Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin baş mimarlarından olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Mehmet Uçum katıldığı bir televizyon programında Ekrem İmamoğlu’na verilen mahkûmiyet ve siyasi yasak kararının İstinaf Mahkemesi’nden de Yargıtay’dan da dönmeyeceğini söyledi.
Sözleri şöyle:
“Yargı süreci devam ediyor. Nihayetinde Yargıtay son sözü söyleyecektir. Yerel mahkemenin kararı yürürlükteki hukuka uygunluğu açısından bakıldığında muhtemelen onaylanır.” (17 Aralık 2022)
Mehmet Uçum’un bu açıklamasını nasıl değerlendirelim? Yerel mahkemenin kararından hemen sonra televizyona çıkıp açıklama yapan Uçum’un “Yerel mahkemenin kararı yürürlükteki hukuka uygunluğu açısından bakıldığında muhtemelen onaylanır” sözlerini işiten, duyan hakimler ne düşünür?
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı sıfatıyla çıkan, konuşan Mehmet Uçum’a kanaatini açıklayan nötr bir hukukçu olarak bakılması mümkün mü?
Değil elbette.
“Yerel mahkemenin verdiği henüz kesinleşmemiş bir karar var, daha bundan sonraki süreç var, davanın hem İstinaf hem de Yargıtay boyutu olacaktır” açıklaması yapan AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’a soralım:
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum’un bu sözlerinden sonra İstinaf Mahkemesi Ekrem İmamoğlu kararını bozabilir mi?
Karar Yargıtay’dan dönebilir mi?
Mehmet Uçum’un böyle bir açıklama yapması etik midir, değil midir? AK Parti Grup Başkanvekili Turan cevaplasın lütfen.
Ama tabii ki, Cumhurbaşkanının Başdanışmanı Uçum’un hakkını teslim edelim, kesin bir dil kullanmıyor “muhtemelen” diyor ve “yargı sürecinin devam ettiğinin” de altını çiziyor.
Şimdi İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay Ekrem İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasını ve siyasi yasağı onayladığı zaman bu onay “bağımsız ve tarafsız yargının” onayı mı olmuş olacak?
İktidar böyle yorumlamamızı istiyor…
* * *
Mahkemelerin vereceği ya da verdiği kararların mahkemelerden önce iktidar yetkilileri tarafından açıklanması artık ülkemizde bir AK Parti dönemi klasiğine dönüşmüş durumda.
Almanya ile ilişkilerimizin bozulmasına sebep olan Deniz Yücel’in serbest bırakılacağını kimden ve nasıl öğrenmiştik?
Mahkemenin verdiği kararla mı? Hayır… Mahkemeden önce mahkemenin tahliye kararı vereceğini dönemin başbakanı Binali Yıldırım, Almanya ziyareti öncesinde şöyle açıklamıştı:
“Ümit ederim ki kısa sürede serbest kalmış olur?” (14 Şubat 2018)
Mahkemelerimiz Binali Yıldırım’ın “beklentisini” boşa çıkarmadılar, hayal kırıklığı yaşatmadılar. “Terör örgütü propagandası” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gibi oldukça ciddi suçlamalarla Deniz Yücel’i gözaltına alan, hakkında “kuvvetli şüpheler” sebebiyle tutuklama kararı veren ama bir yıl boyunca bir türlü Yücel’in iddianamesini hazırlamayan mahkeme 24 saat sonra Deniz Yücel hakkında tahliye kararı verdi.
* * *
Rahip Brunson davasında neler yaşandı?
Dönemin ABD başkanı Trump, Rahip Brunson tahliye edildiğinde kime teşekkür etti?
Bir ülkede mahkemenin verdiği kararın teşekkürünü o ülkenin cumhurbaşkanın aldığı dünyanın neresinde görülmüş bir hadisedir?
Artık dünyada bu sorunun sorulma ihtimali kalmadı, çünkü bizim ülkemizde görüldü.
Bütün bunlar olup biterken gözümüzün içine baka baka “yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından” bahsediyorlar.
Ne tuhaf günlerden geçiyoruz.
Bütün bunları yaparken anlayamadıkları hususu yine de hatırlatmak isterim. Siyasi yasak, tarihimiz boyunca siyasetçilere ceza değil ödül olmuştur.
Bakın tarihe sayısız örnekleri var. Siyaset yasağı alan bütün siyasetçilerimiz sonraki yıllarda siyaset sahnesinde daha da etkin oldular. Cumhurbaşkanı oldular, başbakan oldular, bakan oldular. Anlatacakları hikayeleri oldu.
Merhum Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel ve daha niceleri…
En son, Tayyip Erdoğan tabii… O da yargı kararıyla yasaklıydı, CHP’nin oylarıyla yapılan anayasa değişikliği üzerine seçilme hakkını elde etmişti. (14 Aralık 2002)
Şimdi Erdoğan iktidarında CHP’li bir belediye başkanına yasak konuluyor!
Kim kazandı? Siyaset yasağı getirenler mi kazandı, siyasi yasak getirilenler mi?