Doğrudur. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından resmen bal damlıyor.
Doğrudur. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir “Rabia” işareti yapmadığı kaldı.
Bir sabah kalktık ki 60 yıllık bildiğin CHP gitmiş. Yerine inanmakta güçlük çektiğimiz bir CHP gelmiş.
Bakınız kırk yıl düşünseniz CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan şöyle bir cümle bekler misiniz?
Diyor ki:
“Sandıktan hayır çıkarsa hiçbir şey olmayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak devam edecek. AK Parti iktidarı elbette sürecek. Başbakan Binali Yıldırım tartışmasız bir şekilde 2019’a kadar başbakan olarak yerinde kalacak. Erken seçim olmayacak.”
E tabi ki bunun aksini düşünmek mümkün mü? Ne yani Cumhurbaşkanlığı seçimine mi gidiyoruz. Ne münasabet?
Ne yani, genel seçimlere mi gidiyoruz ki AK Parti iktidarının meşruiyeti sorgulanacakmış! Ne münasebet?
Ancak tuhaf olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından duymak!
Çünkü, normalde CHP çıkar, “Hele bir hayır çıksın” diye parmak sallamaya başlar, salladığı o parmakla birlikte abuk sabuk açıklamalar yapardı.
Yok. Yapmıyor.
“Demokrasi”, “özgürlük”, “fikir hürriyeti” dersleri vermeye kalkışan Almanya tuttu,Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iki bakanının ülkesinde konuşmasının önüne “yasal kılıflı” engeller çıkarttı ve resmen “ülkemde ‘evet’ kampanyası yaptırmam” dedi.
Normalde CHP’den ve CHP’li siyasetçilerden ne beklersiniz? “Oh” çekmesini!
Kemal Kılıçdaroğlu çıktı ve saniye düşünmeden “Adalet ve Kalkınma Partisi’nden 2 milletvekilinin Almanya’da konuşmaları iptal edilmiş. Bu asla ve asla doğru değildir.” açıklaması yaptı. Hatta bununla da kalmayıp “Hem dünyaya demokrasi dersi vereceksiniz hem de bir partinin iki bakanının konuşmasının önüne engeller çıkartıp yasaklayacaksınız.” diyerek Almanya’ya resmen “iki yüzlüsünüz” dedi.
Hatta CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal çıktı, “Madem öyle ben de gelmiyorum Almanya’ya” resti çekebildi.
Var ya… Eğer CHP bu açıklamalarında samimi ise…
Şunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz: Türkiye’nin artık iktidar sorunu da yok, muhalefet sorunu da yok. Nihayet altmış yıl sonra CHP “siyasal muhalefetin” ne demek olduğunu öğrenebildi. 60 yıldır “cepheden herşeye karşı çıkmanın” kendilerine hiçbir birşey kazandırmadığını gördü.
Demek ki “değişim o kadar zor değilmiş”, demek ki CHP de değişebilirmiş!
Tamam “niyet okuması” yapmayalım ama 60 yılın “müzmin muhalefet partisi” olan CHP’nin bir anda bu kadar hızla değişmesine inanmak elbette zor.
Göreceğiz. Referumdan sonra nasıl bir CHP olacak. Yine ağızlarından bal damlayacak mı? Özgürlükleri savunacaklar mı? Ülkemizin sorunlarına “partiler üstü” bakabilmeyi sürdürebilecekler mi?
Bugün estirdikleri “bahar havasını” referandum sonrasında “kara kışa mı” çevirecekler!
Göreceğiz.
Diyelim ki Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un dediği gibi CHP’nin pozitif tavrı “Evet verecekleri uyutmaya, kandırmaya yönelik”…
Diyelim ki “sandıktan yüzde 50+1 hayır çıksa, CHP daha o sabah iktidarın meşruiyetini tartışmaya açar, Cumhurbaşkanını rahatsız etmeye başlarlar. Hemen erken seçim çağrısı yapıp, gök kubbeyi ülkenin başına yıkmaya kalkışır…” (Abdülkadir Selvi, 6 Mart 2017, ‘Kılıçdaroğlu’nun referandum tuzağı’, Hürriyet)
Diyelim ki CHP gerçekten “siyasi kurnazlık” yapıyor. Diyelim ki değişim falan hikaye, CHP’nin bu pozitif tavrı mezara kadar değil, pazara kadar…
Diyelim ki böyle…
Türkiye kaybetmez, CHP kaybeder. Sadece yüzde 25’in oyunu alabilen bir tabela partisi olarak varlığını sürdürür.
Yine diyelim ki böyle…
Diyelim ki geçici bu hava. Diyelim ki “Yenikapı Ruhu” nasıl “rüzgar gibi gelip geçtiyse” bu hava da geçici...
Olsun… Ben yine de ülkemize uğrayan bu olumlu siyasi atmosferden, bu bahar havasından mutluyum.
Belki CHP de böyle böyle öğrenecek.
Bakınız…
Siyasal muhalefetin olmadığı bir demokrasiden bahsetmek mümkün olabilir mi? Demokrasilerde iktidarlar seçimle ülke yönetimine gelir, iktidara gelemeyen ise muhalefet olur.
Dolayısıyla demokrasinin belkemiğini oluşturan asıl önemli gösterge iktidarların seçimle işbaşına gelmesinden ziyade muhalefetin var olup olmadığıdır. Çünkü her siyasi yapıda mutlak surette iktidar vardır. Muhalefet ise ancak demokratik yönetimlerde vardır.
Muhalefetin eksikliği ise ciddi bir sorundur.
Bakınız 1960 yılından bu yana bu ülkede siyaset yapıp da “Türkiye’de iktidar sorunu yok, ciddi muhalefet eksikliği var” sözünü etmeyen bir siyasetçi var mıdır?
14 yıldır girdiği her seçimi kazanan Cumhurbaşkanı Erdoğan dahi zaman zaman “muhalefet eksiliğini” gündeme getiren bir isimdir:
“Siyasette rekabet başka bir şeydir. Ülkenin ve milletin bekası soz konusu olduğunda bir araya gelebilmek başka bir şeydir. Türkiye’nin iktidar partisi kadar muhalefet partisine de ihtiyacı vardır.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe, 8 Eylül 2015)