EĞER…
İçine düştüğümüz topyekün seviyesizlikten kurtulmak istiyorsak…
Havada uçuşan tehditkar parmaklardan, sürekli birini suçlamalardan, ağzı bozuk siyasetçilerden, arkalarına aldıkları güçle tuttukları tetikçi kalemlere ‘göreceksin gününü’ türü söylemlerle hayatı hepimize dar eden densizlerden…
Yorulduysak. Bıktıysak… Bütün bu olan bitenden hepimize artık gına geldiyse…
Yazın bir kenara..
İçine düştüğümüz bu seviyesizliğin reçetesi, bizi bu seviyesizlikten kurtaracak cümle şudur:
“Siyasetin ahlakla buluşması ve hukukla da örtüşmesi lazım.”
Bu sihirli cümle, ‘siyasetin duayen’ ve ‘akli selim’ isimlerinden, TBMM eski başkanı Cemil Çiçek’e ait.
Dünkü yazım üzerine aradığında biraz hasbihal ederken söylediği bu söz üzerine…
Normalde bugün yazı günüm olmamasına rağmen…
Dayanamadım ve yazmaya karar verdim. İstedim ki Sayın Cemil Çiçek’in bana anlattıklarını siz de duyun…
Bu söze kulak verin…
Hatta hep birlikte bu sözden yola çıkarak avazımız çıktığı kadar bağıralım.
Çünkü balık baştan koktu. Kokmaya da devam ediyor.
İçine düştüğümüz seviyesizlik baştan düzelmezse…
Ne iş dünyası ne de medyası düzelecek…
Seviyesizlikteki çıtayı siyasetçiler yükseltiyor (buradaki yükselme alçalma anlamında), alttan alta aynı seviyesizlik pespayeleşerek yayılıyor.
Ama nasıl olacak diyorsunuz değil mi?
Hep birlikte avazımız çıktığı kadar bağıralım.
Biz ağzı bozuk siyasetçi istemiyoruz diye…
Polemik yapacaksanız adam gibi yapın diye…
Yeter artık, yettiniz artık diye…
Hep birlikte tepki gösterelim.
Çocuklarımıza, gençlerimize kötü örnek oluyorsunuz diye seslenelim.
Belki bizler sesimizi yükseltirsek insafa gelirler…
***
Meclis Başkanlığı döneminden bu yana ‘durun bu gidiş, gidiş değil beyler’ demeye çalışıyor..
Dün de yazmıştım, Cemil Çiçek Meclis Başkanlığı döneminde üslupsuz konuşan milletvekilleriyle ilgili olarak, parti liderlerine özetle, ‘milletvekillerinizin ağızlarına lütfen sahip çıkın, Meclis Başkanıyım beni dinlemiyorlar, belki sizi dinlerler’ mealinde bir mektup göndermişti.
Ne mi oldu?
Hiçbir şey. Parti liderlerinin bir kulağından girdi öbüründen çıktı…
Ve geldiğimiz tablo ortada. Milletvekillerini geçtik liderlerin seviyesizliğiyle karşı karşıyız.
Cemil Çiçek’e göre toplumsal gerilimin önemli platformlarından birisi salı günleri yapılan grup toplantıları:
‘Grup toplantıları demek bir nevi muhasebe demek. Parti politikalarının ve ülke sorunlarının milletvekilleriyle birlikte artılarının ve eksilerinin ele alındığı haftalık olarak değerlendirilmelerin yapıldığı yerdir. Dolayısıyla grup toplantılarına sadece milletvekilleri katılabilir. TBMM İç Tüzüğü 167. Maddesine göre bu toplantılara bırakın dışardan ilgisi olmayanların katılmasını, eski vekillerin dahi katılmasına müsaade etmez. Ayrıca partilerin Grup İç Yönetmeklikleri’ne de aykırıdır dışarıdan katılımlar. Bir iç muhasebe yeri olan grup toplantıları bugün şova dönüşmüş durumda. Türkiye bundan mı gurur duyuyor? Şu olan bitene bir bakın.’
Cemil Çiçek, TBMM İç Tüzüğü’nün 167. Maddesini söylerken ‘doğum günü tarihimi hatırlamam ama bu maddeyi bilirim’ dedi.
Cemil Çiçek özetle şunları dedi:
“Bir yanlış, bir seviyesizlik, başka bir yanlış dil kullanarak ve karşı bir seviyesizlikle eleştirilmez. Yani, seviyesizliğe seviyesizlikle karşılık verilemez.”
“Hukuk devleti diyoruz. Hangi hukuk devleti? Kendi koyduğu kurallara uymayan, bulunduğu Meclis’in kurallarına uymayan partilerle mi hukuk devleti oluşturacağız? Hukuk devleti olmanın birinci şartı koyduğumuz kurallara önce kendimiz uymalı değil miyiz? TMBB kural koyan bir kurumdur. Kendi koyduğu kurallara kendin uymazsan sonuçta bu hukuk devleti nasıl çalışacak, nasıl işleyecek.”
“Ülkelerin medeniliğini, gelişmişliğini, yaşam kalitesini bazı verilerle ölçen, istatistiklerle ortaya koyan araştırmalar yapılıyor. Bana göre bir ülkenin gelişmiş ve medeni bir ülke olup olmadığını ortaya koyacak en önemli veri, o ülkenin meselelerini nasıl tartıştığı ve siyasetçilerinin kullandığı dili ve üslubudur.”