Putin, Zelenskiy’i dize getirmek, Kiev’de kendi güdümlü hükümetini kurmak için 13 gündür sivilleri vuruyor. On üç gündür insanlık suçu işliyor. Acımasız saldırılarda küçücük çocuklar, yaşlılar, kadınlar kışın ortasında üzerlerine yağan bombalarla ölüyorlar.
İyi savaş yoktur, kazananı da… Savaşlarda en çok kaybeden de çocuklar olur. Ve savaşları çıkaranların çocukları savaşmazlar, yakınları ölmez, tarih boyunca böyle olmuştur.
Ama Putin bütün diktatörler gibi utanmaz ve acımasız. Bütün arsızlığıyla Avrupa’ya “İnsan hakları kurallarına uyması için Kiev’e baskı yapın” çağrısında bulunuyor.
Putin’in televizyonları, gazeteleri Putin’in Avrupa’ya bu çağrısını kocaman puntolarla duyurmuştur Rusya halkına. Devlet medyasından başka yere bakmayanlar “Kiev’in insan hakları kurallarını ihlal ettiğine” inanmışlardır, Avrupa’yı da “Kiev’e baskı yapmadığı için” iki yüzlülükle, duyarsızlıkla suçlamışlar, lanetlemişlerdir.
Nitekim The New York Times’da çıkan bir habere göre, çoğu Rus’un Ukrayna’da savaş olduğundan, Rus ordusunun Ukraynalı sivilleri bombaladığından haberi yok. (https://www.nytimes.com/2022/03/06/world/europe/ukraine-russia-families.html)
***
Putin’e bakılırsa, Kiev Moskova’yı işgal etmiş, Ukrayna ordusu günlerdir Moskova’nın üstüne bombalar yağdırıyor sanırsınız… Zelenskiy bütün dünyayı nükleer düğmeye “bastım basıyorum” diye tehdit ediyor duygusuna kapılırsınız...
Avrupa ülkeleri Kiev’e insan hakları kurallarına uyması için baskı yapmalıymış, lider Putin öyle buyuruyor!
Putin’in bu sözleri şaşırtıcı değil, bütün diktatörler böyledir, yüzsüzdür, arsızdır. Uzlaşılmazdırlar, uzlaşmayı bilmezler. Güçlerini tehdit eden her şeyi yakıp, yıkıp, ezip geçerler. Onları ayakta tutan tek şey güçtür. O gücü ellerinde tutmak için, kaybetmemek için yapmayacakları şey yoktur.
Siz hiç uzlaşan, uzlaşılabilen, orta yol bilen bir diktatör gördünüz mü? Onlar için tek bir yol vardır o da kendi yollarıdır. Güç kullanmayı, baskı yapmayı kendilerinde hak görürler.
***
Putin’in de selefleri Calvin gibi, Hitler gibi, Saddam gibi, Stalin ve Brejnev gibi bir diktatör. Zalim, acımasız.
Madalyonun öteki yüzünde Putin’in günlerdir suç işlediği yazıyor, o tarihe korkunç biri olarak geçecek. Ama tarihe kendi adını diktatör, işgalci, sivilleri öldüren lider olarak yazdırırken bir ismi daha yazdırıyor, Zelenskiy’i… Putin kendi elleriyle Zelenskiy’nin adını da tarihe kahraman olarak yazdırıyor.
Zelenskiy’in adını ölümsüzleştiriyor. Yüzyıllar boyunca Putin’in kötülükleri, bu kötülükler karşısında ise Zelenskiy’nin kahramanlığı anlatılacak. Ukrayna’da doğacak çocuklara Zelenskiy’in adı verilecek, Putin’in planlarını nasıl çökerttiği hikayeleri anlatılacak. Efsanesi büyüyecek.
Yüzündeki gülümseme ile Putin’in sinirlerini nasıl bozduğu yazılacak.
Zelenskiy Putin’in otoritesine fena çizik attı. Karizmasını fena halde çizdi. Kiev bu saatten sonra düşse bile Kiev kazandı. Zelenskiy kazandı.
20. yüzyılın önemli ve saygın siyaset felsefecilerinden olan Hannah Arendt’in “Şiddet Üzerine” isimli kitabındaki “Otoritenin en büyük düşmanı ve onu zayıflatmanın en kesin yolu kahkahadır” tespiti Zelenskiy ile ete kemiğe büründü. Zelenskiy’nin gülümseyen yüzünü her gördüğümde Arendt’in bu sözünü hatırlıyorum.
Zelenskiy Putin’in otoritesine fena çizik attı demem bu yüzden.
***
Gelelim madalyonun öteki yüzüne.
İnsanlar böyle dönemlerde kendi ülkeleriyle gurur duymak istiyor. İnsanlığa karşı suç işleyen ülkelere ve liderlerine karşı kendi ülkelerinin takındığı tavır ile onur duymak istiyor.
Tarihe ülkelerin ve liderlerin bu dönemde ne yapıp ettikleri de geçiyor çünkü.
Ukrayna’da yaşanan vahşetin görüntüleriyle birlikte ülkemin durduğu yere bakıyorum.
20 yıldır ülkeyi aralıksız yöneten, 20 yıldır “güçlü devlet, güçlü ülke” olduğumuzu söyleyen, her platformda “güçlünün değil mazlumların yanında, zulme uğrayanların sesi” olduğumuzu söyleyen AK Parti lideri Erdoğan’a ve partisine bakıyorum.
Türkiye doğru yerde duruyor mu, iyi bir sınav veriyor mu? Güçlü bir güçlü devletin yapması gereken ne varsa Türkiye işte onları yapıyor mu?
Rusya’nın Avrupa Konseyi’ndi temsil haklarının askıya alınmasına dair yapılan oylama da Türkiye’nin çekimser kalmasında bir tuhaflık yok mu?
ABD Başkanı Biden, İngiltere Başbakanı Johnson, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Almanya Başbakanı Scholz dünya kamuoyuna “Rusya’ya yaptırımlar sürecek” mesajları veriyorlar. Batı Putin’in barbarca saldırılarının önüne geçebilmek için yaptırım üstüne yaptırımlar açıklıyorlar. Putin’in Ukrayna’ya yaptıklarının kabul edilemez olduğunu söylüyorlar.
Batı kendi üzerine düşeni yapmaya çalışıyor.
Türkiye’nin bu süreçte yapacağı hiçbir şey yok muydu?
***
Türkiye’nin ekonomisi bu kadar kırılgan olmasaydı, ağır bir ekonomik krizin içinden geçmeseydi, Merkez Bankası’nda 128 milyar doları olsaydı… Ayçiçek yağında bile Rusya’ya bağımlı halde olmasaydı…
Türkiye Rusya’nın Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınsın demez miydi? Çekimser oy mu kullanırdı?
İngiltere, Putin’in başarısız olması için stratejiler hazırlıyor, öyle gizli saklı, kapalı kapılar ardında değil. İngiltere Başbakanı Boris Johnson dünya liderlerine hazırladıkları “6 maddelik planı” anlatıyor ve dünya kamuoyu ile bunu paylaşıyor. Rus bilim insanları “Savaşı durdurun” bildirileri yayınlıyorlar, Rus halkı “bu bizim savaşımız değil, Putin’in savaşı” pankartları açıyorlar.
AB, 7 Rus bankasını SWIFT sisteminden çıkarma kararı veriyor, Batı Putin’i köşeye sıkıştıracak, işgale son vermesini sağlayacak yaptırımlar açıklarken Türkiye Putin’e Rusya’ya yaptırımların etkisini hafifletecek öneriler veriyor.
Dünyanın izole etmeye çalıştığı Rusya’ya Türkiye elini uzatmış!
Dün Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi, dünyanın izole etmeye çalıştığı Rusya’ya Erdoğan’ın elini uzattığını yazdı.
Selvi’nin köşesinden okuyalım: “Erdoğan Putin’e ‘Biz üç ülke Rusya, Çin ve Türkiye aramızda kendi milli paralarımızla; Ruble, Yuan ve Türk Lirası ile altınla ticaret yapabiliriz’ önerisinde bulunmuş. Erdoğan bu önerisiyle uluslararası sistemle bağları koparılıp, izole edilen Rusya’ya tarihi şekilde el uzatıyor. Dünyadan izole olan Rusya, Çin’le birlikte Türkiye seçeneğini değerlendirebilir mi? Neden olmasın?”
Selvi, Rusya’nın Türkiye için önemini dolasıyla Erdoğan’ın bu görüşmesinin hayati öneminin altını “Çünkü Rusya bizim çok önemli ticaret ortağı, 5 milyon turisti ağırlıyoruz ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi hızla büyüyerek 32,5 milyar doları aştı” sözleriyle çiziyor.
Akıl alır gibi değil. Dünya Putin korkunç işgale son versin diye yaptırımlar açıklıyor, Türkiye Putin’e çıkış yolu sunuyor!
Türkiye için şu anda 1 milyar dolar bile hayati öneme sahip elbette.
Ama soru şu: Rusya ve Türkiye arasındaki ticaret hacmi 32, 5 milyar dolar. Batı ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi ne kadar?
Türkiye’nin dış ticaret hacmi 500 milyar doların üstünde olduğuna göre 32,5 milyar dolar bunun kaçına tekabül ediyor. Yüzde altısı mı yedisi mi?
Akıl hangisinden yana olmayı gerektirir?
Türkiye Rusya ve Çin’den yapacağı ithalatla sanayisinin, Batı’dan aldığı teknoloji, ara mallar ve ham madde ihtiyacı karşılayabilir mi?
Erdoğan Türkiye için kredi bulmak ve yabancı yatırımcı getirmek için Pekin’e Moskovo’ya mı gidiyor Avrupa’ya mı? Amerika’ya mı?
Bu durumda soralım Rusya mı Batı mı?
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e “üç ülke biz bize yeteriz” anlamına gelen, Rusya’ya nefes aldıracağını düşündüğü önerisini, Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan’a sordum. Yanıtı şöyle oldu:
“Türkiye 2021 yılında toplam 500 milyar dolarlık dış ticaret hacmine sahip. Bunun 32,5 milyar doları Rusya ile. Rusya’ya 5,5 milyar dolar düzeyinde ihracatımız varken 27 milyar dolar düzeyinde ithalatımız var. Yerel para cinsinden ticaret işlemleri aslında kötü bir fikir değil. Ancak bunun gerçekleşmesi için karşı taraftaki ülkenin tüm dünyadan izole edilmemiş ve ekonomik yaptırımlara muhatap olmamış olması büyük önem arz ediyor. Aksi taktirde yerel para birimi cinsinden ticaret yaparken diğer muhataplarınızı rahatsız etme ihtimali ciddi miktarda artar. Türkiye’nin bugün Rusya’ya uygulanan yaptırımların tarafı olan batı ülkeleri ile çok ciddi ticari ilişkileri var. Rusya ile ticareti yerel para birimi cinsinden yaparak yaptırımları aşmaya çalışırken diğer ülkelerle ticari ilişkiler bozmak riski ile karşı karşıya kalabiliriz.
Ayrıca şunu da unutmamak lazım eğer batı Rusya ile gerginlik nedeniyle yaptırımları uzun süre uygularsa muhtemelen Rusya ile bugün ulaşmış olduğumuz dış ticaret hacmi önemli ölçüde düşecek. Yerel para birimi cinsinden ticaretle tüm dünyanın uyguladığı yaptırımları aşmak hiç de kolay değil.”
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları en somut haliyle gözler önüne serdi. Salgına kırılgan ekonomiyle yakalanan Türkiye Rusya Ukrayna savaşına da kırılgan ekonomisiyle yakalandı.