Koalisyonlasak mı koalisyonlamasak mı?

Elif Çakır

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, HDP ve MHP’ye “Gelin canlar bir olalım” çağrısını Sözcü Gazetesi üzerinden yaparken, olası erken seçim ihtimaline karşı seçmene de “CHP çaba harcamadı” demeyin mesajını göğsünü gere gere veriyor.

Ya da o algıyı oluşturmaya çalışıyor.

Gerçekte ne kadar samimi olduğunu bilmiyoruz.

Bilmiyoruz.

Zira...

Karşısında bir kolu daima yukarıda ve gayet cool vaziyette bekleyen “Olum bak git” modunda duran ve her daim konumunu ‘ana muhalefet’ olarak belirleyen Devlet Bahçeli değil de...

Elini taşının altına koymaya, hükümeti yönetme sorumluluğuna aday bir Devlet Bahçeli olsaydı...

Sayın Kılıçdaroğlu “Gel sen başbakan ol” deme cesaretini gösterir miydi? Bilmiyoruz.

Daha bir ay öncesinde ‘sonucu belli seçimin’ rahatlığı içerisinde, meydanlarda seçmene boca ettiği noter tasdikli bol kepçe vaatlerinin ve vatandaşa özel seçim beyannamesinin başını ağrıtmayacağından nasıl eminse, bugün de Bahçeli’ye yaptığı “Gel sen Başbakan ol” davetinin başını ağrıtmayacağının bilincinde olarak çıtayı her geçen gün yükseltebilir.

Zira...

“Kabinenin bütün bakanlıkları size feda olsun, gel şu hükümeti kuralım” dese bile iki kaşından birisi aşağıya inmeyecek bir muhatap Bahçeli.

Ama... Bir dakika... Bir dakika...

Belki de Devlet Bahçeli’nin omuzunun üzerinde hazırda bekleyen reddiyeci eli, kuru bir inadın ötesinde anlamlar taşıyor olabilir.

Bahçeli kendisini muhalefet lideri ve partisini sadece muhalefet partisi olarak konumlandırmış olabilir.

Ağrısız baş, kaygısız aş misali muhalefette durmak varken...

Devlet Bahçeli’nin söylemiyle ‘Kılıçdaroğlu kim oluyor da Başbakanlık bahşediyormuş’ değil mi, ‘bassın gitsin olum!’
Yaşasın muhalefet!

Seçim öncesi kardeşlik bozuldu

Şaka bir yana...

Kemal Kılıçdaroğlu “Halkı iyi okuyalım” diyor.

Diyor da...

Sandıktan çıkan sonucu gerçekten iyi okuyabildiklerinden emin değilim.

Sandıktan çıkan ‘uzlaşın’ mesajını ‘asla uzlaşmayın’ olarak anladıkları için acınası hallerine bakmayıp ‘kırmızı çizgilerinden’, ‘şartlarından şurtlarından’, ‘prensiplerinden’ dem vuruyorlar.

Seçim öncesi oyun kardeşliklerini bozdular, sandık sonrası birbirlerine düştüler.

Selahattin Demirtaş, bu kez annesinin evinden, tandır üzerinde dumanı tüten bazlamalar eşliğinde sempatik mesajlar veriyor.

Bir parantez açalım.

Selahattin Demirtaş’ın sosyal medyadan paylaştığı “Anneyi de patilayı da özlemiştik’ notuyla paylaştığı iftar hazırlığı fotoğrafını görmüşsünüzdür. O nasıl şahane bir fotoğraftı öyle. Bazlamaların kokusu twitter’i aştı burnumun direğini kırdı.

Ah be Selahattin Demirtaş...

Keşke ‘HDP’ye verdiğiniz emanet oyların farkındayım’ sözünün arkasında durabilseydin...

Kandil’in ‘Ne emanetiymiş?’ ayarına ‘Sadece HDP’ye değil, tüm partilere verilen oylar emanettir. Vatandaş hiçbir partinin tekelinde değil!’ diyebilseydin.

Parantezi kapatalım.

Davutoğlu sonucu doğru okudu

Nerede kalmıştık? Kılıçdaroğlu’nun “Halkımızın sandıkta bize verdiği mesajı iyi okuyalım” sözünde.

Şu bir aydır AK Parti hariç, partiler arası sitcom tadında yürüyen polemiğe bakılırsa kimsenin sandığın ne dediğini anladığı falan yok.

Kemal Kılıçdaroğlu “Gel hemşerim Başbakanlığı sana virdim” makamındayken, Devlet Bahçeli 7 Haziran gecesinden bu yana “Olmadı alayımız erken seçime gidelim bre” nakaratında... Selahattin Demirtaş ise ne o makamda ne bu nakaratta... O, CHP ve en çok da MHP’ye “Ben barajı geçmesem var ya koalisyon falan konuşamazdınız” naniği yaparken, Kandil’e ve İmralı’ya da yakasına taktığı kırmızı kurdelayla “ben ben” uzun havası çalıyor. Oy diley ley ley...

Hükümet boşluğu varmış, bu ülkenin bir hükümete ihtiyacı varmış çok da tınlar, onlar bütün şuursuzluklarıyla başarısızlıklarını başarıymış gibi satmanın derdindeler!

Velhasıl kelam...

Sandıktan çıkan sonucu en iyi okuyan Başbakan Davutoğlu ve partisindeki aklı selimler oldu.

7 Haziran gecesinden bu yana süreci gayet iyi yönetiyor.

Başbakan Davutoğlu, gerek medya gerekse AK Parti içindeki 7 Haziran seçimlerini yaşanmamış sayan, o çok bilmiş şuursuzların ‘erken seçim’ tamtamlarına aldırmadan, seçmenin verdiği mesajı aldığını ve sandıktan çıkan sonuca saygı duyduğunu ve gereğini yapacağını ifade etmeye devam ediyor.

Ki, eğer önümüzde zorunlu olarak erken seçime gidilirse, erken seçim AK Parti’ye artı birkaç puan getirirse ki bu, Davutoğlu’nun bu süreci iyi yönetmesinin göstergesidir.

Ortalıkta “Reis erken seçim istiyor” diye Erdoğan satıp dolaşan şuursuzlar, ellerinde fitne kurşunlarını “Biz Erdoğancıyız”, “Bunlar Davutoğlucu” diyerek sağa sola sıkmaya devam ededursunlar bu zorlu süreç de hayırlısıyla sağ salim atlatılacaktır.

Ben, Erdoğan ile de Davutoğlu ile de bir gönül bağı olmayan hele hele AK Partinin misyonunuyla bağdaşmayan bu konjonktürel Erdoğansevicilere yanmıyorum, açık söyleyeyim yazdıklarını zerre kadar ciddiye de almıyorum, bugün varlar, yarın da karşılarına başka kapı açıldığında gayet profesyonel kıvırmalarla gideceklerdir...

Ben asıl bunların peşine takılıp, yılların dostluklarını, kardeşliklerini bir kenara itip bunlara goygoyculuk yapan, kendilerine bunları örnek alan bizim arkadaşlarımıza yanıyorum, üzülüyorum.

Birazcık düşünseler... Sadece bir tek soruya yanıt arasalar...

Ahmet Davutoğlu kim, Recep Tayyip Erdoğan kim?

Sahi, kim?

Siz gidersiniz, yarın evinize çekilirsiniz de, Erdoğan’ın başı ağrısa ilk koşacak olan Davutoğlu değil mi?

Üzüldüğü zaman canı gönülden üzülecek olan.

Kime kimi anlatmaya çalışıyorlar, çalışıyorsunuz?

Başka soruya hacet yok.

Allah'tan Başbakan Davutoğlu da AK Parti de Cumhurbaşkanı Erdoğan da son kertede bunlara bakarak yol haritası belirlemiyorlar.

La havle...

Bu arkadaşlarımıza göre Başbakan Davutoğlu’nun bir günahı da “Efendim Erdoğan erken seçim istiyormuş, konuşmuşlar Erdoğan’la, ama bu Davutoğlu erken seçime karşıymış...”

Eeee...

“Davutoğlu başına buyruk hareket edip koalisyon istiyormuş.”

Hem de kiminle?

“CHP ile MHP ile”

Bak sen...

Dışarıdan koalisyon yapılacak parti transfer edelim mi TBMM’ye...

Ne güzel olur değil mi arkadaşlar?
“Zaten seçmen de çok pişmanmış, gidilirse seçime nedamet getirip AK Partiye oy vereceklermiş”...

Bu efsane pişman seçmenle ben hiç karşılaşmadım... Ama seçmen pişmanlığından adı gibi emin olan arkadaşlara soruyorum onlar da başkalarından duymuşlar onu anlatıyor... Başkalarına da başkaları anlatmış...

Ya sabır!

Erken seçime sıcak bakanlar

Pazartesi günü Taha Akyol köşesinde yazınca dikkatimi çekti. (Uzlaşmak zorunlu, Hürriyet, 6 Haziran 2015)

Kıymetli büyüğüm Taha Bey, 7 Haziran seçimlerinde yüzde 41 oyla sandıktan birinci parti olarak çıkmasına rağmen, oy kaybına uğrayan AK Parti’nin, seçim sonuçlarına yönelik olarak bir anket yaptırıp yaptırmadığı sorusunun peşine düşmüş.

Diyor ki Taha Akyol ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçim sonuçları hakkında hala bir araştırma yaptırmamış olması dikkat çekicidir.’

Taha Bey...

Sizin yazınız üzerine, kendime görev edindim ve AK Parti’nin seçim sonuçları üzerine bir araştırma yaptırıp yaptırmadığı sorusunun peşine düştüm.

AK Parti’ye bugüne kadar araştırma yapan şirketlere ulaştım.

Yaptırmışlar. Hem de çok kapsamlı bir araştırma yaptırmışlar. Hatta bir değil birkaç araştırma birden yaptırmışlar mukayese etmek için.

Seçimlerden dört gün sonra araştırma şirketleri sahaya inmişler.

Araştırma şirketleri toplamda 20 binin üzerinde kişiye ulaşmış.

Şehir şehir, kasaba kasaba Türkiye’nin altını üstüne getirmişler.

Kim hangi nedenle hangi partiye oy vermiş,

Ortaya çıkan seçim sonuçlarına nasıl bakılıyor,

Önümüzde erken seçim olsa tercihlerinde bir değişiklik olup olmayacağı,

AK Parti’den memnuniyetsizliğin sebepleri neler,

Kılı kırk yararak, ince elekten geçirmişler ve çıkan sonucu AK Parti'ye sunmuşlar.

Mesela, Doğu’da bölge halkı “Dolmabahçe tartışmasından” çözüm süreci bitti, AK Parti bizi yarıda bıraktı diyerek HDP’ye giderken, Batı’daki seçmen de “İzleme Heyeti” tartışmalarından rahatsız olup “Vatanı satıyorsunuz” diyerek MHP’ye gitmiş!

CHP’nin ekonomik vaatlerini ciddiye almayan emekli, işçi, “Niye şartlarımızı düzeltmiyorsun” diyerek AK Parti'ye gönül koymuş, ya sandığa gitmemiş ya da kararsız kalmış...

Bana daha da ilginç gelen ise “AK Parti'nin vaatlerini yerine getirmediğini” düşünen bir seçmen kitlesinin olması oldu.

Araştırmada çıkan bir diğer önemli husus da seçmen eğiliminin, erken seçim değil de koalisyon yönünde olması oldu (Davutoğlu’nun neden koalisyon konusunda uzlaşmacı bir dil kullandığı umarım anlaşılır.)

7 Haziran seçimlerinde AK Parti'ye oy verdiğini söyleyen seçmenlerin çoğunluğu ‘tekrar seçim’e sıcak bakıyorlarmış... AK Parti'ye daha önce oy verip de bu kez oy vermeyenler erken seçim seçeneğine pek sıcak bakmıyormuş. AK Parti’nin kendisini toparlayarak sandığa gitmesi taraftarıymışlar.

Seçmen koalisyon olup olmayacağını, kimin uzlaşmaya yaklaşıp kimin mızıkçılık yapacağını görmek istiyormuş!

7 Haziran’dan bu yana tartışma konusu olan Cumhurbaşkanı’nın sahalara inmesini seçmenin nasıl algıladığı sorusunun deneklere yöneltip yöneltmediklerini sordum.

Yöneltmişler. Ancak Nuh deyip Peygamber demediler, çıkan sonucun ne olduğunu söylemediler.

Sonuçların hem Cumhurbaşkanının hem de Başbakanın önünde olduğunu söylemekle yetindiler.

AK Parti yaptırdığı araştırmayı kamuoyu ile paylaşmadığı gibi büyük bir gizlilik içinde yürütmüş.

Yani...

Bağda bahçede elma armut oldu da gidip bir toplayıp gelelim durumu yok.

Seçmen sandıkta kullandığı oyunun arkasında.

Ne diyorsunuz arkadaşlar?

Koalisyon isteyen seçmen de hain mi? Onlar da ihanet içinde olabilirler mi?

Kim Davutoğlu'cu kim Erdoğan'cı avına çıkacağınıza biraz sahalara inin, biraz halka kulak kabartın da sevdiğiniz AK Parti'ye birazcık katkısınız olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.