Balyoz’du, Ergenekon’du, Çözüm Süreci’ydi, dış politikaydı, iç politikaydı... Öyle görünüyor ki AK Parti’nin 14 yıllık iktidarı döneminde en fazla aldanan, ortaya konulan 2023 vizyonuna bakarak da ziyadesiyle aldatılacak hükümet partisi olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Vallahi, art bir niyetim yok, iyi niyetle söylüyorum.
Şimdi işgüzar bir savcımız çıkıp “devlete saf dedi”, “yargıya şunu dedi” diye kendisine “terfi, övgü” alabileceği bir iddianame falan çiziktirmeye kalkışabilir. Böyle bir şey mümkün mü demeyin, bu ülkede mümkün olmayacak hiçbir şey yok.
Her dönemin iktidarına yaranmaya çalışan, kendini göstermeye çalışan yargıçları var. Tek parti döneminde de böyleydi, Demokrat Parti döneminde de böyleydi ve maleseef bugünde durum aynı.
***
Hikayeyi biliyorsunuzdur.
Dönem DP dönemi. Rahmetli Adnan Menderes iktidarının beşinci yılı. Artık muktedirdir. “Odunu aday göstersem milletvekili seçtiririm” özgüveninin yaşandığı, yargının adeta Menderes’e temennada bulunduğu dönemler.
Menderes’in, Kasım Gülek’e fena halde kızgın, bir vesile ile haddi bildirilse, kulağı bir miktar çekilse ne iyi olur diye düşündüğü günler. Hikaye şöyle: Kasım Gülek, 11. 8. 1955 günü Sinop’a gidecektir. Hareket öncesinde bir basın toplantısı düzenler. Basın toplantısında söylediği sözler mahkemelik olur. Pek bir şey çıkmaz elbette. Neyse... Eminönü 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nden ivedi olarak bir karar çıkar. Kasım Gülek’in tevkifi ve yakalanarak hemen İstanbul’a sevkinin temini istenir. Ancak asıl hikaye bu değil.
Asıl hikaye, Gülek tevkif edilip adliyeye götürüldüğünde yaşanır. O tarihte Parti Meclisi üyesi ve gazeteci olan, kulağı çekilmesi gereken bir isim daha vardır. Nizamettin Nazif. Gülek’in yanındadır Nazif de. Bir ara, odadaki masaya sırtını dönerek Gülek’in kulağına:
“Beyefendi, sizi derhal mi götürmek istiyorlar?” diye sorar.
Odanın içinde bulunan bir genç adam Nazif’e seslenir:
“Siz kimsiniz?”
Nazif de karşı mukabelede bulunur:
“Siz kimsiniz?”
Genç adam birden parlar:
“Vay, beni tahkir ha? Ben savcıyım. Sizin adınız nedir?”
“Nizamettin Nazif! Gazeteciyim...”
Savcı çekmecesinden bir kağıt çıkartır. Listeye bakar:
“Sizi tevkif ediyorum...”
Oda içinde herkes şaşkındır. Zira Nizamettin Nazif’in tevkif edilme sebebi oldukça komiktir.
“Kıçını çevirmek suretiyle savcılık makamına hakaret!” (İsmet Paşa’yla 10 Yıl, Metin Toker, Birinci Cilt, sh, 97)
***
O döneme dair bugün gülümseyerek anlatılan anekdotlar, yaşanmışlar eminim o dönemde bunları yaşayanları pek gülümsetmemiştir.
Tamam, Adnan Menderes tek parti döneminin zulmünü bitiren çok önemli adımlar attı, cesurca. Ancak DP dönemi aynı zamanda yargıya sert müdahalelerin olduğu, iktidara ‘gözünün üstünde kaşın var’ diyen muhtelif kişilerin gözaltına alındığı da bir dönem.
Dahası, iktidara yakın ‘cevval’ medyanın muhalefeti itibarsızlaştırmak için her türlü pespayeliği yapabildiği bir dönem...
Örnek mi, o dönem, Zafer’de ‘Hürriyetin suistamali’ başlığı ile çıkan bir haber: “Fotoğrafta gördüğünüz, müddeiumumi karşısında bacak bacak üstüne atan, haksız yere memlekette hürriyet yoktur diye isnatlara kalkışan CHP Genel Sekreteri’nin hürriyetleri nasıl suiistimal ettiğini gösteren tipik bir misaldir. Hürriyetlerin kısıldığı bir yerde bu nevi serbest tavır ve hareketlerde bulunamazlar.”
Hikaye bugün yaşananlarla aynı olmasa bile özü itibarıyla ne kadar tanıdık geliyor değil mi?
Yargısından, medyasına, siyasetçisinden, iş adamına değişen hiçbir şey yok.
Ben bugün, Balyoz Darbe Planlarını haber yapan Taraf Gazetesi yazı işlerine, 50 yıla yakın hapis isteyen savcı ve iddianameyi kabul eden mahkemenin kararını yazacaktım.
Ancak bazı yargıçların iktidardan pay kapmak, terfi alabilmek için düştükleri durumu, geçmişte de istikballeri için neler yapabildiklerini anlatmadan olmazdı.
Yarına, hükümetin aldanma hakkını ve burada bir şeyler oluyor hassasiyeti içerisinde ‘Balyoz Darbe Planlarını’ haberleştiren gazetelerden sadece Taraf Gazetesi yazı işlerinin peşine düşen komik iddianameleriyle birlikte yargımızı yazacağım. Kısmetse...