Bu hükümete, bu devlete, bu millete, bu topluma baskıyla, tehditle bir şey yaptıramayacaklarını, bu ülkeye terör kartıyla diz çöktüremeyeceklerini anlayamadılar.
Anlayamadılar ancak asla vazgeçmeyecekler.
Tam da bu yüzdendir, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin milletçe bastırılmasının ardından hiç vakit kaybetmeden bu kez PKK’yı sahneye sürmeleri.
FETÖ’den vardiyayı PKK devraldı.
PKK’dan da yarın IŞİD devralır.
PKK’nın Van’da, Elazığ’da, Bitlis’te şehir merkezlerinde bombalı araçlarla saldırı haberlerine bakarken...
Aklıma, yıllardır “Bu bürokrasi, bu asker, PKK’yı Erdoğan’ın kucağında patlatacak; Erdoğan samimi ancak PKK konusunda yanıltıyorlar” diyen Mehmet T. geldi. Bir Kürt aydını.
Dün yine Mehmet T.’yi aradım: “Ne oluyor, iç savaş çıkartılmak istendiği ortada da bu başarılabilir mi sizce, bölgede ne var ne yok?” diye.
Mehmet T. ile konuşmamda aldığım notlar ve olan bitenle ilgili değerlendirmeleri özetle şöyle:
“Bugün yaşanan olaylar ve patlayan bombalar üzerinden sıcağı sıcağına söylenecek sözler durumu anlatma, izah etmemiz noktasında yeterli olmaz. Dolayısıyla bugünün sorunu değil yaşadıklarımız, dünün sorununun bugün bize yaşattıklarıdır. Bölge halkı açısından değişen bir şey yok. PKK zaman zaman şiddet çıtasını yükseltiyor, zaman zaman ajandasına göre bu çıtayı düşürüyor.”
“PKK şu anda Türkiye’nin içinden geçtiği olağanüstü süreci kullanarak kendi varlığını, bitmediğini, belinin bükülmediğini göstermeye çalışıyor. Tamam ancak PKK’nın bugün sadece kendi hesabını görmediği, Türkiye’ye yönelik farklı farklı ajandaları olanların da hesabını gördüğü ortada.”
“PKK kendi tarihinde bugüne kadar hep şu avantajı kullandı: Özal döneminden bu yana Kürt sorununu çözmek isteyen iktidarların PKK’yı Kürt sorunuyla özdeş hale getirme avantajı.”
“PKK’nın Kürt halkının siyasal taleplerinin bir temsilcisi olmadığını bölge halkı gayet iyi biliyor. PKK da zaten Kürt halkının kimlik ve demokratik yaşam taleplerini sadece kendisi ihtiyaç hissettiğinde “gerektiğinde” kullanıyor. Bu gerektiğinde kullanma Kürt halkı potansiyeline hitap etme niyetinden öteye geçen bir şey değil.”
“AK Parti iktidara geldiğinde Kürt sorununun varlığını kabul etmesi, bu sorunu çözme iradesinin arkasında durması önemliydi. Erdoğan’ın Diyarbakır’da 2005 yılında yaptığı konuşma ve sorunun yerine gelerek bunu açıklaması oldukça doğru bir adımdı. Niyet samimiydi ve doğruydu. Ancak Erdoğan ve AK Parti, Çözüm Süreci’ne hazırlıksız yakalandı. Bir projesinin hepten olmadığını söylemeyelim ancak uzun vadeli bir stratejisi yoktu. Tahminim odur ki, askeri ayakla yapılan istişare toplantılarında, asker ve sivil bürokrasi PKK’ya müzakereler sonucunda silah bıraktırmanın mümkün olduğuna Erdoğan’ı ve AK Parti’yi inandırdılar.”
“PKK’ya silah bıraktırmazlar. PKK da silah bırakmaz. Türkiye’de askeri vesayetin devam etmesi PKK’nın bekasına bağlıdır. Asıl askeri vesayet, askerle var olan statükocu yapı derin PKK’nın bitmesiyle mümkündür. Vesayet bitti demekle biter mi? PKK silahlı olacak ki terör devam edecek, ülkede kaos, çatışma, terör olacak ki asker de güç odağı olmaya devam etsin.”
“Askerin PKK konusunda Erdoğan’ı yanılttığını görüyorduk. 15 Temmuz sonrası yaşananlar tahminlerimizi haklı ve somut hale getirdi. Yalnız sadece Fetullahçı askerler değil, Kemalist kanadın da farklı hesaplar içerisinde Erdoğan’ı PKK konusunda yanılttığı söylenebilir.”
“AK Parti’nin güçlendiğini ve çevreden merkeze doğru geldiğini gören aktörler, güçlenen PKK ile ve başlatılan Çözüm Süreci üzerinden AK Parti’yi ve Erdoğan’ı yıpratmayı, iktidardan düşürmeyi hedeflediler. 7 Haziran seçim sonuçlarını buradan okumak, değerlendirmek gerekiyor.”
“PKK eliyle hendeklerle iç savaş denemesi yapıldı, başarılı olmadı. Devlet sağduyulu politikalarını devam ettirdiği sürece, PKK ya da başka örgütler eliyle hangi deneme yapılırsa yapılsın bu saatten sonra iç savaş çıkartabilme ihtimali çok düşük. Bölge halkı bu oyuna gelmez. Bölgesel ve küresel aktörlerin örgütler eliyle Türkiye’ye yönelik bir ajandasının olduğu ortada. Suriye konusunda geri adım attırmak isteniyor olabilir, Türkiye’nin kendi kabuğuna çekilmesi isteniyor olabilir. Türkiye’nin Ortadoğu’da aktif politika izlemesi istenmiyor, pasifize olsun isteniyor. Söz dinleyen bir Türkiye arzu ediliyor, söz söyleyen değil.”
“Devlet yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor, bu önemli bir adımdır. Askeri vesayetin bitirilmeye çalışılması önemli adımdır. Yalnız devletin diğer karakteri yani Kürtleri inkar karakteri yeniden gözden geçirilmeli ve PKK ile müzakere değil, Kürt halkı muhatap alınarak barış sağlanmalıdır.”