir’de de, Kars’ta da insanlar bazı siyasal klişelerden ciddi anlamda sıkılmış durumda ve en ufak farklılığı direkt görebiliyorlar.
24 Haziran seçimleri için Hakkari’den milletvekilliği adaylık başvurusunda bulunmuştum. Bir Rizeli olarak bunu yapmamın belirli amaçları vardı ki bu adaylığım uluslararası basında da geniş bir yer almıştı. Misal Hakkari sınırındaki İran’ın en önemli iki gazetesi The Tehran Times ve Shargh adaylığımla ilgili bir hayli olumlu paylaşımlarda bulunmuştu. Yine Asya’nın önemli gazetesi Daily Times ise adaylığımın bölgede ciddi bir teknolojik ilerlemenin getirisinden bahsetmişti. O dönemde İsrail ve Türkiye gerilimi Kudüs meselesinden dolayı tavan yapmasına rağmen, İsrail’in başlıca gazetelerinden The Jerusalem Post’tan Seth Frantzman’a adaylığımla verdiğim mülakatta Filistin’in kırmızı çizgimiz olduğunu da açık açık belirtebilmiştim.
Hakkari’ye gittiğimde de asla aşiret büyükleriyle bir araya gelmedim. Şehrin ileri gelen isimleriyle de bir araya gelmedim. En ücra köylerde yaşayan ve Türkçe dahi bilmeyen insanlarla bir araya gelmek istedim. Kader deyin, demeyin yaşam şartlarından dolayı cahil kalmış yaşlı bir kadının bölgedeki terör örgütüyle alakalı olması pek eleştirebileceğim bir durum değil.
Ayrıca doğal olarak birçok siyasetçiyi tanıyorum ama asla bir siyasetçiye bu konuyla ilgili özel bir görüşme de yapmadım. Sadece aday olup, bazı mesajlar vermek istemiştim.
Kısacası öncelikli olarak partiye değil, bölge halkına hizmet etmeyi anlatmaya çalışmıştım. Kişisel prensiplerim gereği de asla adaylıkla ilgili partizan bir paylaşım, hatta parti logolu bir paylaşım dahi yapmadım.
İstanbul’dan aday olsaydım tercih edilme şansım daha fazla olabilirdi tabii ama dediğim gibi önemli olan koltuk değil. Çok detaya girmeyeceğim fakat ben bölge halkına “Burası Türkiye’nin en genç nüfusa sahip şehri ve bu bölgeyi Türkiye’nin yazılım merkezi haline getirmek istiyorum. Minik bir Bangalore düşünebiliriz” diye anlatırken parti dört eşi olduğu söylenen bir adayı meclise yolladı.
Takdir kendilerinin tabii.
Her neyse.
***
Sadede gelelim.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yıllardır terör örgütü PKK’nın siyasi uzantıları sandıktan birinci olarak çıkıyor.
Yıllardır iktidar olan AK Parti’nin Doğu’da ciddi anlamda olumlu yatırımlar yaptığına hemfikir olmamız lazım. En önemlisi de son zamanlarda PKK baskısı ciddi manada azaldı ve Doğu belki de hiç olmadığı kadar güvenli bir bölge haline geldi. Fakat tüm bunlara rağmen çok büyük bir ihtimalle 31 Mart’ta da AK Parti ne yazık ki terör örgütünün siyasi kolunun gerisinde kalacak. Ne yazık ki diyorum çünkü mecliste bulunan hiçbir partinin terör örgütüyle açık bağı olan bir uzantının gerisinde kalmasını istemem.
Tabii şu da bir gerçek, AK Parti mecliste bulunan diğer partilere göre bölgede iddiası olan bir parti. Yani yerel seçimlerde HDP ve AK Parti arasında tabii ki de bir rekabet olacaktır.
Her ne kadar HDP ile arasına ciddi bir mesafe koymamayı tercih etse de CHP’nin bölgede tabela partisi olduğu bir gerçek. Halkla buralarda bütünleştiğini söylemek çok zor ki zaten CHP bazı belirli bölgeler hariç bu sorunu Anadolu’nun birçok şehrinde yaşıyor.
Yine bölgedeki memurların oylarını almayı başarabilen lakin bölge halkından asla oy alamayan, bölgenin birçok yerinde miting dahi yapamayan MHP ve girdiği ilk seçimde genel itibariyle başarılı olsa da bölgenin çoğu ilçesinde aday göstermeye bile zorlanan İYİ Parti’nin buralarda il ya da ilçe alması çok düşük bir ihtimal. Keza Saadet Partisi de büyük bir beklenti içinde olmayacaktır.
Şimdi bunlar herkes tarafından bilinen gerçekler. Klasik siyasi argümanlar kullanarak bunların tersini söylemek bir anlamda abesle iştigal etmektir.
***
Peki partilerin Doğu’da başarılı olması için neler yapması gerekiyor?
Bu sorunun cevabı için uzun zamandır doğruluğuna inandığım bazı tezler var. Elimden geldiğince bahsetmeye çalışayım.
Batılı isimlerin Doğu’da aday gösterilmesi
Bilhassa Hakkari, Şırnak, Bitlis, Batman gibi bölgedeki küçük şehirlere ve ilçelerine mutlaka batıdan gelen isimlerin aday gösterilmesi taraftarıyım. Hele son zamanlarda halk zaten bölgeli olmayan kayyumların olumlu etkisini de görmüş durumda ve halkın çoğu kendi içlerinden birinin bölgelerini çok ileri taşıyamayacağına inanıyor. Çok haklılar, düz bir mantıkla söyleyebilirim ki; madem bölgede şehri alıp, batıya entegre edebilecek düzeyde birileri yaşıyor peki neden bu kişiler hala Batı’da değil de Doğu’da yaşıyor?
Batıdan gelen birini Doğu’da aday gösteren bir parti aynı zamanda bölge halkını da çok fazla önemsediğini ve batıdaki insanlardan ayırmadığını gösterir.
En önemlisi de öncelikli olarak partiyi değil, halkı düşündüğünü anlatmak bir siyasi parti için çok özel bir hamle olur. Aday gösterilecek kişiyi oy potansiyeline göre değil, belediyecilik potansiyeline göre göstermek gerekiyor.
Bölgede gösterdiğiniz yerel adayların potansiyel bir HDP’li olduğu gerçeğini de unutmamak gerekir. Bunu son seçimlerde adaylık sayısındaki artıştan çok net bir şekilde görebiliyoruz. 2015 seçimlerine aday bulmakta zorlanan AK Parti’nin son genel seçimde doğu illerinde ‘acaba HDP baraj dışı kalır mı?’ düşüncesinde olan birçok adayı vardı.
Gençlerle ilgili projeler ve genç adaylar
Türkiye’nin en fazla genç nüfus oranına sahip ilk iki ili Hakkari ve Şırnak. Bölgedeki diğer şehirler de bu iki şehri yakından takip ediyordur. Dolayısıyla bölgedeki gençlerin dilinden anlayacak, gençlerle ilgili projeleri faaliyete geçirebilecek ve gençlerden oy alabilecek adaylar gerekiyor. 30 yaşındaki bir adayın, 60 yaşındaki bir adaya karşı avantajlı olduğunu düşünüyorum. Keza gençleri bu bölgelerde aday göstermek siyasi partilere uzun vadede de yarar sağlayacaktır. Buralarda çok önemli tecrübelere imza atacak olan genç isimler, partiye çok büyük hizmet sunabilir.
Aşiretlerden uzak durulması gerekiyor
Bölgede hemen hemen herkes bir aşirete bağlı ya da yakın ilişki içerisinde. Fakat halkın çoğu aşiretçilikten bıkmış durumda. Adam kayırmanın hat safhada olduğu ve liyakatın olmadığı aşiretçiliğin siyasette olmaması gerektiğine inanıyorum. Oy potansiyeline de çok güvenmemek lazım, sonuçta perdenin arkasında insanlar yalnız kalıyor ve aşiret baskısına boyun eğmek istemeyen kişiler de yok değil.
Kadınların aday gösterilmesi büyük avantaj sağlar
Tabii bahsettiğim illa kadın diye sıradan bir insanı aday göstermek değil. Ama kadın dayanışmasının doğuda etkili olacağını düşünüyorum, yani bir kadının sırf kadın olduğu için oy alabileceği çok seçmen var. Bazı partiler batıda göstermelik olarak kadınlara yer veriyor ama Doğu’da stratejik olarak kadın adaylar çok önemli.
Ek olarak bölge halkına sunulması gereken yerel hizmetlerin yanında batıyla çok kolay ve doğru bir şekilde entegre olabilecek projeler gerekiyor. Bunu da ben söylemeyeyim biraz adaylar düşünsün değil mi?
***
Bazı uğraşlarımdan dolayı yazılarıma uzun bir süre ara vermiştim. Artık yazabildiğim süre zarfında her pazartesi burada olacağım inşallah.