Mehmet Şimşek “Türkiye’nin rasyonel zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı bir Türkiye ekonomisi özlenen refaha ulaşmamızda önemli olacaktır” diyerek Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini devralalı altı ay oldu.
Hakkını teslim etmek gerekiyor ki altı ayın bir günü bile boş geçirmedi, gecesini gündüze katarak çalıştı.
Ekonomide iktisat biliminin genel kabul kurallarını yeniden devreye soktu; güvenilir bir ekonomi programı oluşturdu, Merkez Bankası’nın yönetimine ekonomi çevrelerinin ve piyasaların güven duyacağı isimlerin gelmesini sağladı, Merkez Bankası faiz artışına başladı.
Türkiye’de yatırımlar yapmış ama alışılmışın dışındaki ekonomi politikaları nedeniyle ülkemizden gitmiş olan yatırımcıları yeniden Türkiye’ye yatırıma ikna etmek için ziyaretler gerçekleştiriyor.
2021 yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) bağlı Mali Eylem Görev Gücü (FAFT) tarafından “kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanı engellemede eksiklikleri olduğu” için Gri Liste’ye alınan ülkemizin gri listeden çıkması için adımlar atılıyor.
Piyasalarının güven duyduğu, itimat ettiği bir isim Bakan Şimşek; atılması gereken tüm adımları atıyor, doğru şeyleri söylüyor. Hamaset, popülizm yapmıyor, her fırsatta geleneksel ekonomi politikaları doğrultusunda adımların kararlılıkla atılacağını, programın sürekliliği konusundaki endişelerin yersiz olduğuna dair mesajlar veriyor.
***
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından S&P, Türkiye’de son dönemdeki politika düzenlemeleri nedeniyle takvim dışı değerlendirmeye giderek, ülkemizin kredi görünümünü revize etti, Eylül ayında “negatif’ten “durağan”a, Aralık ayında ise “durağan”dan “pozitif”e yükseltti.
IMF, Fitch ve Moody’s de Türkiye ile ilgili olumlu açıklamalar yapıyor, Türkiye ekonomisinin yeniden dengelenmeye başladığını ifade ediyorlar.
Ekonomide ortodoks politikalara dönüş içeride ve dışarıda karşılık bulmaya başladı ama yeteri kadar değil.
Şimşek her fırsatta “endişeler yersiz” mesajı veriyor ama piyasalar temkini elden bırakmıyor. Yabancı yatırımcıları ikna etmeye çalışıyor, teminat olarak kendi varlığını ortaya koyuyor ama yabancı yatırımcılar temkini elden bırakmıyor.
Bakan Şimşek Körfez ülkeleri turu sonrası çıktığı bir televizyon programında “yabancı yatırımlar geri dönecek ama zaman alacak” demişti. (25 Ekim 2023)
Tercümesi şu, yabancı yatırımcı “Türkiye yatırım için cazip bir ülke, ama biraz zaman geçmesini bekleyelim, yatırım yapmak için acele etmeyelim, biraz daha zaman geçsin bir bakalım” diyor.
Niye biraz daha zaman geçmesini bekliyor peki?
Mehmet Şimşek göreve geleli altı ay oldu ve altı ay da az bir süre değil.
***
ABD’li finans ajansı Bloomberg’te bu soruya yanıt arayan bir analiz yazısı yayınlandı. Yayınlanan analizde yabancı yatırımcıların Erdoğan yönetiminin ortodoks politikalara gerçekten bağlı olduğuna dair “daha fazla kanıt” istediklerini, 14/28 Mayıs seçimlerden sonra hayata geçen yeni ekonomi politikalarını tam anlamıyla ikna edici bulmadıklarını belirtiliyor.
Yatırımcılar sebep olarak iktidarın son dönemlerde sıkça yaptığı U dönüşlerini göstermişler. Mevcut politikanın devam edip etmeyeceğini ve 2024’ün neler getireceğini görmek istiyorlarmış.
Haberde görüşüne yer verilen isimlerden New York’taki Medley Global Advisors Ürün Müdürü Nick Stadtmiller şöyle demiş mesela:
“Yatırımcılar, son yıllarda Türk ekonomi politikasındaki U dönüşleri nedeniyle, yetenekli bir teknokratın dönüşüyle yatıştırılmayacak kadar çok kez yandılar.”
Commerzbank AG döviz stratejisi başkanı Ulrich Leuchtmann şöyle demiş:
“Piyasanın şüpheciliğinin nedeni, mevcut para politikası duruşunun sürdürülebilirliğine olan güvensizliği… Bu durum ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın piyasayı para politikası konularına müdahale etmeyeceğine ikna etmesi halinde değişebilir.”
Bloomberg yatırımcıların “Türkiye’de ortodoks politikalara gerçek bağlılığa dair daha fazla kanıt görene kadar” ikna olmayacağını yazıyor.
Ekim ayında Bloomberg’in yayınladığı Bank of Amerika raporunda da benzer görüşler vardı. Bloomberg, raporda, yatırımcıların çoğunun Şimşek’in açık oluşunu ve şeffaflığını takdir ettiğini, yatırımcılarla ilişkisinin mükemmel olduğunu ama Türkiye’ye yatırım yapmak için erken olduğu görüşünde hem fikir olduklarını, yerel seçimleri beklediklerini yazdığını aktarmıştı. (11 Ekim 2023 https://tr.euronews.com/2023/10/11/bofa-raporu-fon-yoneticileri-turkiyeye-yeniden-yatirim-icin-henuz-erken-oldugunu-dusunuyor )
***
Mehmet Şimşek’in ismi yatırımcıyı ikna etmeye yetmiyor. Özelde güven duyuyorlar ama o kadar…
Bir gece yarısı Mehmet Şimşek’in görevden alınmayacağının garantisi yok.
Bir sabah Merkez Bankası Başkanının görevine son verilmeyeceğinin garantisi de yok.
Bir bakanlar toplantısından sonra hükümet sözcüsünün çıkıp “iktidarımız faiz sebep, enflasyon sonuç” ekonomi modeline geçmiştir açıklaması yapmayacağının garantisi de yok.
Daha fazla kanıt istiyorlar. Erdoğan, Türkiye’nin ekonomide rasyonel zeminden çıkmayacağına dair güven telkin etmesini istiyorlar.
Peki ama bu nasıl olacak?
Bu güveni nasıl verecek?
Mesela Erdoğan Merkez Bankası’nı bağımsızlığına kavuşturacak bir yasal düzenleme yapılmasını sağlayabilir mi?
Hukukta rasyonel zemine oturmadan ekonominin rasyonel zemine oturması mümkün mü?
Bir ülkenin Yargıtay’ının Anayasa Mahkemesi’ne savaş açtığı bir ülkeye yatırımcı gelmek ister mi? Kendisini güvende hisseder mi?
Mehmet Şimşek göreve gelirken böyle bir tabloyla karşı karşıya kalacağına ihtimal vermiş miydi acaba?
Yoksa seçimlerden sonra mı?
İşte yatırımcı şimdi güvenmiyor, bu soruların cevaplarını uygulamalı olarak görmek istiyor.
NİHAT ZEYBEKÇİ’NİN SİTEMİ…
Önceki gün kaleme aldığım “İktidar, bağış şovcularını ifşa etmek için daha ne bekliyor?” başlıklı yazım üzerine eski ekonomi Nihat Zeybekçi’den “Günaydın, AFAD yardım vaatlerinde ismimizi yazmadan keşke sorsaydınız” diyen bir sitem mesajı aldım.
Sayın Zeybekçi 15 Şubat akşamı “Türkiye Tek Yürek” kampanyasında canlı telefon bağlantısıyla katılmış ve 3 milyon lira bağışta bulunacağını taahhüt etmişti.
Ben de yazımda hatırlatma babından o gece programa katılan ve hatırı sayılır miktarlarda bağış taahhüdünde bulunan kamuoyunda tanınan kişilerin ve kurumların isimlerini zikretmiştim.
Ama o kadar. Herhangi bir ima amacım yoktu. Suçlayan, sorgulayan bir ifademde yoktu yazımda.
Zeybekçi sitem mesajıyla birlikte 15 Şubat akşamı taahhüt ettiği bağışları ödediğine dair dekontları göndermiş ama bana gönderdiği dekonttaki rakamlarla 15 Şubat akşamı söylediği miktar farklıydı.
“Ayrıca yüzde 50 hissesine sahip olduğum Aktur’dan yaptığımız 6 milyonluk yardım. Bunu o gece sözünü vermemiştim” notuyla 20 Şubat 2023 tarihli bir dekont daha gönderdi.
Nihat Zeybekçi’yi aradım, yazımda ne kendisini ne de ismini verdiğim kişi ve kurumları itham eden bir ifade kullanmadığımı söyledim. Zeybekçi “İngilizler algı önemlidir derler. Yazınızın başlığı öyle olunca sanki ödemeyenleri yazmışsınız gibi bir algı çıkıyor ortaya” dedi.
Böyle bir algı oluşmuş mudur bilmiyorum gerçekten.
Zeybekçi’ye “Aktur’dan yaptığınız 6 milyonluk bağış 115 milyar liranın içinde mi” diye sordum “Hayır” dedi. Deprem bölgesindeki ihtiyacın fazlalığını görünce gönüllerinden geldiğini ve bu bağışı yaptıklarını söyledi.
Doğru zaten 6 milyon yardım 20 Şubat 2023 tarihinde yapılmış, 115 milyar lira ise o gece açıklanmıştı zaten.