Son günlerde habercilik adı altında yaşadıklarımız tam olarak budur!
Pensilvanya’nın ‘büyük turpu’ Cumhuriyet Gazetesi’nden baş gösterdi…
Demek ki 7 Haziran’a 7 kala, ellerindeki son koz buymuş!
MİT TIR’ları!
Bu kez Cumhuriyet Gazetesi’nden yapmışlar “Gel ey Lahey, al sana suç ise suç, delil ise delil, daha ne yapalım. Harekete geçmen için? Kurtar bizi Erdoğan’dan” çağrılarını!
“Biz dediydik size TIR’larda silah var diye” aha da görüntüler demişler ‘böyyük gazetecilik’ yaparak!
Yaptığınız bu ‘gazetecilik’, ödüllendirilmez ve yılın gazetecilik ödülünü almazsa şahsen hatırım kalır vallahi!
Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın yönetmeni, kaç gündür gazetesinden “Korkmuyorum senden?” diye feryat figan ediyor.
Can Dündar bu belgelere ulaşabilmek için hayatını ortaya koymuştur. Sonuçta gazetecilik başarısının yarısı korkmamaktır! Ki o da “Korkmuyorum senden” diye bağırıyor, arkadaşları da onun ‘korkusuzluğunu’ kutsarken bir yandan da “Yalnız değilsin” diyerek tezahürat yapıyorlar!
(İçimdeki hissiyat, aslında bir tutuklasalar beni de kahraman olsam diye için için dua ettiği yönünde ama… Neyse.)
Can Dündar’ı biliyorsunuz. Son günlerin en popüler yayın yönetmeni oluyor kendisi.
Okurunda “Sadece Türkiye’yi değil, dünyayı sarsacak haber” beklentisini oluşturmaya çalışan, ertesi “MİT TIR’larına” dair ne olduğu belli olmayan fotoğraflarla okur karşısına çıkan Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın yönetmeni oluyor kendisi.
Can Dündar dünkü köşesinde de 20 soru diye bir cehaletle çıktı okurlarının karşısına.
Gazete sayfasını boş yere harcayıp kağıt israfına sebep olmuş.
(Ben patronu olsam israf ettiği kağıdın “Kolay mı kardeşim kağıt bulmak” deyip parasını Can Dündar’dan keserim. Şaka. Şaka!)
Devlet Can Dündar’ı ciddiye alıp cevap verir mi bilmiyorum ama insanlık namına Dündar’ın 20 sorusunu cevaplamak istedim. Şu günlerde hem biraz boş vaktim var, hem de taş atıp elim ağrımayacak. Helali hoş olsun Can Dündar’a.
Haydi vira bismillah…
Eyy okur…
Cumhuriyet Gazetesinin yayın yönetmeni Can Dündar diyor ki:
“Erdoğan, MİT’in silah yollandığı görüntülerle ispat edilince neden dava açılması talimatı verdi?”
El cevap:
İddia sahibi iddiasını ispatlamak zorundadır. Madem ki Cumhuriyet Gazetesi belgelerle, delillerle haber yapıyor. O zaman, o tarihte Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili olan, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce de kabul edilen, MİT’e ait TIR’ların durdurulmasına yönelik olarak, 13 askeri personel hakkında müebbet hapis istemiyle 48 sayfalık iddianameyi hazırlayan Ali Doğan’a ‘talimat’ nasıl ve ‘kimler’ tarafından verildiğini açıklayın. Ve açıkla Can Dündar.
Soruşturmayı yürüten ve davaya bakan hakimler ve savcılar kamu görevlisi olduğu için konuşamazlar diyerek parmak sallamayı bırak, elinde ne varsa koy ortaya.
Adalet Bakanı’nın dahi veremeyeceği talimat nasıl verilmiş ispatla hepimize!
Eyy Can Dündar!
Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ali Doğan’ın MİT TIR’ları casusluk soruşturmasını başlattığı esnada HSYK içinde cemaate yakın kişilerin etkili olduğu dönemdir. Cemaat aleyhine soruşturma yapmanın cesaret gerektirdiği dönemden bahsediyoruz. Talimatı kim kimden nasıl alabiliyormuş. Çıksın HSYK 1. Daire eski Başkanı konuşsun bakalım.
Cumhuriyet Gazetesi’nin ‘araştırmacı-gazetecisi’ yayın yönetmeni Can Dündar diyor ki:
“Başbakan Ahmet Davutoğlu Kayseri’de Fransız Haber Ajansı’na “Yardım, Özgür Suriye Ordusu ve Suriye halkı içindi”, ertesi gün Ankara mitinginde ise “O yardımlar Suriye Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu” diye niye düzeltti?”
Efendim, ne olmuş da Başbakan fikir değiştirmiş miş?
El cevap Can Dündar:
İki dakika dahi araştırma gereği duymadan ‘vavvv’ deyip hazırladığın şu sorularla nasıl da acınacak duruma düşmüş ki Can Dündar Davutoğlu ne yapsın?
Bak azizim.
O Suriye Bayırbucak Türkmenleri ha Özgür Suriye Ordusu. Farketmez. Zaten Esed zulmüne direnen tüm mazlum muhalifler, Özgür Suriye Ordusu şemsiyesi altında birleşmiş. IŞİD zaten Esed’le işbirliği içinde. Davutoğlu’nun fikir falan değiştirdiği yok. Biraz Suriye, biraz Suriye Özgür Ordusu, biraz Bayırbucak Türkmenleri konusunda araştırma yapsaydınız.
3. sorunun cevabı için de bu yanıtı okumanız kafi. Ayrıca bölüm açmıyorum. Yani, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’ın yanlış bildiği falan yok. Varsa bir yanlışlık o sizin yanlışlığınız, o sizin cahilliğiniz efenim.
Cumhuriyet Gazetesinin yayın yönetmeni Can Dündar diyor ki:
“Silahlar Türkmenlere gidiyorsa niye neden Türkmenlere yakın bir sınır kapısına yakın bir kapı değil de neden Nusra Cephesinin kontrolündeki Reyhanlı kapısı tercih edildi?”
El cevap Can Dündar:
E be arkadaş, biraz ödevine çalışsan olmaz mı? Şu Amerikan filmlerindeki repliklerle sorayım.” Derdin ne senin… What. What?”
Bak arkadaş, Adana’da durdurulan MİT TIR’ları, sınıra 300 km uzaklıkta durduruldular. Bu bir. Kırıkhan Antep karayolu üzerinde durdurulan MİT TIR’ları ise, o tarihin öncesinde zaten Reyhanlı’da patlama olmuş, ki kapının hiçbir güvenliği yok. Allah akıl fikir versin. MİT TIR’larını neden güvensiz bir kapıdan geçirmeye çalışsın. Diyelim ki Reyhanlı kapısına gidiyordu, Kırıkhan ve Reyhanlı arasında daha kestirme bir yol varken niye Kilis ve G.Antep’e giden ana yolu tercih etsin? Antakya merkezden Kırıkhan yönünden gitmek varken niye Kilis ve G.Antep’e giden anayola girerek yolu uzatsın? MİT TIR’ları Türkiye Suriye Sınır kapısında ya da sınırda yakalandığı haberlerinin dayanağı nedir?
Velhasıl kelam, MİT TIR’ları Kırıkhan’dan Antep’e yani Kilis’e doğru yol alıyordu. Yanlışınızın hangisini düzelteyim.
Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın yönetmeni Can Dündar yazısının 5. No’sunda diyor ki:
“Devlet yetkililerinin halkına, Meclis’e, dünyaya yalan söylemesi, yalanı deşifre eden gazetecileri tehdit etmesi suç mudur değil midir? Ya da hangisi daha büyük suçtur?”
Ah be Can Dündar! Bunun cevabını gayet iyi bildiğiniz halde niye bilmeze yatıyorsunuz?
Cumhurbaşkanının, habercilik kisvesi adı altında yapılan, devletin sırlarının açığa çıkartılma kalkışmalarının kanunlardaki karşılığını, yasalardaki yaptırımını söylemesi, hatırlatması devletin menfaatlerini gözetmesi ne zamandan beri suç oldu?
El hak doğru, devlet bu hainliği yapanlar her kim ise, bu hainliğe kim ortak oldu ise yanına bırakmaz. Kanunlarla, yasalarla belirlenmiş bunun kapsamı.
Dolayısıyla Cumhuriyet Gazetesi’nin yaptığı vatana ihanettir, kendi devletini Lahey’de yargılatma girişiminde bulunmak, devlete yapılan operasyon çekmektir ve vatana ihanetten daha büyük bir suç olamaz.
Dahası, 2937 sayılı MİT Kanunu açık ve net. Cumhuriyet gazetesi bu ülkenin Cumhurbaşkanını, Başbakanını, MGK’sını düelloya çağırır gibi “gel gel” yaparak konuşmaya zorlayarak, işlediği suçu katmerlemektedir.
Cumhuriyet Gazetesinin yayın yönetmeni Can Dündar diyor ki:
“Kime giderse gitsin, yapılan işlem ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suçsa, bir gazeteci asıl bunu yayımlamazsa suçlu sayılmaz mı?”
El cevap arkadaş, el cevap:
Gazetecinin görevi, “çalışma usul, biçim, yöntemleri” kanunlarla, yasalarla “gizlilik” derecesi belirlenmiş olan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın faaliyetlerini ortaya çıkarmak değildir. Milli İstihbarat Teşkilatı’nı BBG’ye çevirmek değil. Siz şov yapabilirsiniz de MİT sizin şovunuzu sergileyeceğiniz sahne değil.
Dahası karşınızdaki Kızılay kurumu değil, İHH değil…
Velhasıl “Aç bakalım, ne götürüyorsun?” el ensesi yapacağınız Sivil Toplum Kuruluşu hiç değil.
MİT kardeşim! MİT! Açılımı Milli İstihbarat Teşkilatı.
O TIR’larda mama da taşısa 2937 sayılı kanuna tabidir. “Canım ya, mama var işte hadi yayınlayak, nolacak ki” diyemezsin.
Silah da taşısa. Farketmez. Nokta.
Bak arkadaş anlaman için çok basit bir örnek de vereyim.
MİT Başkanı, MİT elamanını bir bakkala gönderse ve MİT’e bir kutu bisküvi aldırsa… Sen o bir kutu bisküvinin bakkal faturasını yayınlayamazsın. Yayınlarsan suç işlersin. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın “faaliyetleri” de, “harcamaları” da MİT Kanunu Madde 21"e göre gizlidir. Açıklanması suçtur.
Bak arkadaş!
2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve MİT Kanunu’nun 4. Fıkrası MİT’in görevlerini sayar.
Der ki “Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milleti ile bütünlüğüne, varlığına, güvenliğine, Anayasal düzenine, ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını Devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kurumlara ulaştırmak.
….. istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak,
…...istihbarat faaliyetlerinin yönlendirilmesi için MGK ve Başbakan’a tekliflerde bulunmak,
ve,
Milli Güvenlik Kurulunda belirlenecek diğer görevleri yapmak.”
Neymiş MİT’in görevlerinden birisi de?
“MGK’da belirlenecek diğer görevleri yapmak”
‘Diğer’ diyor kanun ve bu ‘diğer’in kapsamını belirtmiyor. Neden?
MGK, kanunda yazılı olduğu üzere MİT’i ‘diğer görevler’ kapsamında, bu ülkenin bekası için IŞİD’e yardım et talimatı verirse, söz konusu ülkenin güvenliği, menfaati ise, MİT o yardımı yapar. Yine MGK ‘diğer görev’ kapsamında MİT’e “Git Suriye’de Mihraç Ural’ı vur” emrini verdiğinde Mihraç Ural vurulur.
(Şimdi kuş beyinlik yapıp zıplamayın IŞİD’e yardımı meşru kılmaya çalışıyor diye. En marjinal örneği veriyorum ki kafanız bassın.)
MGK, ‘mama götür’ diyorsa da gizlidir ‘silah götür’ diyorsa da…
MİT bütün bunları yapar. Suç değildir.
Ama siz MİT üzerinden gazetecilik oynamaya kalkışır da belge, bilgi ifşa etmeye kalkıştığınızda suç işlemiş olursunuz.
Bakın ben bilmiyorum MİT TIR’larının içinde olduğunu. Bilmek de istemiyorum. Merak da etmiyorum. Ancak millileşen Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yaptığı faaliyetlerin ülkenin menfaatine olduğunu bilirim ve buna inanırım. Nokta.
Cumhuriyet Gazetesinin Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı diyor ki:
“Yapılan insani yardım ise niye gizli tutuluyor?”
El cevap:
E çünkü 2937 Sayılı MİT Kanunu öyle diyor. Faaliyetlerinin kimlerle paylaşabileceği de kimlerin bilgilendirilebileceği de kanunlarla belirlenmiş. Mesele battaniye, silah meselesi değil. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın tüm faaliyetlerinin gizli olması.
Bak arkadaş 20 soru diyerek laf kalabalığı yapmışsın… Tekrar tekrar aynı şeyleri sorup durmuşsun..
Bir devlet, kendisini silah tüccarı gibi gösteren yayınlara müsaade etmez. Hiçbir devlet kendisini töhmet altında bırakacak yayınlara, operasyonel kalkışmalara izin vermez. Gereği neyse yapar.
Cumhuriyet Gazetesinin Yayın Yönetmeni Can Dündar yazısının 9 ve 10 nolu maddesinde yine diyor ki:
“Savcılık yayınladığımız belgelerin gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle soruşturma açtı. Gerçek değilse neden devlet sırrını ifşadan soruşturma açıldı. Sırsa neden sahte denildi…
Bu belgeler kime göre neye göre kimin için gizli kalması gerekiyor?”
El cevap Can Dündar:
Kime göre, neye göre değil. 2937 Sayılı MİT Kanunun 6. Maddesi’nin ‘d’ ve ‘e’ fıkrasına göre gizli kalması gerekiyor.
Bakın ilgili kanun maddesi ne diyor: “MİT mensupları görevlerini gizli çalışma usul, prensip ve tekniklerini kullanabilir. İstihbari faaliyet için görevlendirilenler kimliklerini değiştirebilir, kimliğinin gizlenmesi için her türlü önlemi alabilir, tüzel kişilikler kurabilir. Belge, kayıt, dokümanlar ile araç ve gereçler hazırlayabilir, düzenleyebilir.”
Yani Cumhuriyet Gazetesinin pek kıymetli yayın yönetmeni…
MİT Kanunun 6. Maddesinin ‘d’ ve ‘e’ fıkrası aynı zamanda Can Dündar’ın 18 nolu “Devletin bir kurumu devletin diğer kurumuna sahte belge vermesi, yalan söylemesi olağan bir durum mudur?” sorusunu da yanıtlamış oluyor.
Bu olağanlık sadece MİT için değil, dünyanın tüm ülkelerinin istihbarat teşkilatları için olağan bir durumdur. Kanun böyle. MİT gerekirse, sahte belge düzenler, sahte kimlik düzenler, görevinin gereği neyi gerektiriyorsa yapar.
Anlaşıldı mı? Varsa anlaşılmayan bir durum hiç çekinmeyiniz sorunuz, ben sabırla ve seve seve anlatırım. Yeter ki maksadınız öğrenmek olsun.
Cumhuriyet Gazetesinin yayın yönetmeni Can Dündar yazısının 11 no’lu maddesinde diyor ki:
“Bir eylem “suç” ise “sır” demek onu aklamaya yeter mi? Bir darbe planı çıksa ortaya devlet sırrı damgasıyla ifşa edilmeyecek midir?”
El cevap Can Dündar:
Devletin en üst kurumlarında hiyerarşik bir devlet sistemi içinde alınan ve uygulanan 2937 sayılı MİT Kanununa uygun olan bir kararın uygulanması ile, Devlet Hiyerarşisini yıkmayı amaçlayan, devlet hiyerarşisinden gizli ve kayıt dışı bir oluşum olan darbe planı nasıl mukayese edilebilir?
İkisinin aynı şey olduğuna gerçekten inanıyor musunuz? Yoksa gerçekten mevzuya Fransız mısınız?
12 no’lu sorunun cevabı için Can Dündar’a yazıyı baştan okumasını tavsiye ederken, 13 nol’u sorusunu Aziz Takçı ve Özcan Şişman’a sormasını şiddetle tavsiye ediyorum.
Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın yönetmeni Can Dündar diyor ki:
“Başbakan Davutoğlu ‘TIR’da ne olduğu kimseyi ilgilendirmez’ dedi. Meclis’e ve sevkıyat sırasında yaşamı tehdit altına giren halkına bir açıklama borcu yok mu?”
El cevap Can Dündar:
Yok… Yaşamı tehlikeye giren halk diyerek durumu dramatize etmenin bir anlamı da yok… Milli Güvenlik Kurulu da bu yönde bir görev verdi MİT’e. Diyelim ki MİT gerçekten patlayıcı ve silah taşıdı. Patlayıcı mühimmat ve silah taşıyan MİT’in bunun güvenlik önlemlerini almaması düşünülebilir mi? Patates taşıyorsa çürümemesi, silah taşıyorsa can güvenliği önlemlerini, ilaç götürüyorsa bozulmaması için her türlü önlemini alır yüreğiniz rahat olsun.
Devletin bu tür gizli operasyonlarını sadece Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı bilmesi gerekiyorsa sadece bu yetkililer bu sırrı bilir. Bu sır hakkında konuşmalarının suç teşkil ettiğini bilirler ve konuşmazlar. Hayatları pahasına da olsa açıklama yapmazlar.
Kaldı ki MİT'in faaliyetlerinin ve bilgilerinin açıklanması da 2937 sayılı MİT Kanunu, Türk Ceza Kanununun 327-331 arasında düzenlenen maddelerle cezai müeyyide altına alınmıştır. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Siz Dünyada hiç gizli istihbarat servisinin faaliyetlerini vatandaşla paylaşan bir devlet adamı gördünüz mü?
Bu pervasızca haberleri buna dayanarak yapıyor olmayasınız sakın?
Cumhuriyet Gazetesinin yayın yönetmeni Can Dündar bir kez daha “MİT’in uluslararası silah nakletmek gibi bir görevi var mı? Bu görev kanunla belirlenmiş mi?” diye soruyor.
Bir kez daha el cevap diyelim Can Dündar’a:
Evet. Milli İstihbarat Teşkilatı, görevlilerini istediği talimatla istediği görevle görevlendirebileceği gibi bir Sivil Toplum Kuruluşu olmayan MİT elbette silah da taşır, bomba da taşır. Hem de bunu MGK’nın yazılı veya sözlü bir talimatıyla yerine getirir. Bunlar gizlilik nedeniyle açıklanamaz. Dahası asıl açıklanmaya zorlanması suçtur. Devlet görevlilerini, yetkililerini açıklamaya zorlamak, provokasyon haberler yaparak zor durumda bırakmak suçtur. Dünyanın neresine giderseniz gidin suçtur. Devlet bunu affetmez. 2937 sayılı MİT Kanunun 4. Maddesine göre, "MGK’nın vereceği diğer görevleri yapmak" kapsamında MGK MİT’e görev verebilir. MGK’nın aldığı bu gizli kararların açıklanması da Anayasal bir suçtur. Kaldı ki, MGK’daki görüşme içerikleri de gizlidir.
19 no’lu sorunun yanıtını yukarıda verdim bir kez daha vermeye lüzum duymuyorum.
Gelelim Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın yönetmeninin 20 no’lu ve son merakına…
Can Dündar soruyor yine “Hakan Fidan niye istifa etmişti?”
Ve…
Efendim MİT içinde bu tür operasyonlardan rahatsız olan kadroların payı var mıy mış Hakan Fidan’ın istifasında. Merak etmişler Can Dündarlar.
Bir rahatsızlık olduğu gerçek elbette. Ama Hakan Fidan’ın istifasına katkı sağlayan bir rahatsızlık değil bu. Milli İstihbarat Teşkilatı’na sızmış ve devletin sırlarını dışarıya sızdıran paralel çeteye dair duyulan bir rahatsızlık.
Kanunsuzluk yapanlara karşı bir rahatsızlık var. Hakan Fidan da
bütün ülke de rahatsız bu durumdan.
Bu ülkenin MİT başkanına kendilerinden olmayan MİT mensuplarına kulak dayayan, kırmızı kitaba “terör” olarak giren paralel yapıya ilişkin bir rahatsızlık var elbette.
Devletin tüm kılcal damarlarına yerleşen, devletin tüm imkanlarını devleti yıkmak için kullanan, yasadışı olarak, ülkenin Başbakanını, Dışişleri Bakanlığını, MİT Müsteşarını, MİT görevlilerini, eşlerine varıncaya kadar adi bir suçluymuş gibi dinleyen suç çetesine tek bir sözünüz olmayacak mı?
Öyle ya MİT beceriksiz, Pensilvanya muhteşem, Can Dündargiller uğraşa uğraşa bir de kendilerini tutuklatırsa ‘bağımsız gazetecilik şahane!’
Yetişin a dostlar, Erdoğan ‘bağımsız gazetecilere nefes aldırmıyor’!
Hamiş:
Cumhuriyet Gazetesi’nin çalışanları bilerek mi, yoksa garip bir heyecanla mı, “Sorumlu benim” diyerek imzalarını kullandılar bilmiyorum. Neye ortak olduklarının bilincindedirler umarım.
Cumhuriyet’in MİT TIR’ları haberiyle ilgili elbette ki hukuki bir süreç yürüyecek. TCK 326’dan TCK 339’a kadar maddeler açık ve net. Bu hukuki sürecin yürümesi de gerekiyor.
Bir ülkenin gazetesi, bir ülkenin gazetecisi, devletini silah tüccarı konumuna düşürecek haberler yapamaz. Velevki eline geçen belgeler, gerçek olsun. Eline tutuşturulan belgeler eğer MİT’e ait bir bilgiyi deşifre ediyorsa, devlet sırrını ifşa ediyorsa, yangından kaçar gibi kaçmalıdır ve elinin tersiyle itmelidir. Bunun bedelinin ağır olduğunu bilmelidir. Bunun gazetecilik olmadığını da…
Can Dündar’ın Cumhuriyet Gazetesini de alet ettiği bu provokasyona rağmen tutuklanmasına gönlüm razı değil. Tutuklanmamalı. Tutuksuz olarak yargılanmalı, yargı önüne çıkmalı.
Ve anlatmalı.
Zira, Adana’da MİT TIR’larını durdurmaya, engellemeye çalışan jandarma subaylarına yönelik “casusluk”tan yürüyen bir dava var. Devam ediyor. Yine aynı jandarma subaylarına yönelik olarak İstanbul’da, Terörden sorumlu Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği tarafından TCK 312 ‘Hükümeti yıkmaya teşebbüs’ten yürütülen bir soruşturma var. Hem Adana’daki dava hem de İstanbul’daki soruşturma dosyalarında gizlilik kararı var.
Bu davaya bakan yargıçlar da, soruşturmayı yürüten savcılar da, MİT’e TIR’larla ilgili talimatı veren Devlet yetkilileri de 2937 Sayılı Kanun gereği konuşmuyorlar.
İddianamesi mahkemece kabul edilmiş bir dava MİT TIR’ları dosyası.
Peki, hal bu iken…
Eyy Cumhuriyet Gazetesi ve gazetenin yayın yönetmeni Can Dündar…
Boş sorularla soru soruyormuş, gazetecilik yapıyormuş ayaklarına yatmayı bırak da…
Söyle bakalım. Dava dosyasında olmayan, ne olduğu belli olmayan bu görüntüleri yayınlayarak sen neyi amaçladın.
Seçim öncesinde tutuklanıp kahraman olmayı mı?
Bu ülkenin Başbakanı’nı, Cumhurbaşkanı’nı köşeye sıkıştırır itirafa zorlayıp, Lahey’de yargılatmayı mı?
Asıl sen cevap ver?
Amacın ne ve ne yapmaya çalışıyorsun?