Halktv.com. tr yazarı gazeteci İsmail Saymaz köşesinde, Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilen “Ahmak Davası” duruşmasına 24 saat kala Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurmaylarıyla “İmamoğlu zirvesi” yaptığı kulis bilgisini paylaştı.
Konunun önemine binaen biraz uzun bir alıntı yapacağım. Saymaz o zirvede neler konuşulduğunu ve zirve öncesinde yaşanan trafiği şöyle aktarıyor:
“13 Aralık sabahı Erdoğan MHP lideri Devlet Bahçeli’yi evinde ziyaret etti, ardından Türkmenistan’a gitmek üzere Esenboğa Havalimanı’na geçti. Basın toplantısından hemen sonra Büyük Şeref Salonu’nda Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Genel Başkan Yardımcıları Hamza Dağ, Mustafa Şen ve seçim kampanyasından sorumlu olan Prof. Dr. Ertan Aydın ile tek gündemli gizli bir toplantı yaptı. Toplantının gündemi bir gün sonra, 14 Aralık’ta, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan Ekrem İmamoğlu Davasıydı.
Erdoğan ‘İmamoğlu ceza alırsa bizi nasıl etkiler?’ diye sordu. Ertan Aydın ‘İnşallah böyle bir şey olmaz’ dedi.
Erdoğan, ‘Neden?’ diye sordu. Ertan Aydın, pozitif bir seçim kampanyası yürüttüklerini, dış faktörlerin etkisiyle, belirledikleri gündemi dışına savrulmaktan endişelendiğini, böyle bir kararın kampanyaya olumsuz etki yapabileceğini anlattı, ‘Efendim, biz durumu düzelttik, her şey iyi gidiyor, bu karar çok aleyhimize olur’ dedi.
Erdoğan, ‘Niye aleyhimize olsun? Ben de geçmişte ceza aldım, herkes alabilir?’ diye karşılık verdi.
Kalın ve Çelik sustu ve yorum yapmadı. Bir AK Partili yönetici ise ‘Ceza almalı. Yaptığı ortada mı kalsın?’ diye karşı çıktı, hatta MHP lideri Bahçeli’nin de bu yönde düşündüğü ileri sürüldü.
Erdoğan, ‘Yargının bağımsızlığına güvenin’ dedi ve toplantıyı bitirdi.”
***
Ve ertesi gün… 14 Aralık Çarşamba, 7. Asliye Ceza Mahkemesinden İmamoğlu hakkında mahkumiyet ve siyasetten yasaklama kararı çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkmenistan ziyareti dönüşü uçaktaki gazetecilere verdiği röportajda İmamoğlu’na gelen siyasi yasak kararıyla ilgili yaptığı tek kelimelik bir değerlendirme yoktu. Çıt bile dememişti! Pas geçmiş, yok saymıştı! Erdoğan’ın açıklamalarına göre sanki ülkemizde böyle bir şey yaşanmamış gibiydi.
Doğal olarak şunu sormuş, merak etmiştik: Acaba uçaktaki gazeteciler sormamış, gündeme getirmemiş olabilir miydi?
Bu sorunun peşine düşen Gazeteci Nevşin Mengü “Aslında bu soru uçakta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorulmuş. Erdoğan da bir cevap vermiş. Ne cevap vermiş bilmiyorum ama daha sonra gazeteci arkadaşlarımızdan tek tek ‘lütfen bu soruyu ve cevabını çıkarın’ diye rica edilmiş” kulis bilgisini paylaşmıştı. (16 Aralık)
İsmail Saymaz dün köşesinden uçaktaki gazetecilerin İmamoğlu Davası’na ilişkin yorumlarını sorduğunu, Erdoğan’ın ise “Herkes yargı kararına saygı duymalı” dediğini hatta daha sert cümleler kurduğunu ancak İletişim Başkanlığı’nın söyleşi metninden bu soruyu ve yanıtı çıkarttırdığı bilgisini de paylaştı.
“Herkes yargı kararına saygı duymalı”
Doğru ama “hangi yargının” kararına saygı duymalıyız?!
***
Erdoğan’ın Ankara Esenboğa’da yaptığı İmamoğlu Zirvesi’nde bir isim daha varmış. Ne konuştuğunu, ne söylediğini, ne yorum yaptığını bilmiyorum, öğrenemedim ama o isim “Türk yargısının Avrupa ve Amerika yargılarından daha fazla hukuka bağlı ve daha adil olduğunu” söyleyen, söyleyebilen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ!
Şimdi gelelim ertesi gün AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in yaptığı açıklamaya! Ne demişti Sayın Çelik: “Bugün bir yargı kararı üzerinden İBB Başkanı ile ilgili henüz yargı süreci devam ederken tutup da Sayın Cumhurbaşkanımızın, AK Parti’nin, birtakım kafalarında kurdukları komploların parçası olarak, siyasi mühendisliklerinin, rekabetinin zemini haline getirilmeye çalışılmasını bütün gücümüzle reddediyoruz, kınıyoruz. Hiç kimse Cumhurbaşkanımızı siyasi yasakçılıkla bir araya getiremez.” (18 Aralık)
Hemen şunu ifade etmeliyim ki Saymaz’ın köşesinde yazdıkları beni şaşırtmadı. Mahkemenin İmamoğlu’na siyasi yasak kararı vereceği sürpriz değildi.
‘Ahmak Davası’nın duruşma sürecinde, 5. celse de dahil olmak üzere duruşmayı yöneten hakim Hüseyin Zengin’in İmamoğlu hakkına mahkumiyet ve siyasetten yasaklama kararı vermeyeceğinin anlaşılması üzerine o davadan uzaklaştırıldı, altıncı duruşmaya hakim Mehdi Komşul atandı.
2004’de yasalaştırılan Türk Ceza Kanununun mimarlarından olan ceza hukuku bilginlerimizden Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Ahmet Gökçen’i hazırladıkları 36 sayfalık “bilimsel mütalaa” raporunda, İmamoğlu davasında yaşanan hukuk ihlallerinin altını çiziyorlar, adil bir yargılama yapılmadığını, duruşmada hakim değiştirilerek, hukukun en temel kurallarından biri olan ‘doğal hakim’ ilkesinin ihlal edildiğini AYM kararlarına referanslar yaparak söylüyorlar.
Yine değerli hukuk bilginlerimizden Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk şöyle yazdı:
“Duruşma yapan ve duruşmaya göre hüküm kuran yargıcın asla değiştirilmeyeceğini, çünkü kanıtlarla doğrudan ilişkiye geçen yargıç, ancak duruşma, keşif vb. işlemleri yapan yargıçtır. Yalnızca o yargıç, kurulacak hükmün yargıcı olabileceğini, duruşmaya katılmamış başka bir yargıcın ise asla hükmün yargıcı olamayacağını ve hüküm kuramayacağını, bütün yargılama yasalarında ‘yedek yargıç” kurumunun bunun için olduğunu, tek hakimli davalarda zorunlu sebeplerden dolayı ölüm vs. gibi yargıç değişikliğine gidildiğinde ise yeni gelen hakimin duruşmayı sil baştan yeniden başlatması gerektiğini.”
Hakim Mehdi Komşul ise altıncı celsede hakimi olduğu davada hüküm verdi, kararını açıklayıverdi; daha önce yapılan 5 duruşmanın da hakimi kendisiymiş gibi!
Neden?
Eğer yeni hakim beş duruşmayı tekrarlasaydı, hukuka uyarak davayı sil baştan görseydi, bu işlemler davayı uzatabilirdi, kararın kesinleşmesi ise seçimlere yetişmeyebilirdi. Bu hukuki icaplara uyulmamış olması da karardaki siyasi etkiyi gösteriyor.
***
Beştepe’nin yakından takip ettiği, ilgi gösterdiği ilk dosya İmamoğlu Davası değil, sonuncusu da olmayacak.
Bakınız Rahip Brunson, Deniz Yücel, merhum Cemal Kaşıkçı, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Canan Kaftancıoğlu davalarına! Hakimler ve Savcılar Kurumu’nun hakim ve savcı atama kararlarını takip edin, iktidarın hoşnut olmadığı kararları veren hakimlere ne oluyor, iktidarın hoşuna giden kararlar veren hakimler nasıl ödüllendirildiğini görün.
Hukuk tarihimizde hiçbir siyasi iktidar hukuku böylesine araçsallaştırmamıştı. Hukuk iktidarın elinde sopa olmaktan çıktı, balyoza dönüştü artık.
Yargının siyasi iktidar tarafından bu kadar siyasallaştığı, yargıya güvenin bu derece zedelendiği, örselendiği başka bir dönem yok.
Bütün bunlara rağmen bir de diyorlar ki yargının bağımsızlığına güvenin!
Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan kurmaylarına da “yargının bağımsızlığına güvenin” demiş!
Beni ciddi ciddi şaşırtan ise Erdoğan’ın kurmaylarına “İmamoğlu ceza alırsa bizi nasıl etkiler?” diye sorması ve Ertan Aydın’ın “aleyhimize olur” demesi üzerine verdiği “niye aleyhimize olsun, geçmişte ben de ceza aldım, herkes alabilir” cevap oldu.
Her şeyi anlatmıyor mu?