Vicdansızlıklarının, adiliklerinin, ne kadar aşağılık olabileceklerinin, sınırı olmayan pespayeliklerinin, insanlıktan alamadıkları nasipsizliklerinin potansiyellerini açık açık “jenerik senaryo” deyip yazmışlar aslında.
Şimdi bir kez daha geriye dönelim ve ‘o kadar da değil’ dediğimiz, hafsalamızın almakta zorlandığı, vicdansızlığın bu kadarı da olmaz dediğimiz o ‘Balyoz’, o ‘Suga’, o ‘Çarşaf’ ve o ‘Sakal’ darbe jenerik planlarına yeniden bakalım.
Neydi Balyoz?
Hükümete yönelik olarak darbe zeminini hazırlamak ve toplumda kaos çıkartmayı hedefleyen, bilinçli olarak tasarlanmış eylem planlarıydı!
Halkının yüzde doksanının Müslüman olduğu bir ülkenin, iki önemli camisi yine o ülkenin askerleri tarafından patlatılacaktı!
Bir mübarek cuma günü, Fatih Camii’nde cemaate en yakın ayakkabılığa cep telefonu düzenekli bir patlayıcı yerleştirilecek, Cuma Namazı’nın farzının kılınmasının ardından bomba patlatılacaktı!
Yine bomba tertibatlı bir çanta Beyazıt Camii’nin şadırvanına bırakılacak, ezandan 10 dakika önce patlatılacaktı!
Sonra!
İki camide de olayların ardından provokatörler devreye girecek ve cemaatten hayatta kalanlar kışkırtılacaktı!
Sonra!
Bu saldırılar kameralarca kayda alınacak ve internetten yayımlanacaktı!
Dahası da vardı, Türk askeri ‘kendi uçaklarını düşürecekti’!
Gece yarısı cübbeli, sarıklı, çarşaflı bazı provokatörlerce Hava Müzesi basılacak, müzedeki uçaklar tahrip edilecekti.
Toplumda kaos çıkacak Türk askeri de “silah kullanmaktan çekinmeyecek, atış serbest” olacaktı!
* * *
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ‘akılları durduracak iddialar” için çıkıp “Allah Allah diye taarruz eden ordu camiye bomba koyar mı?” tepkisi göstermişti!
Bizim evlatlarımız, bizim askerimiz, Allah’a inanmayanı bile böyle bir şeyi bırakın yapmayı, aklından geçirmeyi dahi düşünmez elbette!
Ancak dert başkaymış.
15 Temmuz gecesi Paralel çetenin asker görünümlü teröristlerinin alçaklıkta sınırlarının olmadığını, her türlü kutsala güle oynaya saldırabileceklerini gördük.
Camii bombalamanın hayalini kuran, alnı secdede camii cemaatini öldürmenin hayalini kuran bir terör örgütü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni haydi haydi bombalar!
Dolayısıyla “Hangi ara bu kadar adileştiniz?” sorusu ve şaşkınlığı yersizdir!
“10 kişinin bir arada olduğu her gruba ateş edin” emrini güle oynaya, keyifle verirler!
Tanklarının önüne yatan kendi “anaları”, “babaları”, “çocukları” olsa “çekil” uyarısı dahi yapmadan, gözlerini kırpmadan üzerlerinden geçebilecek bir terörist yapıyla karşı karşıyayız!
Dolayısıyla olmayan vicdanlarına seslenip, “hangi ara vicdanınızı yitirdiniz” sorusu ve şaşkınlığı anlamsızdır!
Ülkecek büyük bir tehlikeyi şimdilik atlatmış gibiyiz.
Ama şimdilik!
60 polisimiz, 3 askerimiz ve 145 sivilimizi şehit verdik. 1491 yaralımız var.
15 Temmuz gecesi nefessiz kaldık, nutkumuz tutuldu. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Geçtik yatak odalarına yerleştirdikleri gizli kameralarını, mahremlere uzattıkları uzun kulaklarını, kumpaslarını, düzenbazlıklarını, her türlü ahlaksızlıklarını. Hepsini geçtik.
Bizim bu terör örgütüyle ve onun örgütün din adamı görünümlü terörist başıyla artık “kan davamız” var!
Hala darbe mi olur, o saatte darbe mi yapılır, darbe yapmanın mantığına aykırı mırın kırını yapanlar kenarlarında köşelerinde varsınlar kendilerini eğlesinler!
Onları kendi hallerine bırakmak en iyisi!
Bizler ve daha da çok AK Parti hükümeti ve darbenin asıl muhatabı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, o gece meydanlara inen, etten duvar oluşturan bu milletin kendilerini ne kadar sevdiğinin gerçekten farkında olmalı. Ki farkındalar. Erdoğan asla yalnız değil, bu millet Erdoğan’ı yalnız bırakmaz. Erdoğan’ı feda etmez! Bu millet iradesine bir daha ipotek konmasına izin vermez, gerekirse canı pahasına!
Bence asıl önemlisi... Cumhurbaşkanı Erdoğan gurur gözyaşları dökmeli.
Bu toplumun darbeler konusunda, vesayet konusunda zihni dönüşümünü sağlamış!
O gece ve o geceden bu yana sadece AK Partililer yok Erdoğan’ın yanında.
Bütün muhalif medyasından, muhalefet partilerine varıncaya kadar herkes büyük bir azim ve cehd içinde “darbeye hayır” diye haykırdı, ülkemiz yok oluşun eşiğinden kurtarıldı.
AK Parti hükümeti, ama asıl bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı, bu milletin yazdığı destanı alıp, öpüp başına koymalı.
Artık bu ülkeye böylesi yaraşır çünkü...