Biliyorsunuz, Türkiye, 2019 ‘Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde (Rule of Law Index) 126 ülke arasında 109’uncu sırada yer aldı. Yani Türkiye’nin yeri geçen yıl olduğu gibi bu yıl da son sıralarda...
***
Sözcü’den Deniz Zeyrek’e konuşan Hakimler ve Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz ‘Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ni hazırlayan World Justice Projest’e (Dünya Adalet Projesi) “Bize sormadan hazırladılar” diye tepki göstermiş:
“Sansasyonel birkaç durumdan yola çıkarak, bizi ve hakim-savcılarımızı hiç dinlemeyerek böyle bir tespit yapılamaz.” (4 Mart 2019)
Böylesi bir açıklamayı iktidar yetkilerinden birisi yapmış olsaydı ya Dünya Adalet Projesi’nin nasıl çalıştığını bilmiyor, ya da en basitinden siyasetçidir, deyip geçerdik.
Zira, “40 yıldır bu mesleğin içindeyim” diyen, ancak daha da önemlisi, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun başında olan bir ismin “Bize sormadan hazırlandı” tepkisi göstermesini yadırgadığımı söylemeliyim.
Dünya Adalet Projesi, 2008 yılından bu yana her yıl düzenli olarak ‘Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ni yayınlıyor. Bu rapor 300’den fazla yerel uzman tarafından dünya genelinde hazırlanıyor.
Yani, dünya çapında hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi amacıyla çalışan, bağımsız bir düşünce kuruluşu olan bu kurumun raporu masa başında hazırlamadığını en iyi bilen isimlerden birisi HSK Başkanvekili Yılmaz olsa gerek.
Endeksin oluşturulmasına katkı sağlayan bulguları, ülkelerin kendi üniversiteleri, akademisyenleri, hukukçuları, ekonomistleri, sivil toplum kuruluşları hazırlıyor. Ülkelerdeki uzmanlar, “hükümetin gücünün sınırlandırılması”, “temel haklar”, “yolsuzluğun yokluğu”, “düzen ve güvenlik”, “kanunların uygulanması”, “sivil adalet”, “cezai adalet”, “ifade özgürlüğü”, “eşitlik”, “din hürriyeti”, “mahremiyet hürriyeti”, “yargının tarafsızlığı”, “sivil toplum kuruluşlarının hürriyeti” gibi kriterleri baz alıyor.
Raporun Türkiye bölümünü hazırlayan 13 akademisyen ve hukukçunun isimlerini raporda görebilirsiniz.
HSK Başkanvekili Sayın Mehmet Yılmaz’a samimiyetle sormak istiyorum:
Dünya Adalet Projesi, Hakimler ve Savcılar Kurulu’ndan, endeksin hazırlanmasında yer alan kriterler baz alınarak bir Türkiye raporu hazırlamalarını istemiş olsalardı, “bizim yoğurdumuz ekşi” der miydiniz?
Kaldı ki bu raporlar mülakatla değil araştırma bulgularıyla hazırlanıyor.
Ülkemizin, aynı kurumun hazırladığı endekste 2014’de 59, 2015’te 80, 2016’da 99’uncu sırada yer aldığını hatırlatalım.
Dolayısıyla, 2014 HSYK seçimlerinde “yargının içinde olduğu utanç verici durumunu” düzeltmeyi ve “yargının yerlerde sürünen itibarını yeniden kazandırmayı” vaat ederek HSYK’ya talip olan Yargıda Birlik Platformu’nun kurucularından biri olan Yılmaz, şapkasını önüne alarak, 2014 yılında “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde 59’uncu sırada yer alan ülkemizin bugün Nijerya’nın bile gerisinde kalmasının sebepleri üzerine düşünmesi gerekmiyor mu?
Sayın Yılmaz, “Türk hakim ve savcısının, Türk hukuk sisteminin hukuk bilinci Batılı ülkelerin üstünde olduğunu” ve “ülkemizdeki hukukçu kalitesi, hukukçu birikimi ve çalışma azmi konusunda dünyanın hiçbir ülkesinden geride” olmadıklarını söylüyor.
Biz söyleyince hukuk bilincimiz böyle oluyor mu?
Biz, hukukçu kalitemizin dünya ülkelerinden geride olmadığını söyleyince, öyle oluyor mu?
Madem öyle, toplumumuzun yüzde 50.6’sı neden yargının siyasallaştığını düşünüyor. Yargının siyasallaşmadığını düşünenlerin oranı neden yüzde 30. (Kadir Has Üniversitesi, Toplumsal Eğilimler Araştırması, 2018)
Bu tablo endişe verici değil midir?
Madem ki, ülkemizin hakimlerinin ve savcılarının hukuk bilinci Batılı ülkelerin üstünde, o zaman ülkemizin Adalet Bakanı çok değil daha bir iki ay öncesinde, ülkemizin hakimlerini ve savcılarını “geciken adaletin vicdanları yakan bir ateşe dönüşeceği” konusunda neden uyardı.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Unutulmamalıdır ki, temel hak ve özgürlüklere yapılan orantısız müdahaleler, yargısal tasarrufların meşruiyetine ve yargıya olan toplumsal desteğe zarar vermektedir” diyerek ülkemizin hakimlerini ve savcılarını neden uyarma ihtiyacı hissediyor. (Yargı Reformu Stratejisi Toplantısı, Kasım 2018)
Önemle herkesin dikkatini çekelim...
Adalet Bakanı, “yargısal tasarrufların meşruiyeti” uyarısında bulunuyor!
Velhasıl kelam, sabah akşam hakimlerimizle savcılarımızla, siyasetçilerimizle beraber olup “hukuk devleti” olduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak bunu sadece biz söylemiş oluruz.
Kendi kendimize söyleyip, dinlemekten başka da bir şeye yaramaz.
Siyasetçilerin “bize düşmanlık yapıyorlar” hamaseti yapmaları bir yere kadar anlaşılabilir. Ancak, hakim ve savcıların yönetiminden sorumlu bir kurumun başındaki isimlerin ‘adalet’, ‘hukuk’ konularında “bize haksızlık yapıyorlar” hamaseti yapmaları doğru değildir.
O yüzden yargıçların tarafsız olması ve bir siyasetçi gibi konuşmaması gerekir.
Bir ülkenin kalkınması için siyasi ve ekonomik istikrarın yanında, hukukun üstünlüğünün ülkede hakim olması şarttır.
Bir ülkenin hukuk devleti olması, hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olması, ekmek su gibi önemlidir. Zira, en basitinden ülkemize yatırım yapacak olan yabancı sermaye sahipleri, uluslararası kurumlar tarafından referans kabul edilen Venedik Komisyonu, Hukukun Üstünlüğü Endeksi, AB İlerleme Raporları gibi uluslararası verilere bakarak, kararlarını verirler.