AK Partinin 22. Kuruluş yıldönümü vesilesiyle yayınladığı mesajda hayat pahalılığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomik krizi yine dış güçlere bağladı, dedi ki:
“Küresel krizlerin ülkemize etkilerinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız. Ülkemize siyasi olarak diş geçiremeyen, milletimizi birbirine düşüremeyen çevrelerin ekonomimiz üzerinden çevirdikleri oyunları da biliyorduk. Ülkemizin her meselesini çözdüğümüz gibi inşallah bu sıkıntıyı da hal yoluna biz koyacağız.”
‘Ülkenin her meselesini çözdüğümüz gibi’ derken tam neleri kastettiğini anlayamadım. İnşallah çözüldüğünü söylediği şeyleri başlık, başlık açıklar…
Erdoğan’ın “milletinin” kafasının karışmaması için, bir karar vermesi gerekiyor.
Türkiye ekonomide rasyonel politikalar uyguladığı için mi enflasyon patladı, hayat pahalılığı aldı başını gidiyor?!. Yoksa ülkemize siyasi olarak diş geçiremeyen çevreler ekonomimiz üzerinden oyunlar çevirdiği için mi vatandaş hayat pahalılığın altında eziliyor?..
Dış ticaret açığını, bütçe açığını, tüketim ekonomisini, seçim ekonomisini vesaire iktidar yapmadı da dış güçler mi yaptı? Bütün bu sorunların sebebi Türkiye’nin rasyonel ekonomi politikalarından uzaklaşması değil midir?
Ekonomiyi yoluna koysun dire Bakanlığa getiren Mehmet Şimşek’in sözlerini hatırlıyorsunuz, değil mi? Şöyle:
“Türkiye’nin rasyonel zemine dönmek dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı bir Türkiye ekonomisi özlenen refaha ulaşmamızda önemli olacaktır!”
Şimşek bu sözleriyle, ekonomik krizin nedeninin tam olarak “irrasyonel politikalar olduğunu” açıklamaktadır. Çözümünün de “rasyonel ekonomi politikalarına dönmek” olduğunu söylemektedir.
Millet bu durumda kime inanacak?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e mi?
Ekonomik krizin nedeni dış güçler diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mı?
***
Elbette Erdoğan’da meselenin, ekonomik krizin dış güçlerle hiçbir alakasının olmadığını, rasyonel ekonomi politikalarından çıkıldığı için ülkenin ekonomisinin bozulduğunu gayet iyi biliyor.
“Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” tezinin ülkeyi uçurumun kenarına getirdiğini, ekonomi tezinin ülkeyi çıkmaz bir sokağa soktuğunu ve çıkmaz sokaktan ülkeyi kendi yöntemleriyle çıkarmasının mümkün olmadığını gördü, görüyor.
Ekonomi sarmala girince, ekonomiyi Mehmet Şimşek’e teslim etti, Berat Albayrak’ın kapısını çalmadı. Ali Babacan parti kurmasaydı Babacan’ın kapısını da çalardı, Babacan’ı ikna etmeye çalışırdı. Hatta ikna edebileceğini düşünseydi “sen git çocuk bezi sat” dediğini unutur, görev teklifinde bulunurdu.
Yok o kadar da değil, demeyin; o kadar da değil dediğimiz neler olmadı ki?
***
Evet, Erdoğan’da milleti canından bezdiren hayat pahalılığının nedeni biliyor. Sorumlusunun da dış güçler falan değil, iktidarı olduğunu da biliyor.
Bildiği halde mesela aile, eğitim ve kültür politikalarında olduğu gibi neden çıkıp “başarılı olamadık maalesef, sorumlusu biziz” açıklaması yapmıyor.
Erdoğan’ın en belirgin özelliklerinden biri de açık açık özeleştirisi yapması değil mi?
Mesela defalarca kez çıktı ve “Aile, eğitim ve kültür konularında arzu ettiğimiz inkişafı sağlayamadığımızı kabul etmemiz gerekiyor. Maalesef aile, eğitim ve kültür politikalarından başarılı olmadık. Daha ileri seviyelerde olmamız gerekirken, pek çok sıkıntılı görüntüyle karşı karşıyayız. Demek ki, bir yerlerde bir şeyleri eksik bıraktık, doğru yapamadık” dedi, kendi iktidarını eleştirdi, kendisini eleştirdi.
***
Kaç gündür bunu düşünüyorum, cevabını bulmaya çalışıyorum.
Eğitim politikalarında başarısız olduğunu kabullenen…
Kültür politikalarında başarısız olduğunu söyleyen Erdoğan…
Neden çıkıp ekonomi politikasında benzer bir açıklamayı yapmıyor?
Ekonomi politikasında maalesef başarısız olduk demiyor, eğitim, kültür, aile konusundaki cömert özeleştiriyi bu alanda da yapmıyor.
Tamam, Mehmet Şimşek’i göreve getirmesi de bir özeleştiri, ekonomide başarı sağlayamadığının bir kabulleniş.
Ama neden daha açıkça yapmıyor bunu.
Sanırım şundan.
Eğitim, aile ve kültür politikalarında Erdoğan’ın bizzat dahli ekonomideki gibi değildi.
O yüzden çıktı ve bu alanlardaki başarısızlıkla ilgili rahat rahat özeleştiri yapabildi. Çünkü kendisini direk bağlayan bir şey yoktu.
Bu alanlardaki başarısızlığın ülkeye maliyeti vatandaşın sofrasına, faturasına yansımadı. Maliyet vahim değildi.
Ama ekonomide durum farklı. Son beş yıldır bizzat kendi tezini uygulamaya koydu, sonuç ülkeyi uçuruma getirdi. Vatandaş evine ekmek götüremez hale geldi. Pazarda sebzenin, meyvenin yanına yanaşamaz hale geldi.
Dolayısıyla Erdoğan’ın ‘ekonomide başarısız olduk’ özeleştiri yapması mümkün değil.
Bu yüzden geçmişte “Bizde bir de bir adet var, ülkede başımıza bir şey geldiği zaman hemen ‘dış güçler’ deriz, yabancılar deriz, şu deriz, bu deriz, onlara bazı isimler buluruz. Ve bunlar sebebiyle biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan. Yani bu doğru da olabilir ancak ben buna katılamıyorum. Niye katılamıyorum? Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin vücudunuza zarar veremez" diyen Erdoğan bugün maalesef geçmişte söylediği bu sözlerine rağmen bugün çıkıyor ve dış güçler diyor…