Başbakan Yardımcılığı döneminde Numan Kurtulmuş bir gazeteye verdiği mülakatta şöyle dedi:
“Baştan beri Türkiye’nin Suriye politikaları büyük yanlışlarla doluydu. Şimdi bunları tamir ediyoruz, düzeltiyoruz.” (5 Ocak 2017)
İşte o gün bu gündür...
Türkiye’nin Esad rejimiyle anlaşıp, anlaşmayacağı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’ın elini sıkıp sıkmayacağı merak konusu.
Bir süredir gündemimizden düşen “Esad’la anlaşmak” meselesi, hem Türkiye’nin Afrin operasyonu sebebiyle, hem de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin kurultayında yaptığı konuşma ile yeniden gündemimize girmiş oldu.
Önce Kılıçdaroğlu’nun sözlerine bakalım:
“Türkiye Suriye’de gerçek anlamda söz sahibi olmak istiyorsa, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la temasa geçmeli.”
***
Bakınız.
AK Parti hükümetinin, dolayısıyla Türkiye’nin Suriye politikalarının yanlış olduğunu söylemek, büyük hatalar barındırdığını dile getirmek başka bir şey...
Türkiye’nin Esad’la temasa geçmesi gerektiğini söylemek başka bir şey...
Dün “Esad gitmeli” diyerek, ahlaki, insani ve vicdanı bir yerde konumlanan Türkiye’nin tavrı ne kadar doğruysa...
Türkiye’nin üzerinde durduğu ahlaki zemini kaydırmaması ancak ve ancak Esad’ın elini sıkmaması ile mümkündür.
Çünkü, Türkiye “Esad gitmeli” noktasına 24 saatte gelmediği gibi AK Parti’nin Esad’la olan “kişisel meselelerinden” dolayı gelmedi.
Erdoğan, Esad’ı ‘dost acı söyler’ diye diye defalarca uyardı. Esad’a acilen yapılması gereken reformlar konusunda baskılar yaptı. Birkaç örnek verelim:
***
“Sayın Esad ile yaptığımız görüşmede mevcut gelişmelerden duyduğumuz kaygımızı, endişemizi, rahatsızlığımızı çok açık ve net bir şekilde ifade ettim. Olağanüstü Halin kaldırılması noktasında gerekli olanları söyledim. Suriye’de atılması gereken adımlar var. Özel temsilcilerimi gönderdim, yine göndereceğim.” (26 Nisan 2011)
“Suriye’de yaşananları insan vicdanın alması mümkün değil. Bugünün dünyasında artık tek adam yönetimlerine, dikta rejimlerine, kapalı toplumlara yer kalmamıştır. Zorla, zorbalıkla, sokakları dolduran insanları öldürerek rejimler ayakta kalmaz. Halkın taleplerine bir an önce kulak ver. Yegane çözüm budur.” (2011, Ağustos)
“Halkını katleden bir lider meşruiyetini kaybeder. Esad’ın bu yanlış yolda yürümekte ısrar etmesi, Suriye’ye barış ve istikrar getirmeyecektir. Demokrasi halkın hakkı olmaktan öte mülküdür. Halkına kurşun sıkan, tanklarla toplarla şehirlere baskın düzenleyen, sivilleri öldüren bir yönetim görüntüsü oluşuyor, böyle bir yönetimle kimse dost kalamaz.” (14 Eylül, 2011)
***
Esad’a uyarılarda bulunuldu. Görüşülüyordu. Konuşuluyordu. Peki, Esad’ın bütün bu dostane uyarılara cevabı ne oldu?
O gün bugündür katliam yapıyor. 7 yıldır çocukları öldürüyor. Halkına içinde yaşadığı evlerini mezar yaptı. Suriyeliler canlarını kurtarmak için o gün bugündür ülkelerinden kaçıyor.
1 milyonun üzerinde Suriyeli hayatını kaybetti. On milyonun üzerinde Suriyeliyi mülteci durumuna düşürdü.
Suriyeli çocuklara, kadınlara, sivillere sahip çıkan Türkiye’ye saldırılar düzenletti.
Doğu Guta’da son durum malum.
Her şey ortada iken...
Türkiye Esad’la temas kuracak öyle mi?
Esad’la anlaşalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan el sıkışsın öyle mi?
Bir savaş suçlusu olarak yargılanması gereken, mahkeme karşısına çıkması gereken bir cani ile Türkiye el sıkışacak ve onu meşru bir lider olarak mı görecek?
Bakınız.
Türkiye Suriye ilişkileri başka. Türkiye’nin Esad rejimiyle görüşmesi başka.
Ayrıca Türkiye zaten katil Esad’ın sahipleriyle görüşüyor: Rusya ve İran’la...
“TÜRKİYE’Yİ TROLLER İDARE ETMEYECEK”
AK Parti’yi seven, 2002’de yola çıkarken, yazmaya başladığı güzel hikayesinin daha fazla zarar görmesini istemeyen, siyasi tarihe altın harflerle yazılmasını isteyen herkes iki yıldır AK Parti’li yöneticilerini uyarıyor.
Üstelik bu uyarılar, ikazlar AK Parti’ye sadece dışarıdan isimlerden gelmiyor. AK Partiye emeği geçen, zor günlerinde yükünü yüklenmiş, elini, bedenini taşın altına koymuş olan isimler de uyarıyor.
Televizyonlarda, sosyal medyada, gazetelerde AK Parti adına, Erdoğan adına racon kesenler var. Erdoğan’ı kendilerine kalkan yaparak, kişisel hesaplar görenler, çıkar gözetenler var. Ve artık önlenemez durumda.
Öyle hadiseler anlatılıyor ki, insan hem inanmak istemiyor, hem de inanılmayacak derecede çirkin.
AK Parti bu değil. Biran önce bir arınmaya girmeli. Zira daha önce de “racon kesilemez” denmişti. Fakat racon kesmeye de tehdit etmeye de devam edildi.
Mevzu malumunuz.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Trabzon’da “adeta veda eder” gibi yaptığı konuşma bir anda bütün dikkatlerin, Ankara’ya, AK Parti’ye çevrilmesine sebep oldu.
Süleyman Soylu’nun Trabzon’da yaptığı konuşma dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soruldu “istifası söz konusu değil” dedi. Ve Erdoğan Soylu’yla ilgili şunları söylerken durumun vahametini de ortaya koydu:
“Bu söylenenler, biraz söylemim ağır olacak ama, ahlaksız troller vasıtasıyla yapılanlar bizleri ciddi anlamda rahatsız etmektedir. İçişleri Bakanımızın Trabzon’daki konuşmasında belli bir yerinde duygusallık, şahsıyla alakalı olabilir, ama ben de kendisiyle dün akşam görüştüm. Bu trol ahlaksızlıkları ülkemizin kendi içindeki birlikteliğini bozmaya yönelik atılan adımlardır. Türkiye’yi troller idare etmeyecek.”
İyi de bunlar CHP’li troller değil. Artık AK Parti’nin ciddi bir şekilde bu troller ve trolleşmiş kafalarla ilgili olarak gereğini yapması gerekiyor. Artık cidden kontrolden çıkılmış durumda.
Zira bir yerden sonra AK Parti istese de bu sorunu çözemeyecek duruma gelebilir. Allah muhafaza.