“Çıraklık” ve “kalfalık” dönemlerinde toplumun yüzde 50’sinin oyunu almayı başaran AK Parti açısından tablo, “ustalık” döneminde buraya nasıl geldi? Hem de ‘ülkeyi uçuracak” diye getirdikleri hükümet sisteminde nasıl oluyor da oyları yüzde 25’lere geriliyor değil mi?
Hatırlayalım, Bekir Ağırdır, 2019 yerel seçimlerinden sonra verdiği bir mülakatta “AK Parti’nin bundan sonra kendini toparlaması çok zor çünkü felç oldu. Beyni ile bedeni arasındaki bağ koptu” demişti.
***
Bekir Ağırdır’ın “AK Parti’nin oyları yüzde 25’lere geriledi” açıklaması üzerine ülkemizin saygın araştırmacılarından olan siyasal iletişim uzmanı Dr. İbrahim Uslu’yu aradım. Bu sütun çerçevesinde mini bir söyleşi gerçekleştirdim. Sizlerle paylaşıyorum.
Dr. İbrahim Uslu, “AK Parti’nin oylarının yüzde 25’lere gerilediği yolunda ifadeler var. Siz ne diyorsunuz? Gerçekten de AK Parti’nin oylarında bu kadar dramatik bir düşüş var mı?” sorumu şöyle yanıtladı:
“İktidarın oy kaybetme sorunu yaşadığı hepimizin bildiği bir durum. Bu son günlerde ortaya çıkmış bir şey değil. AK Parti uzunca zamandır sürekli oy kaybetme riski ve tehdidi altında. Bu düşüş trendi 7 Haziran 2015 seçimlerinde başladı. AK Parti yaklaşık 10 puan kaybetti evet 1 Kasım’da da kaybettiği oyları geri almayı başardı ama o 1 Kasım seçimleri AK Parti açısından Pirus zaferiydi. Yaz aylarında yaşanan terör ve güvenlik meseleleri nedeniyle seçmenin verdiği reaksiyondan yararlandı AK Parti. Mesela 1 Kasım seçimleri esnasında AK Parti’nin oyları yüzde 50 iken AK Parti’yi başarılı bulanların oranı yüzde 33’tü.”
-Yani…
“Yani 17 puan 1 Kasım’da AK Partiyi başarısız bulduğu halde oy verdi. Bu da AK Parti seçmeninin 3’te 1’nin kerhen oy verdiğini gösteriyordu. Bu önemli bir ayrıntıydı ama üzerinde durulmadı. Ve daha sonra da bu mutsuz insanlar yavaş yavaş AK Parti’den koptular. İlk büyük kopuş 2017 referandumda yaşandı. 1 Kasım seçimlerinde AK Parti ve MHP’nin oylarının toplamı yüzde 62 civarındaydı. Referandumda bu blok yüzde 52’nin altında kaldı. Yani 10 puan bu ittifaktan koptu. Bunların bir kısmı MHP bir kısmı da AK Parti seçmeniydi ama 10 puan içindeki büyük fire AK Partinindi.
AK Parti o günden sonra bir daha yüzde 50’lik bir parti konumuna hiç yükselemedi. Pandeminin ilk günleri hariç güvenilir kamuoyu araştırmalarında AK Parti yüzde 40’ı hiç aşamadı. Aşmayı başaramadı. Bugün AK Parti seçmenin yüzde 10’ndan fazlası partisini başarısız buluyor. Yüzde sekiz yarın seçim olsa Erdoğan’a oy vermeyeceğini söylüyor. 10 üzerinden hükümete 5 puan veriyor. Dolayısıyla AK Parti ile AK Parti seçmeni arasındaki bağın gün geçtikçe zayıflıyor. ”
-Ekonomik krizin etkisi var mı oy oranındaki bu düşüşte?
“Olmaz olur mu? En önemli pay elbette ekonomi. Ekonomiyle ilgili, istihdam, enflasyonla mücadele, büyüme ve genel olarak ekonomik krizin yönetilmesi gibi alanlarda AK Parti hükümet icraatları içerisinde en düşük puanı alıyor. Çünkü artık ekonomik krizde tahammül eşiğinin sınırları aşılmaya başlandı. Şunu kastediyorum, ekonomik kriz olduğunda tasarruflarınızı harcamaya başlarsınız, bu bittiğinde eşe dosta, bankaya borçlanmaya başlarsınız. Bütün bunların bir sınırı vardır. Bunlar tükenmeye başladığında hayatınızı idame ettirebilme imkanınız ortadan kalkar. Canınız yanmaya başlar. Benim gördüğüm 2018’den bu yana süregelen krizde insanlar tahammül eşiklerinin aşılmaya başladığını görmeye başladılar. Dolayısıyla kamuoyu araştırmaları artık iktidarın ilk turda seçimleri kazanamadığını gösteriyor. AK Parti parlamentoda çoğunluğu elde edemiyor.”
-Erken seçime yanaşmaması bu yüzden mi? Uzunca zamandır erken seçim tartışılıyor ama iktidar bunu reddediyor…
“Kaybettiğini görüyor ama burada şöyle bir gerçek de var. Erken seçimi siyaseti yorumlayanlar dile getiriyor. Bu talep henüz seçmenin talebi haline dönüşmedi.”
-Peki, siz bir erken seçim bekliyor musunuz?
“Evet, kesinlikle bekliyorum. Türkiye 2021’nin ikinci yarısında erken seçime gidecek. Özellikle bir ay sonra yapılacak Amerikan seçimlerinden sonra bu netleşecek.”
-Amerika’daki seçimlerle nasıl bir alaka kuruyorsunuz?
“Trump’ın seçimleri kaybetme olasılığı gün geçtikçe artıyor. Demokratların galip gelmesi artık kesin bir sonuç gibi. Demokratlar güçlü bir zaferi elde ettiğinde Türkiye bundan olumsuz etkilenecektir. Çünkü S -400’ler, İran’la olan ticaret ve para transfleri nedeniyle Türkiye’ye yaptırım uygulanma olasılığı artacak. Geçenlerde J.P Morgan’ın bir raporu yayınlandı. Orada benzer değerlendirmeler vardı. Trump’ın kazanması dışındaki tüm senaryolarda Türkiye ekonomisi olumsuz etkileniyor. Dolayısıyla zaten kırılgan olan ekonomimiz bir de uluslararası faktörler nedeniyle ilave risklerle karşı karşıya gelmiş olacak bu da ekonomik türbülansın olumsuz etkilerini daha da artıracaktır. Bu da biraz önce bahsettiğim vatandaştaki tahammül eşiğinin aşılmasını hızlandıracaktır. Onun sonucu da erken seçim olacaktır.”
-Şunu sormak isterim. Joe Biden vasat bir isim. Popüler değil, karizmatik değil. Ama şu anda 12 puan önde. Biden’in Trump karşısında kazanması, dünyada popülist liderlerin sonunu geldiğini anlamına gelir mi?
“Kesinlikle gelir. Doğru bir tespit. Hatta ben şunu söyleyeyim, domino etkisiyle Amerika’dan başlayan bu trend Güney Amerika, Avrupa ve Hindistan üzerinden Filipinlere kadar uzayacaktır. Doğu Bloku çöktüğü zaman Çekoslovakya duvarlarında bir afiş asılıydı. Afişte şöyle yazıyordu; “Polonya 10 yıl, Macaristan 10 ay, demokratik Almanya 10 hafta, Çekoslovakya 10 gün.” Eğer bir süre daha bekletilerek yazılsaydı “Romanya 10 saat” diye bitecekti o afiş. Dolayısıyla bir trend başladığında domino taşları hızla devrilmeye başlar.”
-İktidarın ekonomiyi toparlayabilme imkanı var mı?
“Bunun için yapılması gereken adımlar belli. İktidarın çok sayıda ekonomik ve yapısal reformlarla birlikte demokratik ve hukuksal reformları hayata geçirmesi gerekiyor. Ama sorun şu, ben iktidarın buna niyeti olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu reformları yapacak olsa bile kaybedeceğini görüyor. Hukuksal ve demokratik reformların hayata geçtiğini düşünelim. İktidara eleştiriler çoğalacak, tepkiler çoğalacak, bunlarla başa çıkabilirler mi? Dolayısıyla hukuksal ve demokratik reformları kendisi için bir tehdit olarak görüyor. Ayrıca bu reformları yapsa bile kazanamayacağını da görüyor. Yani sandık vatandaşın önüne konulduğunda AK Parti’nin kazanma ihtimali yok..”