AK Parti’nin referandum sürecindeki en güçlü iddialarından biri ‘yeni sistemin Türkiye’de bir daha açılmamak üzere koalisyonlar dönemini sonlandıracağı’ idi.
Başbakan Binali Yıldırım katıldığı her mitingde farklı örneklerle bunu dile getirdi. Bir örnek:
“Bu değişiklik 2019 yılında yürürlüğe girdiğinde, sandıktan tek başına bir hükümet çıkacak ve çok güçlü olacak. Türkiye’de koalisyonlu dönemler bitmiş olacak. 1950’den bu yana Türkiye’de 67 yılda 48 hükümet kuruldu, hükümetler 17 ayda ne yapabilirler?” (Kırklareli mitingi, 30 Mart 2017)
AK Parti’ye göre ‘yeni sistemin’ sandıklardan ‘evet’ alarak çıkması durumunda ise şunlar gerçekleşecekti: “Terörün kökü kazınacak”, “ekonomik büyümenin önündeki engeller kalkacak”, “ekonomik krizlere geçit verilmeyecek”, “işsizlik azalacak”, “yatırımların önündeki engeller kalkacak”, “büyümedeki hız yavaş olmayacak”.
Bir şey daha...
AK Parti’ye göre CHP ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni istemiyordu; çünkü CHP kendisine güvenmiyordu: Yani yeni sistemde CHP’nin adayının cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün değildi.
“Bu sistemde seçilecek cumhurbaşkanının yüzde 50’den fazla oy alması gerekiyor. Bu CHP’nin işine gelmez.” (Başbakan Binali Yıldırım, 24 Mart, Isparta mitingi)
Görüldüğü üzere, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile yasa yürürlüğe girdiğinde, kim aday olursa olsun cumhurbaşkanı seçilebilmek için yüzde 50’den bir fazlasına ihtiyacı var.
***
Bakınız AK Parti’nin elini kolunu bağlasan, zorla böylesi bir anlaşma imzalatmaya çalışsan, eli kolu bu kadar bağlanma noktasına getirilemezdi.
Şundan...
İki yıl sonra cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Referandum sonuçları ortada. AK Parti bütün varını yoğunu ortaya koydu anayasa değişikliği sandıklardan çıkabilsin diye.
Dedi ki: Siz sandıkta ‘evet’ deyin, terör bitecek.
Dedi ki: Siz sandıkta ‘evet’ deyin, ekonomik büyüme olacak, işsizlik azalacak vesaire...
Anayasal bir hak olan tercihler kategorize edildi. Toplumsal gerilim zaten vardı bir de ona Hayrettin Karaman ‘evet’ demek farzdır dedi. Ki bu durumda ‘evet’ demeyenler büyük günahkarlar kategorisine girmiş oldu.
Buna rağmen ki MHP ittifakı da dahil, ortaya çıkan sonuç: Yüzde 51 nokta 4.
Şimdi gelelim dün Milli Gazete’nin manşet haberine...
Referandum sonuçlarını bilenlerden Gezici Araştırma Şirketi’nin sahibi Murat Gezici, referandum sonuçlarına ilişkin tespitlerini Milli Gazete ile paylaşmış.
Bir ufak parantez açalım. AK Parti’nin ‘en iyileri’ diyerek anlaşma yaptığı anket şirketlerinin tamamı yanıldı. İddia ettikleri, ortaya koydukları anket sonuçlarının gerçeklikle uzaktan yakından alakasının olmadığı ortaya çıktı. Tam bir fiyaskoydu diyebiliriz. 16 Nisan sonuçlarını bilen diğer şirketlerin KONDA, ANAR ve Pollmark olduğunu söyleyip, haklarını teslim etmek gerekiyor.
Parantezi kapatalım.
Doğrusunu söylemek gerekirse Murat Gezici’nin ‘tespitlerini’ oldukça iddialı ve çarpıcı buldum. Gezici özetle diyor ki:
“2019 seçimlerinde Saadet Partisi kilit olacak. Saadet Partisi’nin desteğini alan taraf cumhurbaşkanını belirleyecektir. Bu referandum sürecinde göstermiş olduğu performans önümüzdeki seçimlerde yüzde 10’luk barajı geçeceğini gösteriyor.
Saadet Partisi’nin bu süreçte kullandığı birleştirici üslup, sağduyulu mesajlar seçmeni düşünmeye itmiştir. Sandık sonuçlarını etkilemiştir.
AK Parti içerisindeki ‘hayır’ diyenlerin yüzde 95’i Milli Görüşçü’dür. Bu süreçte Saadet, AK Parti içindeki Milli Görüşçüleri tekrar kendi çatısı altına toplamıştır.”
“Saadet Partisi referandum sürecinde önemli rol oynamıştı. 2019 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de kilit olacak. Dolayısıyla Saadet’in desteğini alan taraf cumhurbaşkanını belirleyecektir.”
Tamam, kabul edelim ki Saadet Partisi bu süreçte sağduyunun sesi oldu. Kuşatıcı bir söylemi tercih etti. Yine ‘bir din adamının’ dini siyasete hoyratça alet etmesine karşı ahlaki duruş sergileyebilen, bu fütursuzluğa itiraz edebilen parti oldu.
Ancak 2019 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kilit partisi olur mu? Bilmiyorum.
Ancak şunu biliyorum. Bundan sonrası için AK Parti’nin iki oyu elinde tutabilmek için olağanüstü çaba göstermesi gerekiyor. Bir oy pırlanta değerinde olacak.
Evet, AK Parti yeni sistem ile koalisyonlu dönemleri bitirmiş olabilir. Ancak 2019 seçimlerini kazanabilmek için toplumsal koalisyona ihtiyacı var. Bu da toplumsal gerilime bir an önce son verip, uzlaşmayı sağlamakla mümkündür. Ötekileştiren üslubunu rafa kaldırıp, daha kuşatıcı bir dile dönmesi gerekiyor. Bu da ancak ilk dönemlerine, yani kurucu ayarlarına dönmesiyle mümkün olacaktır.
Çünkü AK Parti ilk iktidara geldiğinde de toplumsal koalisyonu içinde barındıran bir siyasal oluşumdu.
Bu konuya devam edeceğiz...