Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan dün yine “enflasyon düşecek, en kısa zamanda kontrol altına alınacak” dedi.
Sayın Erdoğan acaba kamuoyunun karşısında kırk kere enflasyonun düşeceğini tekrarladığında enflasyonun düşeceğine mi inanıyor?
Elbette böyle bir şeye inandığını düşünmüyorum, kırk kez söylenen gerçekleşeydi bırakın enflasyonu ellerimizde fener enflasyonun e’sini arıyor olurduk.
Google girin ve arama motoruna “Cumhurbaşkanı Erdoğan enflasyonu düşüreceğiz” yazdığınızda Google yıl, yıl, ay ay, hafta hafta kaç sayfa doküman veriyor görün.
Mesela 3 Mayıs 2017 tarihinde demiş ki:
“Büyüme oranımızı yükselteceğiz, ihracatı, istihdamı artıracağız; enflasyonu düşüreceğiz. Faizleri mutlaka aşağıya çekeceğiz.”
6 Mayıs 2018 tarihinde demiş ki:
“Ahdim olsun ki faizler, enflasyon ve cari açık düşecek.”
24 Mayıs 2018 tarihinde demiş ki:
“İnşallah enflasyonu ülkemizin gündeminden çıkartıyoruz. Enflasyonla mücadele konusunda yeni ve çok ciddi önemleri yürürlüğe koyacağız.”
Mesela 2 Mart 2019 tarihinde memleketi Rize’de demiş ki:
“Enflasyon tekrar 6’lara 7’lere kadar düşecek. Bize yüzde 19-20 enflasyon yakışmaz.”
24 Ekim 2019 tarihinde demiş ki:
“Göreceksiniz enflasyon ciddi manada düşecek. Bu düşüşü hep beraber göreceğiz. Bu bir şeyi getirecek, Türkiye’de yatırımlar sıçrama yapacak.”
15 Ocak 2021’de şöyle demiş:
“Bana yatırım lazım, istihdam lazım, üretim lazım, ihracat lazım. Eğer bu dört başlık yoksa hiçbir şey yok, biz bununla övüneceğiz. Asıl iş faizi düşürmek suretiyle enflasyonu aşağıya çekmektir. Yakında bunu kamuoyu ile paylaşacağız.”
Daha fazla paylaşmama gerek var mı?
Söylemekle enflasyon düşseydi sanırım bugün ülkemiz dünyanın enflasyonu yüksek 14 ülkesi olmazdı.
Dolayısıyla Sayın Erdoğan değil sabah akşam her saat başı çıkıp “enflasyon düşecek” açıklaması yapsa enflasyon yükselmeye devam edecek.
Sayın Erdoğan hukuk güvenliğini sağlamadığı, hukuk devletine dönmediği, adalet sistemini düzeltmediği, rasyonel ekonomi politikalarına dönmediği müddetçe enflasyonu düşüremeyecek.
Yargının bağımsızlığı sağlanmadığı, anayasal kurumlar güçlenmediği sürece ekonominin düzelmesi mümkün değil.
Sayın Erdoğan da biliyor bütün bu gerçekleri.
Ekonominin nasıl düzeleceğini, enflasyonun nasıl düşeceğini, küresel sermayenin bir ülkeye gelmesi için o ülkenin hangi koşullara sahip olması gerektiğini.
Biliyor elbette.
O yüzden ekonomin düzelmesini, enflasyonun düşmesini isteyip istemediğine Sayın Erdoğan’ın karar vermesi gerekiyor.
Çünkü bütün yetkilerin tek elde toplandığı bir hükümet sisteminde ekonominin düzelmeyeceği, işlerin yolunda gitmeyeceği ortada.
Bir ülkede hukuk çöktüğünde sadece hukuk çökmüyor beraberinde ekonomi de çöküyor.
Bir ülkede adalet yok olmaya başladığında yok olan sadece adalet olmuyor devleti de yok ediyor.
Sayın Erdoğan’a yakınındaki dostlarının artık propaganda, algı yönetimi yapmaktan vazgeçmesi gerektiğini söylemeli. Yakınındaki dostları arasında söyleyenler olduğunu biliyorum.
Ya da cümleyi şöyle kurmak daha doğru olacak.
Artık Erdoğan’ın kendisini uyaran dostlarına kulak vermesi gerekiyor.
Erdoğan’a kendi sözüyle şu hatırlatmayı yapmakta fayda var:
“Vatandaş lafa değil icraata bakıyor. İşsiz kardeşi, sanayici kardeşi, esnaf vatandaşı, Konya’dan Ankara’ya hızlı trenle gelen öğrenci kardeşi lafa değil icraata bakıyor.” (2006)
“Bu millet işin aslını görüyor ve lafa değil icraata bakarım diyor.” (Erdoğan 2014)
Dün “Enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıları biliyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, görevi devraldıktan, başbakanlık koltuğuna oturduktan bir süre sonra yaptığı açıklama ile cevap verelim:
E madem hayat pahalılığını ve halkın sıkıntılarını biliyorsunuz Sayın Erdoğan o zaman “Artık tünelin sonu göründü, zaman laf değil iş yapma zamanı.” (2003)
Sayın Erdoğan, 2011 bütçe konuşmasında geçmiş hükümetleri şu sözlerle eleştirmişti:
“Siyaseti, kendileri ve yakın çevreleri için bir geçim kaynağı, bir
ikbal vesilesi olarak görenler, kendi hırsları uğruna, defalarca Türkiye
ekonomisinin dengeleriyle oynadılar. Merkez Bankasına talimat verildi,
karşılıksız para basıldı. Çeşitli toplum kesimlerine, bedeli, sonuçları, faturası
hiç hesaba katılmadan bol keseden dağıtıldı. Tedbirler ertelendi, mali disiplin delik deşik edildi. Para politikaları rafa kaldırıldı, popülist vaatler havada
uçuştu. Seçim öncesinde geçici bir rahatlık yaşayan milletimiz, seçimin hemen ardından bu savurganlığın faturasını çok ağır şekilde ödedi. Enflasyon bu ülkede 3 haneli rakamlara kadar yükseldi. Bütçe açığında rekorlar kırıldı. Faizler astronomik seviyelere tırmandı. Arka arkaya gelen zamlar, isabetsiz tedbirler neticesinde milletin beli büküldü. Adeta kaşıkla verilen, kepçeyle geri alındı.’’ (25 Aralık 2010)
***
Kendisi açısından, farkında olmayabilir ama acıklı ve hazin olan ise artık kendi seçmen kitlesinde dahi her geçen gün sözünün değerini yitiriyor olmasıdır.
Bir siyasetçi için güvenden daha büyük bir sermaye yok. Hatta güven, itibar siyasetçiye kazandıracak tek sermayedir. Sayın Erdoğan her konuştukça artık güven kaybediyor ve maalesef bu telafisi mümkün olan bir kayıp da değil.