Sıradaki gelsin mi?
Numan Kurtulmuş’a parmak sallayan arkadaşım.
Arkadaşım diyorsam hitabım tekil değil elbette.
Bu yazı hepimize.
Bana... Sana... Ona...
Parmağını sallamak için bilmiş bilmiş kaldırmadan önce...
Ahkam kesme, ders verme kürsüsüne çıkmadan önce bir düşün.
Çok değil sadece birkaç dakika...
Yarını düşün...
Ama önce dününü düşün...
Her şey bugünden ibaret değil zira...
Bugünlerde parmak sallamayı pek bir seven arkadaşım.
Sahi o parmağı neden sallıyorsun?
Polemik olsun diye mi?
‘Numan Kurtulmuş’a amma çakmış’ desinler internet medyasında boy göstermek için mi?
Gücünü köşenden mi alıyorsun yoksa haklılığından mı?
Gün sonunda, yatağına yattığında, başını yastığa koyup muhasebeni yaptığında, terazindeki hangi kefedesin?
Terazi kefesinde vicdanın tüyler kadar hafif mi kalıyor?
Yoksa vicdanın ağırlaşıyor ve terazide taşınamaz hale mi geliyor?
Hiç umursamadığını düşünmek dahi istemiyorum.
Şu olan bitenden, özellikle içinde bulunduğun medyanın katkısının rolüyle geldiğimiz şu durumdan rahatsız olmuyor musun?
Sevgili arkadaşım bilesin ki Numan Kurtulmuş üzerine pervasızca yazılanlar, çizilenler, Kurtulmuş’un karşı karşıya kaldığı ithamlar sadece bardağı taşıran son damladır.
Bu davaya senden benden daha fazla emek vermiş, yükünü çekmiş, bu davanın derdiyle dertlenmiş samimiyetlerinden zerrece şüphe edilmeyecek isimlerin, “kripto”, “hain”, “Doğan grubuyla işbirlikçi” ilan edilmesi...
Gerçekten bu kadar kolay mı?
Kimse kalkıp hakkaniyet adına doğrularımızı konuşamayacak mı?
Doğan grubu manşete taşıyacakmış, paralel yapının ekmeğine yağ sürülecekmiş diye kimse ağzını açamayacak mı?
Bu mudur arkadaşlar?
Yapmayın lütfen...
Topun ağzına şimdi de Numan Kurtulmuş verilmiş!
Ne yapmış Numan Kurtulmuş?
Günahı ne?
Hadise malumunuz.
Türkiye İhracatçılar Meclisi, Rıza Sarraf’ı ödüle layık görmüş. Sadece ödüle layık görmekle kalmayıp ödülünü de Numan Kurtulmuş ve Nihat Zeybekçi’nin vermesine takdir buyurmuşlar!
Şaka gibi.
Numan Kurtulmuş da Rıza Sarraf gibi üzerinde ciddi şaibeler bulunan birisiyle aynı fotoğraf karesine girmekten rahatsız olduğunu dile getirmiş.
Vay sen misin “Eğer önceden bu isme ödül vereceğimi bilmiyordum, biliyor olsaydım o karenin içinde yer almazdım. Bu fotoğrafın ortaya çıkması inan ki herhalde en çok bana rahatsızlık vermiştir.” diyen...
Numan Kurtulmuş’a had bildiren bildirene! Ağzına acı biber süren sürene!
Vicdan, akıl, izan hak getire!
Oldu mu size Rıza Sarraf muteber, Numan Kurtulmuş itibarsız adam!
Yahu kardeşim, haklı olduğunuz yerde eleştirin. Tepkinizi en sertinden ortaya koyun. Varsa yaptığı bir haksızlık siyaseten istifa ettirinceye kadar vurun, acımayın.
Ama neyi eleştirdiğinize, koyduğunuz tepkinin ne olduğuna ve kimi savunduğunuza, kimi ne adına eleştirdiğinize bir bakın.
Güldürmeyin...
Numan Kurtulmuş’a vurmak için bulduğunuz argümanlarla düştüğünüz trajikomik duruma bir bakın.
Aydın Doğan medyasına manşet oldun mutlu musun?
He çok mutlu olmuş, havalarda iyiymiş oralarda!
Başı da göğe ermiş!
Zaten Doğan medyasına manşet olabilmek adına yapmış Rıza Sarraf açıklamasını da!
Demiş ki, Aydın Doğan’a, ‘Aydın Bey ben bir Rıza Sarraf açıklaması attıracağım, sizin ilginizi kesin çeker, son günlerde gündemden çok düştüm, sizinkiler bir manşete çekseler beni, güzel de bir fotoğrafımı koyuverin bi zahmet!’ demiş.
Zaten paralelcilerle de arası iyiymiş aslında da numara çekiyormuş uzunca zamandır!
Kesin bilgi yayın! (Ciddiye alanlar olabilir mi acaba ne dersiniz?)
La havle...
Abdülkadir Selvi dün köşesinde “Olmadı Rıza Sarraf’ın heykelini dikseydiniz bari” diye yazmıştı.
Rıza Sarraf’ın heykeli de dikilsin mi?
Neyse... Neyse...
Salı günü güzel bir gündü...
Tarihi bir gündü...
Meclis'teki yemin törenini izlemişsinizdir.
İddia ediyorum ki, gelmiş geçmiş en güzel Türkiye Meclisiydi.
O Meclis ki, Ravza Kavakçı yeminini yaparken yüzü gülümsüyordu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ‘haddini bildirin’ diyen bir hadsiz de yoktu o hadsizliği yapacak kimse de...
Merve Kavakçı kardeşi Ravza kürsüye çıkıp da yeminini ederken neler hissetti, neler yaşadı, gözünün önüne neler geldi bilmiyorum ama Ravza Kavakçı’nın kürsüye çıkması beni çok duygulandırdığını hatta ağlattığını söylemeliyim. (Yaş ilerledikçe duygusallık da artıyor olmalı)
Leyla Zana bir de...
Çıktı kürsüye Leyla Zana...
Ekrana mı öyle yansıdı bilmiyorum ancak sanki Deniz Baykal’ın yüzünde bir tedirginlik hissettim.
Bu ülkenin seçilmiş milletvekili Leyla Zana yaka paça seçilerek geldiği meclisten yaka paça, karga tulumba dışarı çıkartılmıştı.
Yeminini yaptı Zana da “Büyük Türkiye Milletinin” önünde.
Bir kriz çıkmadı.
Meclis'te yüzler gülümsedi, Ermenisiyle, Yezidiyle, Romanıyla velhasıl Türkiye gülümsedi...
Bugünlere kolay mı geldik...
Ha deyince gelinmedi...
Darbeler devrile devrile, vesayetler gerileterek, 411 el kaosa kalktı ayıplı manşetlerini arkamızda bırakarak geldik bugünlere...
Salı günkü o Meclis var ya...
İşte o tablo Türkiye’nin son 13 yılda geldiği aşamayı göstermesi açısından yeter de artar.
AK Parti ve Cumhurbaşkanı bundan sonrası için hiçbir şey yapmasalar, sadece yerlerinde oturabilir ve bu gurur tablosuyla övünseler yeridir.
28 Şubat postmodern darbesinden bu yana geçen bu süreçte...
AK Partinin kuruluşundan, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ateşten gömlek giyerek, bedenini taşın altına koyarak, konjoktürel olarak değil, gerçekten inandıkları davaya kendilerini adayarak Yeni Türkiye’nin inşasında yer alan, bütün bedel ödemiş olanlara selam olsun...