Çok tuhaf. Yargıtay eski başkanı Ali Alkan'ın altı gün önce T24 sitesinden Hazal Özvarış'a verdiği mülakat benden başka kimsenin dikkatini celbetmedi.
En azından kıymetli büyüğüm Taha Akyol'un dikkatini çekebilirdi...
Öyle ya...
Ali Alkan’ın Yargıtay başkanlığı sonrasında verdiği ilk kapsamlı mülakat olmasına ve bu mülakatın 'en civcivli günlerde' olmasına rağmen neşredildiği yerde kayboldu gitti.
Zamanlamayı manidar bulmadığım gibi bence şahaneydi de...
En civcivli günlerden kastım ise şudur:
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesi Temmuz ayı içerisinde iki önemli karar verdi.
Bunlardan ilki, aralarında Hidayet Karaca’nın da olduğu 70 kişi hakkında açıktan yetki aşımıyla ‘tahliye’ kararı veren (biz buna hakimler eliyle Silivri cezaevinden Çağlayan Adliyesi çıkışlı tünel kazma faaliyeti diyoruz) Asliye Ceza Hakimleri Metin Özçelik ve Mustafa Başer için kovuşturma izni verdi.
HSYK 2. Dairesi’nin ikinci önemli kararı ise, “Sözde Selam Tevhit Terör Örgütü” soruşturması kapsamında siyasetçilerden bürokratlara, gazetecilerden mahalle bakkalına varıncaya kadar on binlerce ismin usulsüz bir şekilde dinlemesinde imzası olan 54 hakim ve savcıdan 49’unu görevden alması oldu.
Yani suçları İbrahim Okur’lu, Nesibe Özer’li ve Ahmet Hamsici’li HSYK döneminde de ayyuka çıkan Süleyman Karaçöl, adliye önünde dağıttığı korsan bildiri ile ünlenen Muammer Akkaş, Cihan Kansız, Mehmet Karababa, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklamaya yeltenen Sadrettin Sarıkaya ve Celal Kara gibi isimlerin yer aldığı hakim savcılar nihayetinde açığa alındılar.
Biliyorsunuz geçtiğimiz Haziran ayında da HSYK 2. Dairesi, Adana ve Hatay'da MİT TIR'larını durdurarak arama yapan, dönemin Adana Cumhuriyet savcıları Süleyman Bağrıyanık, Aziz Takçı, Özcan Şişman ve Ahmet Karaca ile dönemin Karıkhan Başsavcısı Yaşar Kavalcıoğlu hakkında yargılama izni verdi.
Yargıtay eski başkanı Ali Alkan HSYK'nın verdiği kararları değerlendiriyor verdiği mülakatta.
Haklarında soruşturma/kovuşturma izni verilen hakim ve savcıların, işledikleri suçlar hangi maddeyi kapsıyorsa yargılanmaları Yargıtay’daki ilgili dairece yapılacak.
Ali Alkan'a göre yasadışı dinleme kararlarına imza atan 49 hakim ve savcı da, MİT Tırlarını durduran savcılar da, yetki aşımıyla korsan tahliye kararı veren iki hakim de 'görevleri nedeniyle' yargılanıyorlar! Öyleymiş!
Paralel yapı davasında somut delil de yokmuş, HSYK seçimleri de demokratik olmamış, Yargıtay hep dik durmuş! Öyleymiş!
Böylesi bir mülakatın ilgi görmesi gerekiyordu ama nasılsa ilgi görmedi.
Tuhafıma gitmesin mi?
Kimsenin ilgisini çekmese de ben Ali Alkan’ın söyledikleriyle ilgileniyorum.
Mülakatta ilgimi çeken bir diğer husus ise şu oldu:
HSYK 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz'ın şu meşhur 'özür' meselesini yorumlamış Sayın Alkan!
Diyor ki 'Bunlar talihsiz gelişmeler'...
Malumunuz. Konu korsan tahliye kararı veren, adliyede hukuku rehin alan hakimlerle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “HSYK bu hakimlerle ilgili toplanmakla gecikti” açıklaması ve Mehmet Yılmaz’ın medyaya yansıyan “Özür diliyorum, kararımız gecikti” açıklaması.
HSYK tarihinde bu kadar hızlı karar alınmamıştır
Bir ortamda karşılaştığım HSYK 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz’a hem bu özür meselesini hem tahliye kararı veren iki hakim hem de 49 hakim ve savcı ile ilgili HSYK’nın kararını kendisine yazılmak üzere sordum.
Hem de gerçekte HSYK'nın toplanmasının gecikip gecikmediğini sordum.
İşte HSYK 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz'a sorularım ve kendisinin yanıtları.
-Tahliye kararı veren Asliye Ceza Hakimleri Metin Özçelik ve Mustafa Başer hakkında verdiğiniz karar siyasi midir? Bu iki hakim görevleri nedeniyle mi yargılanıyorlar?
-Şu çok iyi ve net olarak anlaşılmalı ki, bu iki hakim verdikleri karar nedeniyle açığa alınmadılar. Tam tersine hukuk ve yargı adabına uygun karar vermedikleri için yani, hiç dosya incelemeden, tutuklu kişilerin hangi suçtan tutuklandıkları, delillerin tutuklanmayı gerektirir ağırlıkta olup olmadığı hususunu incelemeden, peşin hükümle karar verdikleri için açığa alındılar.
-Peki, bir hakim delileri incelemeden peşin hükümle neden ve nasıl karar verir? Bu aynı zamanda kendi mesleki itibarını da bitirir.
-Hakimleri bu davranışa iten 3 neden olabilir. Ya rüşvet alarak böyle bir kararı verebilir. Ya kendisinin ve yakınlarının canı üzerinden tehdit altındadır. Ya da yüksek bir hatır vardır kıramadığı. Bunun başka bir açıklaması yok. Olamaz da. Dünyanın neresinde olursa olsun dosya incelemeden karar veren hakimin eylemi o hakimin açığa alınmasını gerektirir ve disiplin cezasını gerektirir. Ve bu tür kararın arkasındaki nedene göre de oluşan adli suç nedeniyle de yargılanır. Bugüne kadar ki verdiğimiz kararlarda tamamen hukuki süreç işliyor.
-Çok tartışıldı. Hala tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da eleştirdi. Tahliye kararı veren iki hakim konusunda HSYK toplanmakta gecikti mi?
-Biliyorsunuz hadise bir cumartesi günü meydana geldi. Biz aynı günün akşamı müfettişlerimizi görevlendirdik. Müfettişlerimiz hakimlerle ilgili ön raporlarını en ivedi şekilde hazırladılar ve Pazartesi günü sabah kurumumuza ilettiler. Saat 11.00 sularında da rapor 2. Daireye geldi. Daire başkanı olarak anında olağanüstü gündem kararı alıp daire üyelerimizi toplantı için davet ettik. Şunu çok net söyleyebilirim ki HSYK 2. Dairesi olarak bırakın gecikmeyi HSYK tarihinde bu kadar hızlı hareket edilmemiştir. Olağanüstü bir süreçten geçtiğimizin farkındaydım ve ona göre hareket ettik.
-Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘geciktiler’ açıklaması ve sonrasında sizin sosyal medyadan yayınladığınız özür mesajı...
-En çok suiistimal edilen konu bu. Bakın HSYK 2. Daire olarak dosya benim önüme saat 11.00 sularında geldi. O saatten sonra da biz çalışmaya başladık. Başkanı olduğum dairenin hiçbir gecikmesi olmadığı gibi sorumluluğumuzun farkında olarak HSYK tarihinde olmadığı kadar hızlı hareket ettik. Saat 14.00’de kurulu topladık ve toplantımızı başlattık. Toplantı 17.30'a kadar devam etti. Bu saatler boyunca ne ben ne de diğer üyelerimiz toplantı odasından ayrılmadık. Su içmedik desem abartmış olmam. Biz toplantıdayken Cumhurbaşkanı'nın geciktiğimiz yönünde bir açıklaması olmuş. Net söylüyorum o esnada içeride hummalı bir toplantı var ve ülke savaşa girse haberimiz olmazdı. Dolayısıyla benim olan bitenden haberim olmadı. Mümkün de değildi zaten. Cumartesi hadise oldu. Pazartesi günü toplandık. Pazartesi günü mesai bitmeden iki hakimle ilgili dairemiz kararını vermişti.
-Ya özür mesajınız?
-Ben hem yargı mensubuyum hem de şu an görevim itibariyle yargıçların idari amirliği konumundaki kurumun 'disiplin suçlarına bakan' dairesinin başkanlığını yapıyorum. Bizim idaremizdeki iki yargıcın iki gün boyunca yaşattıkları ayıplı durum nedeniyle Türk yargısı saygınlık açısından büyük bir erozyona uğradı. Ve bütün her şey halkın gözü önünde cereyan etti. Bir yargıç olarak bütün bu olup bitenden mahcup oldum ve yargı olarak bu yaşattığımız ve engelleyemediğimiz bu olaylar nedeniyle Türk milletinden özür diledim. Keşke bunlar hiç yaşanmasaydı, keşke imkanımız olsaydı da yaşanmasının önüne geçebilseydik diye. Bunda ne var? Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk ve Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da hukukçu kimlikleriyle aynı hassasiyeti göstererek “40 yıllık hukukçu olarak bu yaşananlardan utanıyorum” gibi benzeri sözlerle özür dilediler. Çünkü Türk yargısında bugüne kadar hiç karşılaşmadığımız bir olayla karşı karşıya kaldık. Ceza Mahkemeleri kanun hükümleri yok sayıldı. Bir hakimin hiç yapmayacağı bir delilikle karşı karşıya kaldık. Bütün bu yaşananlardan dolayı Türk milletinden özür diledim evet. Kötü mü yaptım. Böyle hissettim. Utandım çünkü. Ama acımasızca Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarıyla eşleştirildi. Linç edilmeye çalışıldım.
-İki hakimle ilgili kovuşturma izni verildi. Süreç nasıl işleyecek?
-Bakırköy Başsavcılığı dosyaları inceleyecek. Soruşturmasını tamamlayacak. Yetkili Ağır Ceza Mahkemesine dosyayla ilgili iddianame tanzim edecek. Mahkeme son soruşturmanın açılması kararını vererek, hangi ceza maddesini ihlal etmişlerse ona göre dosyayı yetkili olan Yargıtay dairesine gönderecek. Yetkili ceza dairesi belli olmuş olacak ve yargılanmalarına başlanacak.
-Çok klişe bir söz olacak ama... Eskiden seçimleri kazanan partiler iktidarı devraldıklarında 'bir enkaz devraldık' açıklaması yaparlardı. Siz gerçekten bir enkaz devraldınız. HSYK’da kısa sürede bir şeyler değişti mi, düzeldi mi?
-Bizim birinci amacımız; yargıdaki sarsılan düzeni yeniden düzeltmek, adaleti sağlamak ve yargının huzurlu, verimli olarak çalışmasını temin etmekti. Büyük oranda başardık. Artık gizli tanık yok. Yargıçların mesleki hayatlarını bitiren uydurulmuş delillere geçit yok. Hukuka aykırı deliller de o delillere dayanmakta yok. 2010 yılından 2014 yılına kadar ki süreçte, yargıyı ele geçiren belli grupların etkinliğinin yargının tarafsızlığına ne kadar büyük zararlar verdiği herkes tarafından yaşanarak öğrenildi. Toplumda gördü bunu. Son seçimlerle birlikte HSYK'da gerçek anlamda bir çoğulculuk sağlandı. Ve çok kısa bir süre geçmesine rağmen bu yapının adliyeleri ne kadar rahatlattığı yargı mensuplarınca gözlendi. Mükemmeliz diyemeyiz daha çok işimiz var. Önümüzde halletmemiz gereken çok sorun var. Ancak şunu çok net olarak söyleyebilirim ki, bir daha asla eskisi kadar kötü olmaz hiçbir şey.
Ayak üstü soru cevap bu kadardı. Ben umutlandım. Şunu biliyorum ki, Türkiye’de ne yaşanırsa yaşansın, hangi konjonktür olursa olsun HSYK'daki çoğulcu yapı bir daha yargı darbesine izin vermeyecek. Birileri sırtlarına cüppelerini giyip, kendilerinden olmayan meslektaşları dahil bu ülkenin insanlarına deli gömleği giydiremeyecek.
Hey gidi günler...
Ne HSYK'lı günlerdi ama...
HSYK 3. Daire Başkanı Ahmet Hamsici, bu ülkenin başbakanını tehdit eden yargıçlara "Siz rahat olun, korkmayın, biz arkanızdayız...
Devredeyiz” diyerek güvence veriyordu.
'Burası emniyete benzemez. Yargı ayağının soruşturulması bizim iznimize bağlı. Bizim iznimiz olmadan yargı ayağına dokunulamaz” röportajlarıyla devlete meydan okuyan HSYK başkanlarından...
“Hukuk dışı dinlemelerle hukuk devleti kavramı ve iddiamız tahrip edilmiştir. Bu hukuksuzlukları yapanlar, yaptıranlar nesiller boyu kınansa yeridir. Hiç unutulmasın ki meşru bir amaca varmak için kullanılan araçlar da meşru olmalıdır” diyen diyebilen HSYK Başkanlarına. (Tırnak içine aldığım sözler HSYK 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz’a aittir.)
Suçlusunu koruyan, sahip çıkan, hatta suça teşvik eden HSYK başkanlarından “Hukuk hoşgörmez ve beni ihlal edebilirsiniz demez”, “Unutulmasın, hukuk insanların çektiği acılarla empati kurup, başka acılar çekilmesini önlemek kadar, çekilen acıların hesebını sormak sanatıdır” diyen HSYK başkanlarına.
Yargıtay eski başkanı Ali Alkan’a göre:
Hakimler ve savcıların sırtlarında cüppeleriyle suç işledikleri, hukuksuz dinleme kararlarına imza attıkları dönem değil de...
Bütün bunların hesabının sorulduğu dönem tu kaka dönem oluyor!
İbrahim Okur'lu HSYK'nın atamaları acayip derecede yargının geleneklerine uygunmuş. Ahmet Hamsici dönemi HSYK’sındaki müfettişli, denetimli dönemler hukuki açıdan şahaneymiş! Hakim ve savcıların sicilleriyle zaten oynanmamış, canlarından bezdirilmemiş. Vesaire vesaire...
Hey gidi Ali Alkan...
“Yargı bağımsızlığının fiilen kalktığı dönemdeyiz” öyle mi?
Hem de 'şimdi' öyle mi?