Ankara’nın göbeğinde…
Türkiye’nin kalbinde, kalbi duran Ozancan Akkuş, 10 Ekim’de Ankara Garı patlamasında hayatını kaybeden arkadaşının ardından “Gözlerimizden akan yaş bile ellerinizdeki kanı temizlemeyecek. O temiz adam her zaman sizin yakanızda, bizim kalbimizde kalacak” diye yazmış.
Ozancan da artık aramızda değil.
Bu pırıl pırıl çocuk, bu ülkenin teröre kurban verdiği isimlerden biri oldu pazar günü…
***
Mehmet Emre Çakar…
Henüz çocuk. Yaşı 16. Karaciğer hastası.
Ailesi, oğullarını yaşatmak için binbir umutla getirdikleri Ankara’da, onun teröre kurban gideceğini akıllarının ucundan geçirmiş midir?
***
Yarabbi…
Gözümüzde akacak bir damla gözyaşı kalmadı.
Bu saldırının arkasında kim varsa, kim yaptırıyorsa, vekalet verenleri kahru perişan eyle…
Dün bir kez daha yüreğimizi dağladılar. Canlarımızı aldılar.
Hiçbir suçu, hiçbir günahı olmayan insanların hayatlarına kastettiler.
Dün akşam Türkiye’nin kalbinde…
Ankara’nın göbeğinde…
O meydanda…
Evlerine dönmek için, otobüs beklerken ölenlerin dram dolu, yürek burkan, 37 canın acı dolu hikayeleri de bir bir ortaya çıkıyor.
Ortaya çıkıyor da…
Hep aynı şeyler oluyor.
Gözlerini Erdoğan nefreti bürümüş olanlar; daha patlamanın sesini duydukları anda elleri ceplerine gidiyor.
Ceplerinde hazır beklettikleri, vicdanlarını yitirdiklerini belgeleyen yazılarını çıkartıveriyorlar.
Utanmazlıklarının bir sınırı yok. Ahlaksızlıklarının da…
Ne kadar ölüm fazla olursa, yaralı çok olursa, onların “Erdoğansız Türkiye” tezleri de güçlenmiş oluyor.
Onlara göre... “Ölüm ve acı, bu rejim bitmeden bitmeyecek.”
Çünkü onlar ‘kimbilir kaç zamandır, kaç keredir’, ‘Erdoğan’la yürümeyeceğini’, “Erdoğan’ın gitmesi gerektiğini’ tekrarlamışlar!
Bakın yine haklı çıkmışlar!
***
Yapmayın…
Gencecik bedenler daha yeni toprağa verildi, yapmayın…
Size bir şey söyleyeyim mi...
Bu yazıp çizdikleriniz teröristlerin ekmeğine yağ sürüyor.
Adının ne olduğunun önemi yok, terör örgütlerinin hepsi bu düşmanca söylemden besleniyor.
PKK’nın patlattığı bombalardan daha fazla tahribat veriyor ülkeye, bu ‘düşmanca’ yazılıp çizilenler, söylenenler...
“Terörün hedefi bizim ülkemiz” demek çok mu zor?
“Biz biriz, bu ülkenin bir vatandaşı olarak terör nereden gelirse gelsin lanetliyoruz” desek… Çok mu zor bir şey bu?
Öte yandan eleştirmek en doğal hakları, hakkımız…
Eğer Türkiye’nin kalbi olan Ankara’da üçüncü kez bir patlama oluyorsa, hükümet eleştirilir.
Güvenlik zaafiyetinin olup olmadığı, istihbarat zaafiyetinin olup olmadığı sorulur. Hesap sorulur.
Hadi Fransa’da ‘güvenlik zaafiyeti’ olup olmadığı sorulmaz, hadi ‘Yetkililer istifa edecek mi?’ diye parmak sallayanlar da olmaz.
Türkiye’de istifalar da istensin, diyelim.
Ama şu acı günde… Ankara Kızılay’da yerlere saçılan cam kırıklarından bin beteri kalbimizdeyken…
Tek derdimiz Erdoğan mı bizim?
Eğer sizin tek derdiniz Erdoğan ise bari bu günlerde biraz susun.
Bu ülke her şeye rağmen bir gün huzur bulur, karanlıklar elbet çıkar aydınlığa ama...
Acılarımız üzerinden timsah gözyaşları dökenleri biz unutmayacağız.
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan isteğim şudur...
Kısa ve net...
Dün çıktınız bir basın açıklaması yaptınız.
Peki, şu mümkün değil midir?
Bir kez olsun, siyasi hesaplaşmayı bir kenara bırakarak..
İktidarın dış politikasını eleştirmeden, suçlamadan, laf sokuşturmadan, ama yönetemiyorlar, lakin böyle oldu, ancak ben demiştim ki, demeden...
Bir kez olsun...
Biz Türkiyeyiz, bu saldırı hepimizi hedef almıştır. Hep birlikte lanetliyoruz deseniz.
Korkmuyoruz deseniz. Gitseniz Başbakan Davutoğlu’nun kapısını çalsanız ve ‘Yapabileceğimiz ne var’ deseniz.
Ben bu tabloyu görmek istiyorum. Mesele terör olduğunda buna siyaset üstü bir mesele olarak bakabilmenizi.
Lütfen.. Lütfen... Lütfen...