Cumhuriyet gazetesi önceki gün Ara Güler’e yaptığı saygısızlık için ‘açıktan özür’ diledi.
Bravo…
Hiç kuşkusuz ‘özür dilemek’ büyük bir erdemdir.
Maalesef Ara Güler bu ülkede Erdoğan’dan dolayı lince uğrayan ne ilk sanatçı ne de sonuncu olacak.
Ama özür dilenen ilk sanatçı oldu.
On üç yıllık AK Parti iktidarı döneminde linç edilen, dışlanan, gözden çıkartılan aydınların, sanatçıların haddi hesabı yok.
Hiçbirinden özür de dilenmedi.
Her ne kadar Ara Güler “O gazete benim umurumda bile değil, artık o gazeteye bakmıyorum” dese de en azından özür dilendiği için şanslı olmalı.
***
Keşke…
Cumhuriyet gazetesi sadece özür dilediği ile kalsaydı. Kalabilseydi.
Ara Güler’den ‘açıkça’ özür dilerken “Kamplaşma tuzağına, zaafına ne yazık ki biz de düştük. Toplumdaki kamplaşmadan biz de şikayetçiyiz” diyerek bizlerle ‘açıkça’ alay etmeseydi…
Cumhuriyet gazetesi “Kamplaşma tuzağına düştük” derken ‘açıkça’ yalan söylüyor.
Cumhuriyet gazetesi ‘kamplaşma tuzağına düşen’ değil, bu toplumu kamplaştırmaya götüren yollara taşları döşeyendir.
Ötekileştirendir.
Hakaret edendir.
Aşağılayandır.
Bu ülkenin insanlarına ‘öz’, ‘üvey’ muamelesi yapandır.
Bu toplumun bu hale gelmesinde günahı büyük olandır.
Örnek mi…
Buyurun okuyalım.
“30 Ağustos resepsiyon. At gözlüğüne benzer türban. İki kaş, iki göz, bir burun ve ağzı açık. Bir de eli. İlla ki baştan aşağı örtülü başkumandan (Cumhurbaşkanı) eşi Hayrunnisa Hanım’ın elini sıkarken, önünde baştan aşağı kapalı siyahlar giymiş, şişmanlıktan adeta yuvarlanarak yürüyen Emine Hanım; John Kerry ile bir zamanlar dostu olan Obama’nın açıklamalarına aklı takılı…”
Cumhuriyet gazetesi, Cüneyt Arcayürek, “Ne zaman tatmin olur”, 1 Eylül 2013.
Başörtülü kadınları geçelim… Emine Erdoğan ve Hayrunnisa Gül’den özür dilenmiş miydi?
Duyamadım.
Hatırlamaya devam edelim:
Unutmuşuz değil mi? “Türbanlı Domuz Avrupa Birliği yolunda”… Turhan Selçuk’un çizdiği bu karikatür, 19 Nisan 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.
Tepkiler gelmedi mi? Çığ gibi.
Açıktan işlenen bu tahrik suçuna Cumhuriyet gazetesinden bir özür geldi mi? Ben hatırlamıyorum.
Bırakın Cumhuriyet gazetesinden bir özürü ne Basın Konseyi’nden ne de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden en azından Turhan Selçuk’a ağız ucuyla bir kınama dahi gelmedi.
Gelmediği gibi İlhan Selçuk kalktı ‘Türbanlı Domuz’ karikatürünü savunan bir yazı yazabildi.
Dahası İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi Turhan Selçuk’un ‘türbanlı domuz’ karikatüründe bir hakaret unsuru olmadığına hükmetti.
Hatırlamaya devam edelim…
NTV’de yayınlanan Ruşen Çakır’ın hazırlayıp sunduğu ‘Yazı İşleri’ programında, 2010 yılında gerçekleştiren referandumda ‘evet’ oyu verenlerin ‘bilimsel verilerle çok cahil’ olduklarına kanaat getiren Zeynep Oral, Cumhuriyet gazetesinde yazan bir isim.
Yakın tarihe gelelim. Bir ay öncesine.
Cumhuriyet gazetesi ‘kamplaşma tuzağı’na düşmelere doyamamış.
Cumhuriyet gazetesi, büyük bir gazetecilik performansı göstererek bu fotoğrafa ulaşmış olmalı.
“Sessiz sedasız” gizli saklı ziyaretlere giden Başbakan Davutoğlu’nu suç üstü yakalayan Cumhuriyet’in haber metnini okuyalım:
“Davutoğlu, 1 Kasım seçimleri için ‘hoca-şeyh’ turunu bitirdi. Bu arada, sessiz sedasız ‘Hoca ve şeyh turu’nu da tamamladı. Kendisi de bir Profesör olan Ahmet Davutoğlu önce 7 Ekim Çarşamba günü Fatih’te ikamet eden Emin Saraç ve Ali Çiçek’i ziyaret etti.
Hatırlarsınız, AKP Milletvekili Abdurrahim Boynukalın, Davutoğlu’nun Ali Çiçek’le fotoğrafını ‘Hoca, hocasının dizinin dibinde’ diye Twitter’da paylaştı.
Davutoğlu’nun aynı gün, Erdoğan’ın hocası Emin Saraç’ı ziyaret ettiği de biliniyor. Emin Saraç, YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç ile ‘Alo Fatih’ olarak tanınan Ciner Medya Grubu yöneticisi Fatih Saraç’ın babası.
Ve turun son halkasını, ‘Menzil Şeyhi’ oluşturdu. Yaklaşık 2 aydır İstanbul’da Kasr-ı Arifan olarak adlandırılan ikametgâhında talebelerini ağırladığı söylenen Menzil Şeyhi Gavsi Sani Şeyh Seyid Abdulbaki Erol’u da Başbakan Davutoğlu ziyaret etti. Böylece AKP’nin ‘Haydi Bismillah’ sloganına uygun bir şekilde Genel Başkan’ın bilumum hoca, şeyh turu tamamlanmış oldu.”
Yorum yapalım mı…
“Haydi bismillah” sloganına uygun olarak tamamlanan “Bilumum hoca şeyh turu!”
“O hocanın kim olduğunu biliyor musun ey okur!”
“Haydi bismillah”…
Allah için, hiçbir aşağılama, ötekileştirme yok.
***
1 Kasım seçim sonuçlarını içine sindiremeyip “100 kelimeyle düşünen insanlar 1000 kelimeyle düşünen insanları yendi” diyen de yine bir Cumhuriyet yazarından başkası değil: Bakınız Mine Kırıkkanat.
Google’a sadece şunu yazın: “Cumhuriyet yazarı, halkı aşağıladı, Müslümanlara hakaret etti.”
Mine Söğüt’ünden Ceyda Karan’ına varıncaya kadar Google size yüzlerce doküman versin.
Durun. Durun…
Son anekdotta “Ben Cumhuriyet Gazetesi’nde yalan haber yazan, yalan köşe yazısı yazan yalancılarla çalıştım” diyen deneyimli gazeteci, eski Cumhuriyet çalışanı olan Fuat Kozluklu, Cihan Haber Dergisi’ne verdiği mülakattan:
'O zaman Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışıyordum. Vatan Caddesi'nin üzerinde bir lunapark vardı. Orada etekli bir kadın şeklinde dönme dolap vardı. Üzeri branda ile kapatılmıştı. Hani Fatih bölgesine de giriyor diye lunaparktaki o kadın figürlü dönme dolap için geldim ve şöyle yazdım: 'İslamcılar dönme dolaptaki etekli kadına tahammül edemediler', Cumhuriyet Gazetesi'nde kocaman çıktı hem de birinci sayfada. Yalan haberdi, çok kötü, yazıklar olsun bana.'
Bu kadar yeter mi? Bence yeter.
Ne diyordu Cumhuriyet Gazetesi… “Kamplaşma tuzağına düştük” mü?
***
Evet…
Cumhuriyet gazetesi Ara Güler’den özür dilemiştir.
Aldığı tepkilerden dolayı geri adım atmıştır.
Allah razı olsun da…
Bizlerden hiç özür dilenmedi.