Birkaç gündür, AK Parti’nin arkasındaki ‘hainler mahallesi’nde dolaşıyorum.
Gerçekte kaydı kuydu olan böyle bir mahalle yok, elbette.
Ama böyle bir mahalle var.
2011 yılında inşa edilmeye başlandı. AK Parti’nin muktedir olmasının akabinde inşa ettiği bir mahalle; ‘hainler mahallesi’.
Mahallenin giriş kapısında şöyle bir uyarı, ikaz yazısı var: O iş sizin bildiğiniz gibi değil!
“Size anlatacakları hikayeye bakmayın, inanmayın ha” uyarısı bu.
Neden? “Çünkü sizin bilmediğiniz şeyler var!”
***
Mahallenin ‘zorunlu’ sakinlerini tanıyorsunuz.
Hepsi, önce hayasızca, pespayece, insafsızca yürütülen kampanyalarla itibar suikastına uğradılar.
Kimine “Kraliçe’nin adamı, İngiltere bağlantısı var!” dendi...
İtiraz edenler oldu: Olur mu öyle şey? Bu adam Müslümandır, ayıptır, günahtır, bühtan ediyorlar...
Denildi ki...
‘Sizin bilmediğiniz hususlar var.’
Daha düne kadar ‘dava adamı’ deyip de eline koluna sarıldığımız, dualar ettiklerimiz...
Bir sabah uyandık ki...
Meğer...
“Bakanlıklara Paralel örgütü dolduran, devlet kademesini Paralel’in hizmetine sunan” hainin, kriptonun önde gideniymiş!
Bir kulağımızın duyduğuna diğer kulağımız inanmadı.
Daha biz ne oluyor, demeden...
Denildi ki...
‘Sizin bilmediğiniz şeyler var, o iş öyle değil!’
‘Gerçekten bizim bilmediğimiz hususlar vardır’ denile, denile...
‘Hainler mahallesi’ne itildiler.
Hain ilan edilenler ‘kah bu zillet muamele’ karşısında kendilerini savunmayı ‘zul’ saydılar sustular, kah ‘davaya zarar vermemek’ adına sağır kesildiler.
***
Ses çıkmadıkça... Sayı fazlalaştı. Ses çıkmadıkça daha fütursuzlaşıldı. ‘Hainler mahallesi’nin son sakini, mazlumu ise Başbakan Ahmet Davutoğlu oldu.
***
Birkaç gündür yazmamamın nedeni tam olarak bu. Olan biteni suhuletle anlamaya çalışıyorum.
Duygu dünyamda ‘hainler mahallesi’ne bu yüzden döndüm.
Bakıyorum. Hepsi kendi sessizliklerinde oturuyor.
Hepsi Tayyip Erdoğan’ın dava arkadaşları. Kardeşim dediği insanlar.
Kırılmışlar, gücenmişler ve kendi kabuklarına çekilmişler.
***
Başbakan Davutoğlu’nun “veda konuşması”nı izlerken yüreğim burkuldu.
Anlayamadım. Anlamlandıramadım.
“Kardeşim, bu görevi fazlasıyla hak etti” diyerek 20 ay önce göreve getirilen, sonrasında, gayretiyle, samimiyetiyle, dürüstlüğüyle herkesin sevgisini kazanan, AK Parti tabanıyla doku uyuşmazlığı yaşamayan, iki seçimde partisini sandıktan başarıyla çıkartan Ahmet Davutoğlu ‘hain’ yaftası yiyerek görevini bırakmak zorunda bıraktırıldı.
***
Nerede hazırlandığı ve kimlerce kaleme alındığı herkesçe bilinen o aşağılık bildiriyi yazanlar, MKYK’da “Yetkileri tırpanlansın” diye türlü alavere dalaverelerle imza toplayanlar, aylardır “Davutoğlu hain, Reis’in arkasını oyuyor’ yaygarası yapanlar, Başbakan Davutoğlu’nun açıklamalarını dinlediklerinde birazcık yüzleri kızarmış mıdır? Hiç sanmıyorum.
AK Parti, diyelim ki delegelerini, milletvekillerini ikna etti, onlar da makamlarını korumak için vicdanlarının seslerine kulaklarını tıkadı.
Peki, AK Parti, AK Parti’ye oy vermiş olanlara, bu olup biteni nasıl izah edebilecek?
28 Şubat andıcına bile rahmet okutan alçaklıktaki ‘bildiri’nin üzerinden 24 saat geçmeden Ahmet Hoca’nın görevi bırakmak zorunda kalmasını nasıl açıklayacak?
Başbakan Davutoğlu’nun istifasına sebep olan o kirli, aşağılık bildiri hala lanetlenmeden orada duruyor. (Kim neyi lanetleyecek oda ayrı ya) AK Parti tabanında açılan derin yaranın üstüne basa basa sosyal medyadan hala fitne yaymaya devam ediyor.
Tayyip Erdoğan istediğini partinin başına geçirir, kimsenin de buna itirazı olmaz.
Tamam da...
Bu iş böyle mi olmalıydı? Madem öyle, Kasım seçimlerinden önce alsaydınız Ahmet Davutoğlu’nu görevden ve kimin “düşük profili’nden memnunsanız onu getirip seçimlere gitseydiniz!
Seçmen kandırıldığını düşünmez mi? Bu her şeyden önce seçmene yapılan haksızlık değil mi?
Hangi uyumlu isim AK Parti’nin ve hükümetin başına geçerse geçsin, getirilirse getirilsin…
AK Parti’nin Genel Başkanı ve Başbakan olarak, ilk ziyaret ettiği şehirde, sokağa ilk adımını attığında…
Bütün bu olup biteni anlatmak durumunda kalacak.