Önceki akşam Ahu Özyurt’un programında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu dinledim.
Konu, Türkiye’nin hükümet etme sistemini değiştirecek olan anayasa değişikliği paketi ve referandum süreci...
Anayasa değişikliği paketinin Türkiye’ye neler kazandıracağı ve neler kaybettireceği...
Ve Saadet Partisi’nin anayasa paketi konusundaki düşünceleri, referandum sürecinde takınacağı tavır...
Öylesine zor öylesine zorlu bir süreç ki...
Ağzını açtığın anda daha ‘a’ desen bir kesimin öfkelenmeye başladığı, ağzını açıp daha ‘b’ dediğinde ise devamını getiremeden diğer kesimin öfkelendiği bir süreçte...
Sayın Temel Karamollaoğlu tam bir ‘akil insan’ olarak çıktı ve yüzünden eksik etmediği o mütebessim hal ile, dilindeki o naiflik ile tane tane bir bir anayasa değişikliği teklifinin Türkiye’ye neler kazandıracağını, neler kaybettireceğini anlattı...
Sayın Karamollaoğlu meramını öyle güzel anlattı ki...
Mesela CHP’nin ‘cepheden karşı’, o iflah olmaz ‘Erdoğan karşıtlığı’ tavrı ve insanı gerçekten irrite eden tavrı yoktu.
Dedi ki: “Biz başkanlık sistemine kategorik olarak karşı değiliz. Bizim karşı olduğumuz şey kontrol edilemeyen başkanlık sistemi.”
“Erbakan Hoca da başkanlık istiyordu, diyorlar. Doğrudur. Ancak Erbakan Hoca denetlenmeyen ve hukukun üstünde bir başkanlık sistemi istemedi.”
Çünkü, dedi: “Kuvvetler ayrımı kâmil manada gerçekleşmezse bu ülkeye bir fayda sağlamaz.”
Sonra dedi ki: “Bana şimdi ‘Evet der misiniz?’ diye sorsanız, düşünmeden ‘Evet’ derim, ama düşünürsem ‘Hayır’ derim. O yüzden herkese söylediğim şey şudur: Lütfen düşünün. Düşünmeden karar vermeyin!”
“Ancak hala fırsat var, değişiklik olursa evet deriz. Fırsat kaçmadı, hala paketin değişebilme imkanı var, bu konuda ümidimizi kesmeyiz. Bir masanın etrafında toplanıp neden konuşmayalım?”
Ve son nokta...
“Benim fikirlerime karşı olabilirsiniz, tasvip etmeyebilirsiniz ama bu size hakaret etme hakkını da tanımaz.”
Vallahi bravo.
Billahi de bravo...
Baktım sosyal medya trollerinde falan ses yok... Hakaret yok... Saydırmaca yok..
Vatan hainliği ile suçlama yok... Kripto diye bağıranlar yok...
Ortam bildiğiniz sakin... Çıt yok, çıt...
***
İflah olmaz, söz dinlemez, ‘hayır’ cephesine baktım...
Onlarda da ses yok...
Öyle Temel Karamollaoğlu’nu başlarına taç etmeye, öyle sahiplenmeye, söylediği sözler üzerinden ‘evet’ cephesine sallamaya falan kalkışmadılar...
Söyler misiniz...
Bu size de iyi gelmedi mi?
Sizde de ‘Yahu her zaman çıksa, tane tane anlatsa...” duygusu hasıl olmadı mı?
Sizin de ağzınızdan gayriihtiyari “Valla Türkiye’de iktidar sorunu değil, ciddi ciddi muhalefet sorunu varmış kardeşim” sözleri dökülmedi mi?
***
Size bir şey söyleyeyim mi...
Program boyunca Sayın Karamollaoğlu’nun yüzünden eksik etmediği o mütebessim halini, kah kendisinin güldüğü kah konuklarını da gülümsettiği o ferahfeza, insana huzur veren, güven veren halini görünce...
Aklıma birden...
Türkiye’de Cumhuriyet ilan edilip parlamenter sisteme geçildiğinden bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olan ve Türkiye’nin değişmez ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi geldi.
Kutuplaştırıcı dili, ırkçı söylemleri... Bir türlü düzeltemediği dili... Yüzyıldır Meclis’te olup da Türkiye’nin geleceğine dair, sorunlarına dair bir siyaset üretememesi, toplumu sürekli kutuplaştıran, geren söylemleri, üslupları geldi.
“Başkanlık sistemi” deyince toplumu ve AK Parti’yi “kan dökülür” diyerek tehdit etmesi...
Yatıp kalkıp “Rejim değişiyor”, “Ülke bölünüyor”, “Erdoğan yargılanmaktan korkuyor” çığırtkanlıkları...
CHP ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kusura bakmazsa...
Şöyle düşünmeden edemedim...
Keşke... TBMM’de CHP yerine Saadet Partisi olsaymış... Ne güzel olurmuş...