Mevzu malumunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır faizlerin düşürülmesi gerektiği fikrini savunuyor. Faizlerin neden düşürülmesi gerektiğine ve faizlerin düşürülmesinin ülkemize neler kazandıracağına dair güçlü bir iddiası da var.
Faizler düştüğünde enflasyon da düşecek.
“Enflasyonda hâlâ düşüşü sağlamamamızın sebebi yüksek faiz. Bu benim iddiam. Bunun kararını öyle veya böyle vermemiz lazım. Göreve geldiğimizde faizi düşürdük enflasyon da buna bağlı olarak düştü. Ekonominin anası da babası da faizdir.” (Erdoğan, 3 Ekim 2017)
Ve fakat Merkez Bankası ise “faizleri düşürme” konusunda Nuh diyor peygamber demiyor, vatan hainliğiyle itham edilmek dahil işitmediği laf kalmamasına rağmen kulaklarının üstüne yattı kalkmıyor. Resmen sağır oldu, lal oldu, â’mâ oldu bu konuda.
Geçen hafta partisinin MYK toplantısına katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle demiş:
“Yurtdışına gitmeden önce faizlerin düşürülmesiyle ilgili bir toplantı yaptık. Faizlerin düşürülmesinden bahsettik. Nurettin Canikli ve Nihat Zeybekçi de oradaydı. Sonra ben yurtdışındayken, Merkez Bankası faiz artırdı. Benim arkamdan iş çevirdiler. Böyle bir şey olabilir mi? Bağımsızmış. İyi de onların aldığı kararın bedelini biz ödüyoruz. Bir de tek adamlık derler, bu nasıl tek adamlıksa, karar alıyoruz uygulamıyorlar.” (5.4.2018, Hürriyet, Nuray Babacan)
Doğrusunu söylemek gerekirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘tek adamlık’ ithamına yönelik yaptığı siteminde başından sonuna kadar haklıdır.
Arkasından iş çevrilen, aldığı kararları uygulamayan bürokratların olduğu, bakanların olduğu, hükümetin olduğu bir tek adamlık söz konusu olabilir mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bahsini yaptığı faizlerin düşürülmesine yönelik toplantı 2 Şubat 2018 tarihinde gerçekleşti. Altı saat süren toplantıya, Başbakan Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya ve kamu bankası genel müdürleri ve ilgili bürokratlar katıldı.
Toplantı sonrasında medyada “düşük faiz için bir yol haritası” belirlendiğine ve yol haritasının içinde yer alan maddelere dair haberler yapıldı.
Ve fakat faizlerde yarım puanlık bir düşme dahi gerçekleşmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MYK’da bahsini ettiği, ‘arkamdan iş çevrildi’ dediği toplantı bu olmalı.
Dahası durum gerçekten böyle ise durumun oldukça vahim olduğunu söyleyebilirim. Faizler düşürülmediyse bunun müsebbibi sadece Merkez Bankası olamaz, hakeza arkadan iş çeviren de...
Daha önce de yazmıştım şimdi de yazıyorum. Merkez Bankası, neden Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kulak vermiyor?
Türkiye ekonomisinin geldiği nokta ortada. Sonuçta hükümetin ekonomiden sorumlu bakanı katıldığı Ekonomi Zirvesinde iş dünyasını “dünya büyük bir borç batağında, borçlanmayın, hazır hava güneşli iken çatınızı tamir edin, ortak alın kendinize” diye uyarmadı mı?
Madem ki ülkemizi düzlüğe çıkartacak, yatırımcıların yeniden ülkemize gelmesini sağlayacak tek formül faizlerin düşürülmesidir...
O halde Merkez Bankası düşürsün faizleri.
Sonuçta, Cumhurbaşkanı Erdoğan “faizler düşürülmezse musibetler bizi bekliyor, piyasa faizinin yüzde yirmi olduğu bir ülkede yatırımcı yatırım yapmaz, bir çok sefil aile ile karşı karşıya kalacağız” diyor.
Merkez Bankası neden düşürmüyor faiz oranlarını.
Sonuçta formül başarılı da olsa, başarısız da olsa Merkez Bankası’nın hanesine yazacak bir şey yok.
Niye direniyor hala anlamıyorum.
Ali Bulaç için...
Ali Bulaç FETÖ davasından tutuklu. Savcılık makamı Ali Bulaç hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulunmuş.
Biliyorsunuz, AK Parti Beyoğlu Belediye Başkanının babası olan, İlahiyatçı yazar Ali Rıza Demircan Ali Bulaç hakkında bir “kefalet mektubu” yazmıştı.
Şunları söylemişti Bulaç için:
“Emsali gerçekten az olan düşünce adamlarımızdan birisidir.
Üstelik tefsir yazabilecek düzeyde bir İslam alimimizdir.
Herkes gibi onun da hataları olabilir.
Ancak bu hataların, Ali Bulaç’a isnat edilen suçlarla tutuklu olarak yargılanmasını gerektirecek boyutlarda olabileceğine asla inanmadım ve Mahkeme Savunmasını okuyunca bu inancım daha bir pekişti.
Yetkili ve etkili pek çok siyasi ve askeri ilgili yanıldı. Bu yanılgılar milletimize büyük bedeller ödetti.
Oysa ki Ali Bulaç kardeşimin elle tutulur ve gözle görülür bir yanılgısı da yoktur.
O halde neden tutuklu yargılama.
Yaşlı bir münevverimizin tutuklu olarak ve tutukluluk halinin devam etmesini içimize sindiremiyoruz.
İstediğimiz sadece adalet.”
***
Ali Rıza Demircan’ın bu satırlarının altına imzamı atarım.
Ali Bulaç siyaseten, ahlaken yanlış bir yerde durdu. Hata yaptı.
Fakat yaptığı hatanın, siyaseten durduğu yerin yanlışlığının bedeli ağırlaştırılmış müebbet midir?
Ali Bulaç’a ağırlaştırılmış müebbet verdiğinizde, FETÖ’nün direktörlerine, 15 Temmuz gecesi silah sıkanlara, tank yürütenlere, Meclisi bombalayanlara ne ceza vereceksiniz?
Umarım bu davaların meşruiyetine ilişkin toplum algısına zarar vermez bu kararlar.