Başbakan İsmet Paşa Bakanlar Kurulu toplantısında Tarım Bakanı Reşat Muhlis Erkmen’i yanına çağırır ve şöyle der:
“Bir daha beni Merkez Bankası Umum Müdürü ile muhatap etme.”
İsmet Paşa’nın muhatap olmak istemediği isim Merkez Bankası’nın ilk başkanı Selahattin Çam’dır. O zaman Merkez Bankası Bakanı “umum Müdür” konundaydı.
Tarım Bakanı Erkmen, Başvekil İsmet Paşa’dan Merkez Bankası’nın Tarım Bakanlığına kredi vermesi için Genel Müdür Selahattin Çam’la özel olarak görüşmesini rica etmişti.
Olay şöyle gelişir… İsmet Paşa da Merkez Bankası Umum Müdürü Çam’ı başvekil makamına davet eder, mevzuyu, önemini anlatır ve Tarım Bakanlığına kredi vermesini ister.
Toplantı tam bir saat sürer ancak netice olumlu değildir. Zira Selahattin Bey Merkez Bankası’nın böyle bir krediyi vermesi durumunda enflasyon yaratacağını anlatarak İsmet Paşa’yı ikna eder. Merkez. Bankası, Tarım Bakanlığına kredi vermeyecektir.
Bir kırgınlık falan oluşmaz. Ne İsmet Paşa ne de Tarım Bakanı Erkmen Merkez Bankası Başkanını hedef alan, yıpratan bir açıklama yapar.
Bu hadiseden beş altı yıl sonra Selahattin Çam’ın fikri sorulmadan yardımcısı görevden alınır ve yerine başka bir isim atanır. Selahattin Çam, yardımcısının görevden alındığı aynı gün Merkez Bankası Umum Müdürlüğü’nden istifa eder.
Merkez Bankası 11 Haziran 1930 günü kabul edilen kanunla kurulmuştur. 3 Ekim 1931 tarihinde fiilen çalışmaya başlayan Merkez Bankası’nın o dönemki unvanıyla ilk Umum Müdürü Selahattin Çam’dır.
Merkez Bankası fiilen çalışmaya başladığında şu türde reklamlar, ilanlar çıkmıştı.
***
Bugün Merkez Bankası Başkanlığı koltuğunda AK Parti milletvekilliği yapmış olan Şahap Kavcıoğlu oturuyor ama Merkez Bankası’nın tarihinde Selahattin Çam gibi çok saygın isimlerde yöneticilik yaptılar. Selahattin Çam, Nusret Metya, Naim Talu, yakın zamandan N. Süreyya Serdengeçti, Durmuş Yılmaz, Erdem Başçı gibi müstesna saygınlığa sahip başkanların makamında bugün Sayın Kavcıoğlu oturuyor maalesef.
Böyle diyorum çünkü aynı zamanda bir iktisatçı olan Şahap Kavcıoğlu dünkü “faiz kararı” ile ülkemizin itibarını yerle bir etti. Çünkü Merkez Bankası ülkemizin uluslararası platformlarda itibarını koruması, ekonomik kalkınmasını sağlaması, parasının değerini koruması için ülkemizin yokluk dönemlerinde bin bir zorluklarla kurulan bir devlet kurumudur.
Siyasi iktidarlar dünyanın her yerinde Merkez Bankası’na müdahale etmeye çalışmıştır ama dünyanın her yerinde de Merkez Bankası yöneticileri ülkenin çıkarlarını korumuşlar, siyasetçilerin isteklerine karşı çıkmışlardır.
İktidarların taleplerini yerine getirmek Merkez Bankasının ruhuna aykırıdır. Siyasi iktidarın güdümü altına girmek Merkez Bankası’nın kendisini inkar etmesi, yok saymasıdır.
***
Merhum Selahattin Çam’ın bu gurur verici hikayesine, dün internette geçmiş Merkez Bankası başkanlarıyla ilgili araştırma yaparken Sayın Ercan Kumcu’nun 26 Mart 2000 tarihli Hürriyet gazetesindeki köşesinde rastladım. Ve, Merkez Bankamız, Tek Parti hükümetine bile “hayır” diyebilen başkan da gördüğü için inanılmaz mutlu hissettim kendimi. Gurur duydum Selahattin Çam ile, kendisini hayırla yad ediyorum.
Peki Selahattin Çam yardımcısı kendisine sorulmadan görevden alınan Selahattin Çam’ın istifa etmesine Başvekil İsmet Paşa’nın tepkisi ne olmuş?
Hiçbir şey, sonuçta Tek Parti Hükümeti değil mi? Bir bedelinin olması lazım, bu meydan okumanın. 1939 yılında İnönü Cumhurbaşkanlığı döneminde, Selahattin Çam İş Bankası Genel Müdürlüğüne tayin ediliyor. 1943 yılında da İnönü tarafından Ceyhan Milletvekili yapıldı. (Uygur Kocabaşoğlu, Türkiye İş Bankası Tarihi, sh.193, 198)
İsmet Paşa bir kızgınlık, saygısızlık olarak görmüyor merhum Çam’ın bu davranışını.
Girin Merkez Bankası’nın resmi internet sitesine orada da ülkemizde Merkez Bankası’nın kurulmasına öncülük eden, çaba sarf eden İsmet Paşa’nın şu sözlerini okuyacaksınız:
“Merkez Bankası’nın, başından beri müstakil bir müessese olmasını, diğer hususi banaklarla ilişiği olmak şöyle dursun, Devlet’e karşı da, bizzat Maliye Vekaleti’ne karşı da vazifesinin icabettirdiği dürüstlük ve sertlikle çalışması gerektiğini biliyordum. Bunun için çok uğraştım. O zaman İş Bankası’nda Merkez Bankası vazifesini de yapmak arzusu olduğunu biliyordum. Buna da bütün kuvvetimle karşı çıktım.” (İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1997, TCMB yayınları, Para ve Kredi Sistemi’nin Oluşumunda Bir Aşama: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, sh. 266)
Merkez Bankası’nın kurulması fikri ilk olarak 1925 yılında ortaya çıkmış. İsmet Paşa, Cumhuriyet Halk Fırkasının 23 Ekim 1927 tarihli oturumunda yaptığı konuşmada “Merkez Bankasını en kısa zamanda kurmaya özen göstereceğiz” diyerek ilan etmiş.
Beş yıl süren uzun çalışmalar neticesinde kurulmuş Merkez Bankası. Raporlar hazırlanmış, yabancı danışmanlara da sorulmuş, ülkemizdeki dönemin banka yöneticilerine de.
Dönemin Reichsbank Reisi Dr. Rjalmar Schacht’ın hazırladığı “Türkiye’de Nakit İstikrarı ve Bir Merkezi İhraç Bannkasının Tesisi Hakkında Mütalename” 1930 Mayıs tarihli.
Dönemin Maliye Bakanı Şükrü Saraçoğlu 1928 yılında bir rapor hazırlamış.
Yine Doktor Karl Müller 1930 yılında “Merkezi İhraç Bankasının Tesisi Hakkında” bir rapor hazırlamış. Sayın Ercan Kumcu’nun tespitiyle “Enflasyon yaratmadan para basma tekelinin devlet tarafından nasıl kullanabileceğinin temelleri” oluşturulmuş önce.
1928 yılında hazırlatılan “Türkiye’de Banka Sistemi” başlıklı raporun, Merkez Bankası’nın İşlevi, Devletle İlişkileri nasıl olmalı, Merkez Bankası neden bağımsız ve tarafsız olmalı kısmında 1924 öncesi devletin güdümünde davranan Reichsbank örneğinin çok eğitici olduğuna vurgu yapılarak Merkez Bankası’nın bağımsızlığının ülkeler için önemi anlatılmış. Reichsbank’ın devletin taleplerine karşı koymayıp isteklerini yerine getirmesinin hem banka hem de ülke ekonomisinde yol açtığı büyük felakete yer verilmiş.
Rapor, Banque de Franca ise aksi yönde iyi bir örnek oluşturduğunu, Fransız Merkez Bankası’nın devletin karşısında bağımsızlığını yitirmeden devletin nasıl en iyi dostu olarak davrandığını anlatıyor.
Ünlü Fransız iktisatçı Paul Leroy -Beaulieu’nun şu sözlerini bir iktisatçı olan Şahap Kavcıoğlu bilmiyor olamaz değil mi? Şöyle demiş on yıllar öncesinde Beulieu:
“Bir ülke kısa sürede özel bankaların yaptığı hataların sonuçlarını düzeltebilir, -çünkü eğer olursa – bunların yaptığı aşırı ihraçlar döviz kurunu ciddi olarak uzun süre etkileyemez. Bir devlet bankasının ya da devlete sıkıca bağlı bir bankanın, hükümetin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, hükümetin baskı ve ayartmalarıyla işlediği hataların ise tersine daha büyük ve daha uzun süre etkileri vardır. Bunlar ülkede uzun yıllar boyunca sürecek tam bir karışıklığa neden olacaktır.” ((İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1997, TCMB yayınları, Para ve Kredi Sistemi’nin Oluşumunda Bir Aşama: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ekler kısmı sh.58)
Kurumlar kolay kolay oluşmuyor. Nitekim Merkez Bankası’nın kurulması beş yılı almış. 1925-1930 Türkiye’sinin koşullarını düşünün. Ülke kalkınabilsin, para istikrarı sağlanabilsin diye adımlar atılmış.
O konjonktürde Merkez Bankası’nın para politikası araçlarını uygulamada bağımsız olmasına özen gösterilmiş. Bağımsız olması gerektiğine inanılmış ve aksi yönde de davranılmamış.
Yıl 2021. Gele gele geldiğimiz nokta da “bağımsız” bir kurumun bağımsızlığı bir kere daha yok sayıldı.. Dün itibariyle de bir siyasi iktidarın tezi gerçekleşsin diye bir kurum kendi itibarını ayaklar altına aldı.
Merkez Bankası devletin en iyi dostu olmalıdır, ama bunu para politikası konularında bağımsız karar vererek yapabilir, iktidarların emrinde değil…