HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin İstanbul Ümraniye’de düzenlediği mitingde halka sesleniyor: ‘Her birimiz insan onuruyla yaşamayı hakediyoruz. Bizim hangi hainliğimizi gördünüz? İnsanların köyünü mü yaktık?’
Demirtaş konuşmasına devam ediyor... En sempatik haliyle gülümsüyor, Ümraniyeli vatandaşlara... Televizyon kanalları canlı veriyor konuşmasını. Demirtaş sular seller gibi konuşuyor. Espriler yapıyor...
Benim aklım Diyarbakır’da karşılaştığım ‘kırmızı tişörtlü’ adama gidiyor.
Bu konuşmayı o da dinliyorsa, ne düşünüyordur acaba?
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş seçim çalışmaları kapsamında İstanbul Kadıköy, Yoğurtçu Parkı’nda halka sesleniyor. Televizyon kanalları Demirtaş’ın konuşmasını canlı olarak veriyor. Yüzünde mutlu bir tebessüm var Demirtaş’ın. ‘Eski dostunuz, eşiniz, ayrıldığınız sevgiliniz, ne varsa ikna etmeniz lazım.' Demirtaş’ın 'ayrıldığınız sevgili' demesi üzerine seçmenler gülümsüyor. Yaptığı esprinin karşılık bulmasına Demirtaş da gülüyor. ‘Hepimiz kardeşiz, bizim kimseye baskımız yok’ diyor...
Benim aklım Diyarbakır’a gidiyor yine. Kırmızı tişörtlü adama. Günlerdir ağlamaktan şişmiş yüzü, gözü geliyor, gözümün önüne.
Yine aynı soru…
Ne düşünüyordur acaba?
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, İstanbul Bağcılar’da halka sesleniyor. ‘Senin zulmünü hoş görmek zorunda değiliz. Biz hiçbir zaman vicdansız davranmadık.' (Senden kastettiği Erdoğan)
Konuşuyor. Konuşuyor. Konuşuyor...
Geçen hafta...
Selahattin Demirtaş en sevimli halleriyle, ülkenin 'Batı'sında her konuştuğunda, benim aklım Diyarbakır’a gidiyor. Kırmızı tişörtlü, o çaresiz, ne yapacağını bilemeyen adama...
Sosyal medyada döndürülen “Bağlama çalan, türküler okuyan Demirtaş” videolarını izliyorum tek tek…
Kırmızı tişörtlü adamı düşünerek…
Velhasılı kelam Selahattin Demirtaş konuşuyor, nutuk atıyor, hitap ediyor, ikna etmeye çalışıyor...
Ülkenin 'Batı'sındakilere... Erdoğan’dan kurtulmak için kendisini çare olarak görenlere... Hakkari’de, Şırnak’ta, Diyarbakır’da, Mardin’de yaşayan Kürtlerin yaşadıkları ‘zulümden, ‘şiddetten’, ‘baskıdan’ bihaber olanlara konuşuyor.
'Seni başkan yaptırmayacağım' diyor...
'Tüm Türkiye’yi sevgiyle kucaklayacağız' diyor..
'Sizi bu zulümden kurtaracağız' diyor...
'AK Parti'yi düşüreceğiz' diyor...
'Biz halkların mutlu ve kardeşçe yaşaması için çalışıyoruz' diyor...
Vesaire. Vesaire...
Para vadediyor, huzur vadediyor, kaynak vadediyor...
Bir denklem kurduğu muhakkak!
Tamam, tamam. Kırmızı tişörtlü adam da kim diyorsunuz değil mi?
AK Partili olup da istifa eden, sonrasında HDP’ye geçtiği haberlerini okuduğunuz onlarca adamdan sadece biri...
Henüz adı 'Şok.. Şok... AK Parti’den bir istifa’ daha haberinde adı zikredilmediği için adını yazmıyorum.
Haberler malumunuz.
‘Van’da AK Parti’den 13 Belediye Meclis üyesi istifa etti.'
‘Diyarbakır Yenişehir’de AK Partili üç Meclis üyesi HDP'ye katıldı.'
Son günlerde neredeyse iki günde bir bu istifa haberleri yer alıyor. Misal Radikal bu haberleri hiç atlamıyor. Ve istifa eden AK Partili isimlerin almış oldukları bu kararda kimsenin baskısının olmadığı, hür iradeleriyle bu kararı almış oldukları bold yazılı spotlarda okurun gözüne gözüne sokuluyor.
Hiçbir baskının olmadığı, hür iradeyle alınmış kararlar.
PKK’nın, Türkiye Partisi! HDP’nin, Kandil’in literatüründe “Başa silah dayamak, ölümle tehdit etmek, KCK mahkemelerinde yargılamak, infaz etmek, dağa adam kaçırmak tehdite girmiyor! Zira bunlar PKK’nın HDP’nin “demokratik” yöntemlerle halkını ikna etmeye giriyor çünkü!
Zaten Kürt halkının da başka dilden anladığı olmadığı gibi, ayrıca “Türkiye Türklerindir’ medyası da Demirtaş ve Kürt halkıyla arasına girmesi de pek etik sayılmaz.
Aydın Doğan medyasının medya etik kurallarına da aykırı bu durum!
Neyse. Neyse..
İstifa ettiğini açıklayan AK Partili Belediye Meclis Üyelerinin yanında 'Gülten Kışanaklar'gillerden birisi hep oluyor.
Çünkü başka bir yere gitmiyorlar istifa eden meclis üyeleri.
İstikamet HDP.
Kırmızı tişörtlü adamla geçtiğimiz hafta Salı akşamı Diyarbakır’da karşılaştım. Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker Söz Bitmeden’de konuğumdu. Dolayısıyla yayınımızı bölgeden yaptık.
Orada karşılaştım kendisiyle.
Kırmızı tişörtlü adam Diyarbakır’ın bir ilçe belediyesinde belediye meclis üyesiydi…
AK Partili.
Üyesiydi diyorum hala belediye meclis üyesi mi, bilmiyorum.
Çünkü ben kendisini gördüğümde karar aşamasındaydı.
Yaşadıklarını kendi ağzından dinlemedim.
Kırmızı tişörtlü adamın, yaşadıkları, içinde bulunduğu durum, Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’e anlatılırken duydum.
Daha doğrusu ‘silah’, ‘tehdit’, ‘mühlet’, ’istifa’ gibi sözleri duyunca kulak kabarttım konuşulanlara.
Ve sordum ne olduğunu.
Eker, önce anlatmak istemedi, geçiştirdi.
Ben hayli ısrarcı olunca, Bakan Eker, biraz ileride duran bir adamı işaret etti.
Yemek yediğimiz masanın biraz ilerisinde, başı öne eğik, elleri önünde duran adamı Bakan Eker işaret edince fark ettim.
‘X... X.... şahıs X ilçesinin belediye meclis üyesi. İki gün önce 7 PKK’lı evini basmış. Başına silah dayamışlar. AK Parti aleyhine basın açıklaması yaparak meclis üyeliğinden istifa etmesini istemişler. Daha doğrusu yazılı bir metin bırakmışlar önüne. Erdoğan diktatördür, AK Parti çözüm sürecine katkı sunmadı gibi Erdoğan’a ve AK Parti'ye hakaretlerle dolu bir metin. 50 bin lira da haraç istemişler. İki gün mühlet vermişler. Ben istifa etmem, öldürün beni, dediğinde ise dedikleri yapılmadığı, şikayette bulunduğu takdirde eşini, çocuklarını öldüreceklerini, sadece eşini ve çocuklarını değil yakın akrabalarına zarar vereceklerini söylemişler. Nitekim akrabalarını tehdit de etmişler. Akrabaları gelip baskı yapıyormuş şimdi. Bizim canımızı düşünmüyor musun, diye...”
Duyduklarım karşısında bir müddet sustum ve ne diyeceğimi bilemedim.
Nasıl tepki vereceğimi de...
Günlerdir aklımdan çıkmıyor, gözleri ağlamaktan şişmiş, yüzü şişmiş, çaresizlik içindeki o kırmızı tişörtlü adam.
Ve şu sözleri de...
'Onurumu zedeliyor bu durum. Keşke beni öldürseler. Ölümü göze aldığımı anlayınca, akrabalarımla yakınlarımla tehdit ettiler. Bir yanda onurum, bir yanda ise benim dışımdaki canlar.”
Selahattin Demirtaş sağıra, görmeze yatmış kardeşlikten, onurdan, birlikte yaşamaktan dem vuruyor.
Gözlerimizin içine baka baka...
Selahattin Demirtaş konuşurken AK Parti Mardin Milletvekili Adayı Orhan Miroğlu 'Ölüm listeleri konuyor önümüze, 10-15 silahlı adamla geziyorum, can güvenliğim tehlikede' diye feryat ediyor.
PKK’nın, HDP’nin bölgede halkını tehdit ettiğini duyurmaya çalışıyor.
90’lı yıllarda JİTEM’in işlediği cinayetleri görmeyen medya yine sessiz. Yine görmüyor. Yine duymuyor.
AK Parti Van Milletvekili Adayı Burhan Kayatürk HDP’nin kurduğu timlerini, insanların nasıl fişlendiğini, HDP’nin kapıların altından attığı tehdit mektuplarını feryat figan anlatmaya çalışıyor ama ne gam! Selahattin Demirtaş 'Kim baskı yapıyormuş!' diye meydanlarda alay edip Twitter hesabından güya kendisine gelen 'Halkımızın bir kısmını esprilerinle gülmekten öldürecek kadar sinsi bir plan içindesin. Oyunu HDP’ye ver, bu bir tehdittir’ mektubunu yayınlıyor, 'Hafif ürperdim, ciddiler sanki” notuyla...
Utanmıyor. Sıkılmıyor.
Sadece o değil. Gözlerini Erdoğan nefreti bürüyenler de utanmıyorlar. Vicdanlarını yitirmek bu olsa gerek.
Eli kanlı PKK’nın sözüm ona siyasi ayağının, yüzüne şirinlik maskesi takmış lideri, kendilerini Erdoğan’dan kurtarsın da, ne olursa olsun!
Üç beş Kürdün başına silah mı dayanmış, ölümle mi tehdit edilmişler, hiç önemli değil.
Yeter ki AK Parti gitsin, yeter ki Erdoğan gitsin!
Yayın, yayın, RT yapın, TT yapın //BenimOyumHDPyeÇünkü hashtag'lerinizi.
Ekmeleddin İhsanoğlu kurtaramadı, belki Selahattin Demirtaş kurtarır sizi.