Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a göre 2019 belediye seçimlerini Binali Yıldırım kazansaydı bugün ülkemizin bütün denizlerini tehdit eden “müsilaj” sorunumuz olmayacaktı!
Sosyal medya hesabından Çevre ve Şehircilik Bakanlığının “22 Maddelik Eylem Planı”nı ve Marmara’yı saran “müsilajın” fotoğraflarını paylaşan Oktay’ın açıklaması şöyle:
“Arıtma tesislerini ‘temel atmama’ törenleri ile durduran CHP zihniyetinin İstanbul’umuzu getirdiği durumun fotoğrafıdır. Milletimiz müsterih olsun, her zaman olduğu gibi bu sorunu çözecek olan yine Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde AK Parti iktidarıdır.” (12 Haziran)
Marmara Denizi’ni felce uğratan, entübe eden “deniz salyasının” suçlusu CHP mi, Ekrem İmamoğlu mu?
Bugün Marmara Denizi’nin çoklu organ yetmezliği çeker hale gelmesinde, nefes borularının tıkanmasında Binali Yıldırım’a oy vermeyenler de sorumlu mu?
Fuat Oktay haklı, paylaştığı “müsilaj” fotoğrafları, gözbebeğimiz İstanbul’u bu vahim noktaya getiren “zihniyetin” en somut delilidir.
Müsilaj belası bir anda mı ortaya çıktı, üç yılda mı bütün Marmara Denizi’ni boğacak kadar büyüdü, üç yıllık ihmal mi bu “salyayı” Karadeniz’i, Ege’yi tehdit eden boyuta getirdi?
Marmara Denizi’nin 1980’li yıllarda kirlenmeye başladığını söyleyen İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk şöyle diyor:
“1980’li yıllarda İngilizce ‘Red-Tide’ olarak bilinen ve pigmentleri nedeniyle kırmızı domates çorbasını andıran fitoplankton patlamaları ve aşırı çoğalmaları görülmüştür. Bu aşırı çoğalma, ilkbahar aylarında en fazla üç gün devam ederdi. 2007, 2008 ve 2009 yıllarındaysa “Gonyaulax fragilis türü dinoflagellat” türünün etkin olduğu sarı renkli bir oluşum görülmeye başladı. Marmara Denizi’nin kıyıları yerleşimle doldu ama arıtma için yeterli yatırımlar yapılmadı. Denizde artan habitat kaybı, aşırı avcılık, kirlenme ve iklim krizine karşı kendisini koruyacak tedbirler alınmadı. Marmara Denizi’ne ciddi koruma alanı oluşturulmadı, kirlenme için ciddi tedbirler alınmadı.” (Cumhuriyet gazetesi, 20 Mayıs)
Deniz biyoloğu Mert Gökalp deniz salyasının 40-50 yıllık sürede oluştuğunu ifade ediyor.
Hidrobiyolog Levent Artüz de deniz salyasının bir anda ortaya çıkmadığını, geçmişinin1989 yıllarına dayandığını söylüyor.
Artüz “Dünyada bunun başka bir örneği yok. Biz ilk defa dünyada bir denizi bitirdik, öldürdük. Bugün değil 32 sene önce kaybettik. Buna masaya yatırıp, nasıl yaptık, kimler yardım etti şeffaf şekilde ortaya konulmalı. Bunu yapmazsak aynı olay Karadeniz’in de Ege’nin de başına gelecek. Marmara Denizi’nin kurtarılması için eylem planında geç kalındı” diyor.
Şimdi burada “İstanbul’u şu kadar, şöyle seviyorum” diyen, İstanbul aşkını diline pelesenk eden siyasetçilere şunu sormak hakkımız?
İstanbul’u sevmek ne demek?
İstanbul’a aşık olan, bu şehri gözbebeği ilan eden bir siyasetçi ne yapar?
Sürekli sevdiğini tekrarlamak, haykırmak, dilinden düşürmemek sevmek midir?
İstanbul’u sevdiğini Türkiye’nin bütün dağlarına, tepelerine yazan birisi İstanbul için emek vermiş, sevgisini göstermiş olur mu?
İstanbul’u seven bir belediye başkanı sevdiği, aşık olduğu şehrin taşına toprağına dikkat etmez mi? Denizini korumaz mı? Ölümcül bir hastalığa, virüse yakalanmaması için önlemlerini almaz mı?
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul aşkını bütün dünya biliyor.
1994 yılında İstanbul’un belediye başkanı oldu 1999’a kadar da İstanbul’u yönetti. Kısa bir ara. 2002 yılında AK Parti iktidara geldi.
2002’den 2019 yılına kadar İstanbul’un yönetimi AK Parti’de oldu. Sayın Erdoğan’ın elinin, gözünün İstanbul’da olduğu gizli saklı değildi, bilakis bu Erdoğan’ın İstanbul’u ne kadar önemsediğinin, kıymet verdiğinin bir göstergesiydi.
Sayın Erdoğan 1980’li yıllarda görülmeye başlayan deniz salyasından habersiz miydi? Yazılan raporları görmemiş, uzmanların uyarılarını duymamış olabilir mi?
Sayın Erdoğan belediye başkanlığı döneminde “arıtma” için gerekli yatırımlar yapılmış olsaydı…
Başbakanlığı döneminde denizde artan habitat kaybı için, kirlenme ve iklim krizine karşı Marmara Denizi’nin kendini koruyacak tedbirleri aldırmış olsaydı…
Cumhurbaşkanlığı döneminde Marmara Denizi’ne koruma alanları oluşturulsaydı, kirlenmesini engelleyecek tedbirler aldırılsaydı…
Fuat Oktay’ın sosyal medya hesabından yayınlandığı Marmara’yı kaplayan müsilajın fotoğraflarının sorumlusu 25 yıl İstanbul’u, 19 yıl aralıksız ülkeyi yöneten siyasi parti değil midir?
O fotoğrafları ortaya koyan bir zihniyet var, evet.
Şimdi Marmara Denizi can çekişiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan devletin başı olarak, İstanbul’u seven bir siyasetçi olarak “Müsilaj belasından kısa sürede Marmara’mızı temizleyeceğiz. Nasıl Haliç’i tertemiz yaptıysak Marmara’mızı da İstanbul’umuzu da öyle temizleyeceğiz” sözü veriyor.
Tamam da bu müsilaj belası nasıl oluştu? Neden oluştu?
Bu ihmalin sorumluları kimler?
Bunları da konuşmak gerekmiyor mu?
CHP zihniyeti söylemi AK Parti tabanının bir kesiminde karşılık bulabilir, satın alınabilir.
Ama “aşık olduğunuzu, sevdiğinizi söylediğiniz şehir ölümün kucağındayken” suçu CHP zihniyetine atmak, İstanbul üzerinden siyaset yapmak yerine yüzleşmeyi denemek daha doğru, daha hakkaniyetli bir yaklaşım olmaz mı?