AK Parti ve MHP’nin hazırladığı “İnfaz Yasa Teklifi” Cuma günü 18 saat süren toplantının ardından, muhalefet partilerinin üyelerinin bütün uyarılarına, itirazlarına rağmen TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Dün de Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı.
Öyle görünüyor ki bütün haklı uyarılara rağmen, hiçbir düzeltme yapılmadan Meclis’ten de hızla geçecek, kanunlaşacak.
Kanunlaşacak çünkü bizim ülkemizde Meclis’ten bir kanunun çıkması çoğunluk meselesidir. Meclis’te kanun çıkartma yeter sayısına sahip bir iktidar partisi, muhalefet partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, toplumun genelinin ne düşündüğüne bakmadan istediği kanunu çıkartır. Bu dün de böyleydi bugün de böyle, siyasi kültür böyle devam ettiği sürece yarın da böyle olacak.
Böyle olduğu içindir ki, bugün infaz düzenlemesinin birçok karmaşık ve adaletsiz yönleri olduğu apaçık ortada olduğu halde uyarılara kulak verilmiyor, muhalefet partilerinin önerileri dikkate alınmıyor.
***
Ülkemizin hukuk bilginlerinden Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, teklifin şu andaki şekliyle yasalaşmasının büyük açmazlar yaratacağı uyarısında bulunuyor, ülkenin içine gireceği açmazı şöyle anlatıyor:
“Kendimizi aldatmayalım, üstün olduğunu yineleyip durduğumuz hukukun gereklerine uyalım. Hukukun onaylamadığı çok yanlış bir işlemdir bu. Yasa bu biçimiyle çıkarsa büyük olasılıkla AYM’nin önüne gelecektir. AYM’nin iptal kararı vermesi de kimseyi şaşırtmayacaktır.” (7 Nisan, Cumhuriyet)
Ülkemizin ceza hukukçularımızdan Prof. Dr. Adem Sözüer’in uyarıları şöyle:
“Bu teklifin en büyük riski, kim serbest kalacak, ne kadar serbest kalacak kimse bilmiyor. Bu teklifteki ayrımcılık nedeniyle AYM’ye gideceği ve iptal edileceği muhakkak. Suça göre ayrım yapılmaz. ‘Rahşan Affı” dediğimiz affın sorunlarıyla bugün bile uğraşıyoruz. Mevcut teklifte ondan daha büyük ayrımcılıklar, sorunlar var. Yanlış bir takım uygulamaların önü açılıyor.” (7 Nisan, HaberTürk)
Sayın Sözüer ‘Rahşan Affı’ ile söylediklerinde haklıdır. Aradan kaç yıldı geçti bugün hala ‘Rahşan Affı’nın ortaya çıkardığı sorunlarla uğraşılıyor.
***
Gördüğünüz gibi ülkemizin iki hukuk bilgini, ikisi de bu teklifin bu haliyle yasalaşması halinde AYM’den döneceği konusunda hemfikir. Çünkü hukuk bunu gerektirir. Devlet bir kanun yapacağı zaman suça göre ayrım yapmaz, suçluya göre kanun çıkartmaya çalışmaz. Bir kanun yanlış uygulamalara kapı açmamalıdır.
Şartlı Salıverme ve Erteleme Yasası’nı (22 Aralık 2000) çıkartanlar, hukukçuların uyarılarını dikkate alsalardı, sivil toplum kuruluşlarının önerilerine kulak verselerdi, yasa on yıllar sonrasında bile uğraşılan sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaz, tarihe de kötü örnek olarak geçmezdi.
Rahşan Ecevit bir yıl sonra anladı öncülük ettiği af yasası ile nelere sebebiyet verdiğini, kameralar önünde “Ben affı garibanlar için istedim, katiller yararlandı maalesef” sözleriyle günah çıkartmaya çalıştığında, iş işten çoktan geçmişti.
***
2004 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’nu hazırlayan hukuk bilginlerimizden Prof. Dr. İzzet Özgenç sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada özetle şunları söylüyor:
“31.12.2020 tarihine kadar bu hükümlerden yararlanan kasten öldürme, uyuşturucu madde imal ve ticareti, cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçlarını işleyen bütün suçlular, infaz kurumundan tahliye edileceklerdir.”
***
DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu’nu aradım ve TBMM Genel Kurul’da görüşülmeye başlayan infaz paketini, bir hukukçu olarak nasıl değerlendirdiğini, teklifteki karmaşıklıkları, adaletsizlikleri, ayrımcılıkları sordum.
Sayın Yeneroğlu da Sayın Sami Selçuk, Adem Sözüer gibi teklifin bu haliyle yasalaşması durumunda AYM tarafından iptal edileceğini belirtiyor.
Yeneroğlu özetle şunları söyledi:
“Kesinlikle adaletsiz, eşit olmayan ve özgürlükçü toplum iddialarına tamamıyla ters düşen bir paket. Bu paketin tekrar Adalet Komisyonu’na çekilmesini umut ediyorum, ancak tabi çekmeyeceklerini de biliyorum. Teklif sahipleri tarafından Anayasadaki eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri gereğince düzenlemenin AYM tarafından bu nedenle iptal edilebileceği de göz ardı edilmiş.
İktidar daha düne kadar ‘Devlete karşı işlenmiş suçları devlet affedebilir ama vatandaşa karşı işlenmiş suçları devlet affedemez, vatandaş affeder’ diyordu. Dün bas bas bağırdığının bugün tam tersini yapıyor. Tweet attıkları, eleştirel bir yaklaşımda bulundukları için yani temel haklarını kullandıkları için hukuksuz bir şekilde yargılattırdığı insanları bu paketle ikinci bir kez daha cezalandırıyor. Demokratik hukuk devleti iddiasına ters bir düşman hukuku anlayışı ile karşı karşıyayız maalesef.
Hükümlü çete liderlerine, kasten yaralama sonucu kadının ölümüne neden olan, yağma suçunu işleyen, rüşvet alan kişilerin tahliye olmasının önü açılacaktır. Buna karşılık adil olmayan yargılamalar neticesinde mevzuatımıza göre terör örgütü üyeliği, terörün propagandası suçunun şartlarını taşımayan kişiler bu kapsam dışında tutulmuştur. İsterdim ki adil bir hukuk düzeni olmaktan bu kadar uzaklaşmışken, bu düzenleme ile geçmişte yapılan hatalardan dönülsün.”
Uyarılar dikkate alınmadığında infaz yasasının ‘Rahşan Affı’ndan farkı olmayacağı ortada.
AK Parti hem kendi ilkeleriyle ve prensipleriyle çelişecek, tabelasındaki adalet ismiyle ters düşecek hem de tarihe kötü geçecek bir kanunun Meclis’ten çıkmasına öncülük etmemelidir.
İş işten geçmeden, AK Partili ve MHP’li milletvekilleri haklı uyarılara kulak vermeliler. Milletvekilleri bu kez, infaz teklifinin yasalaşmasında günü birlik siyasetçi gibi değil devlet adamlığı bilinciyle hareket etmeliler. Çünkü bu paketin yasalaşmasının toplumsal maliyetleri olacak.
Geçen hafta kaleme aldığım “Virüs salgınından cezaevlerinde infaz indirimine” başlıklı yazımda “Salgın AK Parti’ye bir fırsat sunabilir. İyi ve dikkatlice hazırlayıp Meclis’e sunacağı infaz indirim yasası ile özellikle son beş yılda oluşan adaletsizliklerin tamirini bir ölçüde sağlayabilir. Yargı sisteminden kaynaklanan sorunlar yüzünden toplumun geniş kesimlerine yayılan mağduriyetleri giderebilir” diye yazmıştım.
“Her şerde bir hayır vardır” ayetini referans alan ve fırsatta dillendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan için de AK Parti için de bu salgın bir fırsat oluşturabilir, adalet mağduriyetleri telafi edilebilir. Hala fırsat kaçmış değil.