Yaşasın 1 Kasım’da yine seçim var, yine heyecan var, yine 'action' var!
Yaşasın, sessizliğe gömülen meydanlarımız şenlenecek. Sıkıntıdan patlamak üzere olan halkımız akın akın meydanlara sökün edecek.
Parti liderlerimiz bir kez daha şehirlerimize hoş gelecek, safa bulacaklar.
Aşıklar gibi atışacaklar, polemikler yine tavan yapacak!
Sokaklarımız rengarenk parti bayraklarıyla süslenecek.
Yüzleri güleç hanımefendiler kapılarımızı çalacak, ‘Bir fincan kahvenin sandıkta da hatırı vardır’ deyip ayakkabılarını çıkartıp evlerimize girecek, 'Ayşe teyzenin çantası’ndan çıkartır gibi çıkartacaklar; anahtarlıklar, kupa bardaklar, USB’ler, çocuklarımıza oyuncaklar, minik biblolar, çakmaklar... Artık kendilerini 1 Kasım’a kadar unutturmayacak ne varsa...
Bizleri ne kadar sevdiklerini anlatacaklar, ne kadar kıymetli olduğumuzu... Oyumuzun ehemmiyeti anlatılacak bir milyonuncu kez...
Partilerimizin hangi reklam şirketleriyle, hangi ünlü reklamcı ve ekibiyle çalıştığı haberleri de yazılıp çizilecek.
(Nitekim, CHP artık dahiyane reklamcı Ali Taran’la bütçede anlaşamadıkları için bu seçim çalışmasında birlikte olmayacaklarmış!
Ben CHP’nin yerinde olsam, bırak bu seçimde çalışmayı, Ali Taran’dan 7 Haziran seçimlerinin parasını isterdim!)
Bizi tüketim köleliğine sürükleyen, halkı zerre kadar düşünmeyen bencil markaların reklamları bir bir inecek, boylarına poslarına kurban olduğumuz, geleceğimiz, umudumuz, güleryüzlü siyasetçilerimizin acayip karizmatik, oldukça cool fotoğrafları süsleyecek şehrimizin billboardlarını!
Patates, soğan, domates satan sokak satıcıların yerini, seslerine hayran olduğumuz ‘seçim şarkıcıları’ alacak.
Halkımızın kulağının kiri pası silinecek.
Yaşasın...Yaşasın... Kasımda seçim var. Yaşasın... Yaşasın Kasımda yenilenecek seçim başkadır.
Bizleri bir kez daha, yeniden sandıklara kavuşturan, oylarımızı kullanmamıza imkan sağlayan tüm partilerimize ve siyasi liderlerine müteşekkiriz.
İyi ki varlar...
Hep var olsunlar...
Gerek CHP’miz gerek MHP’miz gerek AK Partimiz, sandık sonucu böyle çıktı deyip seçmene sonucu dayatmadılar.
***
HDP’yi unuttum mu? Yoo...
Parantez açın.
Barış güvercini, demokrasi havarisi HDP’miz, kendisini halkların kardeşliğine adadığından dolayı ‘seçim’, ‘sandık’ gibi süfli işlerle uğraşmadığı gibi ilgisini de çekmiyor.
HDP ve Selahattin Demirtaş, ülkede birlik ve beraberliği tesis etmenin ve toplumu ikna etmenin azmi içerisinde şu sıralar!!
Barışın, çözüm sürecinin, kardeşliğin, yaşamın simgesi olan HDP’yi böylesi fani işlerle özdeşleştiremedim sadece.
Kapatın parantezi.
***
Ne diyorduk...
Hiçbir konuda anlaşamasalar bile seçim konusunda hemfikirler partilerimiz...
Bakın yüksünmediler, gocunmadılar, üşengeçlik yapmadılar, beş ay önce kılı kırk yararak binlerce aday arasından ‘en iyisi budur’ diyerek karar kıldıkları milletvekili adaylarını bir kez daha gözden geçirdiler.
Gerçi, ciddi anlamda listelerini yenileyen sadece AK Parti oldu.
MHP fırsat bu fırsat deyip Meral Akşener’i sildi listeden.
CHP dostlar çarşıda görsün hesabı, listesinde ufak tefek rötuşlar yaparak ‘seçime hazırım’ dedi. Deyim yerindeyse bırakın kılı kırk yaparak yeniden liste yapmayı, kılını kıpırdatmadı.
Konumuza dönecek olursak.
Ne Davutoğlu ne de Kılıçdaroğlu...
En çok teşekkürü Devlet Bahçeli hak ediyor.
Sağolsun varolsun...
Allah için öyle...
Hayırlara vesile olacak, partilerin de ülkenin de kaderini belirleyecek olan ‘yeniden seçim’e Sayın Bahçeli’nin ‘hayırları’ sayesinde gidiyoruz.
Koalisyona hayır, azınlık hükümetine hayır, seçim hükümetine zinhar hayır, gerekirse MHP’ye hayır demeseydi biz 1 Kasım seçimlerini rüyalarımızda görürdük...
Ya bir de 'Ülkemin geleceği için kan kusar kızılcık şerbeti içtim’ deyip 'Koalisyona evet' deseydi n’olurdu memleketin hali, varın siz düşünün.
Gidebilir miydik erkeni, yenisi, mükerreri bir seçime?
Neler çekti su süreçte Sayın Bahçeli, az kalsın adınız Devlet Bahçeli mi sorusuna bile hayır diyecekti.
Nasıl derler, hani ülkede yaşamasan epeyce eğlenceli bir ülke.
Mevzuyu böyle değerlendirmek de mümkün.
Tabii şöyle değerlendirmekte:
Sonuçta seçmen dediğin partilerin velinimetidir.
Seçmen bu, tok satıcı misali, meydanda tatmin etmek, coşturmak başka, sandıkta karar verdirmek başka...
Ya...
Sandığa gittiğinde...
Özellikle de AK Parti'ye...
Bunlar benim 7 Haziran’da sandıkta vermeye çalıştığım mesajı anlamamış arkadaş...
Tamam, listelerin iyi olsun, beni mecliste kimin temsil ettiği önemli... Ali Babacan, Recep Akdağ, Beşir Atalay, Mehmet Şimşek, Mehmet Ali Şahin, Mehdi Eker, Taner Yıldız gibi AK Parti'nin hafızası olan tecrübeli isimleri listeye koymuş olman güzel.
Tamam, 7 Haziran seçimlerindeki milletvekili listen kötüydü, iyi değildi ama
sorunları alt alta koyduğunda, sana neden oy vermediğimin sebepleri arasında milletvekili aday listen birinci ya da ikinci sebep olmadığı gibi ilk beşte de değildi...
Benim seninle başka bir derdim, başka bir meselem, senden başka beklentilerim, umutlarım vardı. Asıl gerekçelerim başkaydı... Derse...
Yani demek odur ki...
7 Haziran seçimlerini doğru bir şekilde analiz etmeden 1 Kasım’a gitmenin bir anlamı olmayacak.
Sorun aday listesi mi?
Eğer aday listesiyse AK Parti doğru hamleyi yaptı, neşteri vurdu, listesini neredeyse baştan sona değiştirerek gittiği seçim tek başına iktidar olma imkanını sağlayacaktır.
Sorun tek başına ve öncelikli olarak aday listesi değilse...
Mesela en güzel milletvekili aday listesiyle gittiği seçimde...
Pazar günü, Yenikapı’da düzenlenen “Teröre hayır’ mitinginde Başbakan Davutoğlu’nun ‘HDP’yi baraj altında bırakın’ talep ve söylemi doz artımıyla devam ettiğinde...
En ideal milletvekili aday listesinin sandığa katkısı ne olur?
SON BİR NOT:
Başbakan Davutoğlu’nun Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin’i listeye dahil etmemiş olması büyük bir eksikliktir. Eksi puandır. Ali Babacan’ı nasıl ikna ettiyse Arınç, Çelik ve Ergin’i de ikna edebilmeliydi. Bir diğer anlamakta zorluk çektiğim husus ise Özlem Zengin’in neden liste dışı kaldığıdır. Doğrusunu söylemek gerekirse Özlem Zengin’in listede olmaması böylesi bir süreçte AK Parti'nin kaybıdır. Eksikliğidir. Güneydoğu'da bu kadar oy kaybı yaşanırken Abdurrahman Kurt ve Mehmet Emin Ekmen’e ihtiyaç duyulmaması da başka türlü tuhaf bir durum...