Kendilerinin dışında hiçbir cemaate, hiçbir sivil toplum kuruluşuna, hiçbir harekete, hiçbir yapıya hayat hakkı vermediler. Dokunan yandı, dokunanı yaktılar. Canlı canlı. Her türlü ahlaksızlığın talimatı “Allah’ın rızasını kazanmak” vaadiyle verildi, ‘bağlıları’ aldıkları ahlaksız talimatlara ‘ebedi hayatlarını kurtarmak’ inancıyla uydular. Yan gözle bakana hayat dar edildi, gözlerinin üstünde kaşları var diyene dünyası cehennem edildi.
Şimdi sızdıkları devlet kurumlarından da özel sektörlerden de temizleniyorlar. Toplumun lanetlileri oldular. Tasfiye edilsinler. Hiç acınmasın. Gözlerinin yaşlarına da bakılmasın.
Bunların hepsine tamam.
Ancak durum ne olursa olsun ve asıl şimdi içinden geçtiğimiz bu olağanüstü süreçte siyasi irade hakkaniyet çizgisinden, yargıçlar hukuktan, bürokratlar ihraç ve açığa alma kararları verirken ‘sırat köprüsünde’ olduklarını unutmamalı, dahası merhametten milim sapmamalılar.
Evet, asıl şimdi. Çünkü karşımızda öyle bir örgüt var ki, toplum tarafından lanetli. Gözaltına alınan birisi, bir hafta sonra yargı nezdinde ‘aklanmış’ olsa bile toplum nezdinde aklanmış olmuyor. O ‘etiket’ bir kere üzerlerine yapışmış oluyor.
Geçenlerde dost meclisinde bir arkadaşımızın anlattığı anekdot yürek yakıcı. Bir ihbar sonucu gözaltına alınan ancak suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakılan komşusu, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmış: “Gözaltına alınmak mesele değil. Bir yanlışlık olduğu anlaşıldı ve serbest kaldım. Benim FETÖ’cü olmam söz konusu olabilir mi? Ama o şüphe yaftası yapıştı üzerimize. Yargıya anlatıyorsun ama topluma ‘ben o örgütten değilim’ deyip anlatmak mümkün değil.”
Tasfiye kararlarını verenler, ihraç kararlarına imza atanlar, gözaltı kararları çıkartanlar, karşılarındakinin bir insan olduğunu, o insanların aileleri, yakınları, sosyal çevreleri olduğunu düşünmeliler ve dahası toplumun sosyolojosini dikkate almalılar.
***
Özellikle yargıçlarımıza seslenmek isterim. Bu ülkede bizler ne çektiysek hukuksuzluk yüzünden çektik, başımıza ne geldiyse adaletsizlik yüzünden geldi. Şu süreçte önlerine gelen yoğurt ise üfleyerek yesinler. Bu toplum bir kez daha yargıya güven sorunu yaşamayı kaldıramaz. Kaldıramayız.
Yargıçlarımıza şunu hatırlatmak isterim ki, bu ülkenin yargıçları olarak sizler de yargı mağduriyeti yaşadınız, yargının mağdurları oldunuz, bu ülkenin yargıçları olarak adalet dağıtmanız gerekirken FETÖ belası yüzünden adalet arar hale geldiniz. Fethullahçı Terör Örgütü’nü ve bu örgütün neler yapabileceğini, hala mevcut olan kriptolarının ne kumpaslar yapabileceğini en iyi sizler biliyorsunuz.
Mesela, savaşta dahi ‘yaşlı insanlara’ dokunulmazken, tekerlekli sandalyede yaşlı bir kadının gözaltına alınması, yine hamile bir kadının kameralar önünde gözaltına alınması gerçekten hukuki mücadele midir? Bu FETÖ ile mücadele eden devletin, yargının, siyasi iradenin ayağına sıkmak değil midir?
Mesela, FETÖ ile mücadelenin en önemli ayağı yargı; peki, HSYK bu soruşturmaları yürüten, bu davalara bakan yargıçlarının tamamı konusunda emin midir?
Evet, emin midir? Zira FETÖ ile mücadelesi ortada olan, bu örgütün hedefinde olan AK Parti Çankırı eski milletvekili İdris Şahin’e gözaltı kararı verilebildi.
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz sosyal medya hesabından ‘operasyon bize döndü’ diyerek isyan etme noktasına gelebildi.
Zira, Cumhurbaşkanı Erdoğan iki gündür her platformda ‘adaletten şaşılmasın, mağduriyet yaratılmasın” uyarısı yapıyor.
Önce Çin’den dönüşte gazeteciler aracılığı ile seslendi: “Ben bir şey atayım da nasıl olsa tutar diyenler var. TV’leri izliyorum. Öyle yorumlar yapılıyor ki, suçladıkları insanların bu işle hiç alakası yok. At izi it izine karıştı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sonra Beştepe Külliyesi’nde Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda kabine üyelerini uyardı: “Adaletsizliğe meydan vermeyin, mağduriyet yaratmayın.”
Dün Beştepe’te bu kez valiler aracılığı ile kamu görevlilerine, bürokratlara, hakimlere, savcılara seslendi: ‘Memurları açığa almada yarış içine girmeyin. Adil davranmanızı istiyorum. Bizim değerlerimizde zulüm yoktur. Savcılarımıza, yargıçlarımıza, kamu görevlilerimize, hakimlerimize sesleniyorum. Bir tek mazlumun dahi hakkına girilmesin. Çok büyük vebalde kalırsınız.”
Başbakan Binali Yıldırım hassaten uyarılarda bulunuyor. İkaz ediyor.
Uyarıyorlar çünkü oluşan mağduriyetler çığ gibi büyüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ahmet Taşgetiren’in yazdığı gibi yıllar sonra “Birilerini haksız yere mağdur etmişiz” dememek için gözaltılara, tutuklamalara ve tasfiye listelerine daha yakın refakat etmelidir.