Öncelikli olarak şunu ifade edeyim ki, 28 Eylül’ü 29 Eylül’e bağlayan saatlerde yaşadıklarım trajikomikti. Aziz Nesin hayatta olsaydı o gece yaşadıklarımın hikayesini kesinlikle yazardı. Aziz Nesin’in bütün hikayelerini okuyan biri olarak şunu söylemeliyim ki bu hadise onun jübile hikayesi olurdu.
Bursa Çekirge’ye gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras ve Sevil Kiras’ın çok sevgili kızları, benim adaşım güzel Elifimizin düğün töreni için geldim. Çok güzel bir düğündü ama keyifli günümüz maalesef klişe söylemle karakolda neticelendirerek, günümüzü zehir edildi.
Şimdi mevzuya gelelim.
Bursa Emniyet Müdürlüğü ve Bursa Valiliği dün gün boyu uzun uzun düşündü, taşındı ve gece yarısı nihayet Bursa Çekirge’de gözaltına alınmam, mevcutlu olarak emniyette götürülmem ve kötü muameleye maruz kalmamla ilgili yaptıkları açıklama ortada.
Bursa Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü 4 şey söylüyor:
“İsim benzerliği oldu, gözaltı yok, emniyete davet ettik. Elif Çakır isimli şahsa nezaket çerçevesince davranıldı.”
Bursa Valiliği ve Emniyet Müdürlüğünün açıklama metnini dikkatle okuduğunuzda zaten neyin ne olduğunu anlıyorsunuz. Ben basın açıklamasına kadar polisin beceriksizliği olduğunu düşünüyordum, ama ortaya çıkan fotoğraf beceriksizliğin ötesinde bir durum olduğunu gösteriyor.
1: Bursa Emniyet Müdürlüğü hem Elif Çakır I…k hakkında 3 ayrı suçtan “Araması” olduğunu söylüyor:
Bir: Oysa o gece polis beni 19 ayrı suç işlediğim, bu suçlardan açılmış davam olduğu, iki tutuklama kararımın ve 4 tebligatımın olduğu gerekçesiyle gözaltına aldı, ifade için emniyete davet etmedi. Sürecin nasıl işleyeceği hakkında bilgilendirme yaptı, önce Çekirge Devlet Hastanesi sağlık kontrolüne sonrasında Siber Suçlar Şubesine gideceğimizi ve nöbetçi savcıya ulaşılmaya çalışılacağını açıkladı. Yine hakkımdaki iki tutuklama kararının birkaç kez (sayı verdi hatırlamıyorum) benim mahkemeye gelme taahhüdünde bulunduğum ancak gelmediğim için olduğunu bildirdi.
2: Siber Suçlar Şubesinde de aynı bu bilgiler vardı.
Yani Elif Çakır I…k araması olan bir suçlu ve ben de Siber Suçlar Şubesinde ısrarlarım sonucu gerçek ortaya çıkana kadar, o saatlerde polisin nezdinde “ARAMASI” olan suçlu Elif Çakır I…k’ım.
Sayın İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Bursa Emniyet Müdürü’nüz “ARAMASI” olan bir suçluyu yakalamak yerine “emniyete ifadesini vermek için davet ettiği” itirafında bulunuyor. Bu duruma ne diyorsunuz?
Bursa Emniyet Müdürlüğü hatasını örtmek isterken kendini nasıl da ele veriyor.
Bursa Emniyet Müdürlüğü “isim benzerliği var” diyor.
Bingo…
Bizim ülkemizde her modern hukuk devleti gibi tam da bu sebeplerle, vatandaşlar arasında sıkça rastlanan isim, soy isim benzerliklerinden dolayı “askerlik”, “adli işlemler”, “sağlık” gibi konularda yaşanan mağduriyetlerin, sorunların önüne geçmek için TC Kimlik Numarası sistemine geçti. Emniyet mensuplarınız görevini yerine getirseydi ben bu tuhaf gözaltını yaşamayacaktım. Evet, adli kolluğun yapacağı işte bu kadar basitti, 30 saniye sürmeyecek bir işlemi yerine getirselerdi 2000 yılı öncesi Türkiye’sine geri dönmeyecektik.
Nöbetçi savcı görevini dikkatle yapmadı, otelin girdiği TC’nin kontrolünü yapmadı, hatta ismin başına soy ismin devamına bakmadı “Elif Çakır” ismini görünce talimatı yazdı. Yakalama kararının uygulanması talimatını yazan emniyet amiri de bakmadı, savcının talimatını okumadan, kontrolünü yapmadan talimatı yazdı geçti.
Suçluyu yakalayıp getirecek olan polis memuru da kontrollerini yapmadan, talimatı uygulamak için otele geldi.
Geldiğinde de kimlik isteme görevini yerine getirerek benden kimliğimi istedi. TC numarası kontrolünü yapsaydı, nöbetçi savcının, (Emniyet arama emri diyor ama gelen polis tutuklama kararı olduğunu söyledi), mevcutlu getirilme talimatı yazan emniyet amirinin yanlışının önüne geçecekti ama bakmadı. Suçluyu yakalamış olmanın özgüveni içerisinde şöyle bir bana baktı, ismimi soy ismimi sordu, ben de söyleyince aradıkları kişi olduğuma hemen kanaat getirdi.
Bursa Emniyet Müdürlüğü açıklamasında “göz altı yok, ifadeye davet var” diyor:
Polis memuru ile özetle aramızda geçen diyaloğa bakalım:
“Hakkınızda iki tutuklama kararı var. Buyurun birlikte emniyet siber suçlar şubesine gideceğiz, ama öncesinde sağlık kontrolünden geçmeniz gerekiyor, onun için Çekirge Devlet Hastanesine gideceğiz.”
“Tutuklama kararı neyle ilgili? Bu karar hangi tarihe ait, çünkü ilk kez duyuyorum.”
“Siber Şube’de size anlatırlar.”
“Siber suçlar diyorsunuz, suçun içeriği nedir? Siber suç tuhaf geldi, bir yanlışlık olabilir mi?
“Hayır bir yanlışlık yok, Siber Şube’ye gidelim, orada öğrenirsiniz.”
Bu konuşmadan sonra polis memuruna döndüm “Peki, düğünden geldim, üzerimdeki elbiseyle uygun olmaz. Ben üzerimi değiştirip geleyim” dedim. Kadın polis memurunu gösterdi ve “Artık odanıza yalnız çıkamazsınız size eşlik edecek, birlikte çıkın ve gelin” dedi. Kadın polis memuruyla birlikte odama çıktık, kadın polis memurumuz bekledi ben kıyafetlerimi değiştirdim.
Emniyete ifadesi alınmak üzere davet edilmişim gibi duruyor mu?
Çekirge Devlet Hastanesine gitmek üzere otelden ayrıldık. Hastaneye giderken araç içinde aramızda geçen diyalog:
“Bakın bir yanlışlık olabilir mi, bir baksanız. 19 adet siber suç işlediğimi söylüyorsunuz. İçeriği nedir bu suçların? Bir bilgilendirme yapsanız?”
Başka bir suçlamayla hakkımda tutuklama kararı olduğunu söylese anlayacağım ama ben bilişim sistemlerini kullanarak nasıl suç işlemiş olabilirim. Aklım almadığı gibi gücüme de gitmiyor değil. Bilişim sistemine girecek, bir kurumun sistemine zarar verecek, verileri silecek, sistemi ele geçirecek, teknolojiyi kullanarak birilerinin özel hayatlarına müdahale edecek, Borsa’da spekülasyon yapacak, bir bankanın hesabına girip bankanın mevduatlarından başka hesaplara mevduat aktaracak bir yeteneğim, bilgim, becerim yok.
İsmime bakarak suçlu olduğuma kanaat getiren polis memurumuz bana birazcık daha dikkatle baksaydı bu suçları işleyecek bir becerimin olmadığını anlardı. Mademki TC kimlik teyidi yapmadan isme bakarak işlem yapıyor.
İsmini öğrendiğim polis memuruna isim benzerliklerinden dolayı diyorum ki:
“Ö… Bey ben gazeteci olan Elif Çakır’ım.”
“Gazeteci olmanız bizi ilgilendirmiyor, biz dosyaya bakıyoruz.”
“Yanlış anlamayın, sizi elbette ilgilendirmez, işinizi yapacaksınız. Ama siber suç diyorsunuz. Başka bir Elif Çakır olabilir mi, o anlamda ben gazeteci olan Elif Çakırım dedim. Başka bir suç olsa tamam ama siber suç diyorsunuz, bu tuhaf. Peki suçun içeriği nedir, niye tutuklamam var? Bir baksanız?”
“Elif Hanım, dört kez tebligat gelmiş, iki kez tutuklama kararı çıkmış, siz aranıyorsunuz. 19 ayrı suçlama var hakkınızda.”
“Bakın bana hiç tebligat gelmedi gerçekten.”
“Gelmiştir de sizin dikkatinizden kaçmıştır kesin. Çok oluyor böyle şeyler.”
“4 kez gelen tebligat dikkatimden nasıl kaçacak. Bir değil iki değil. Mümkün değil. Ya gazete adresime ya da ev adresime gelir. İkisine de tebligat gelmedi. Onlarca davada yargılandım, devam eden davalarım var. Ama siber suçlarla ilgili bir soruşturmam, dava dosyam yok. Bu tuhaf. Hakkımdaki davadan nasıl haberdar olmam. Bir karışıklık olabilir mi? En azından hangi suçlar gerekçesiyle götürdüğünüzü söyleyin, içeriğini söyleyin. Hiçbir bilgim yok.”
Bursa Emniyet Müdürü “Elif Çakır isimli şahsa gerçek ortaya çıkıncaya kadar nezaket kuralları çerçevesinde davranıldı” diyor.
Sağlık kontrolünden sonra Bursa Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlar bölümüne getirildim. Otelden beni alan polisler “şahsı getirdik” diyerek Siber’e elindeki bilgi, belge her neyse teslim etti.
Ve ben ilk olarak orada “şahıs” oldum. Ertesi günde Bursa Emniyet Müdürü tarafından “şahıs” yapıldım.!
Siber Şube’deki polis memuruna durumu izah etmeye çalıştım. Ortada yanlış bir anlaşılma olabileceğini, söylenen suçlarla bir ilgimin olmadığını, hakkımda tutuklama kararı olsa bunu mutlaka bileceğimi, onlarca davada yargılandığımı, hala devam eden davalarımın olduğunu, savcılar bizzat ifademe başvurulması gerektiğini ilettiklerinde gittim, ifademi verdiğimi ifade ettim:
“Siz bir bakabilir misiniz, bir isim benzerliği, bir yanlışlık olabilir mi?”
Siberdeki polis (ismi bende) memuru:
“Adın Elif Çakır değil mi?”
“Evet.”
Yükselttiği sesine eşlik eden el kol hareketleriyle:
“Suçlusun ve aranıyorsun işte geç otur bekle şöyle.”
“Ben size derdimi anlatıyorum, suç makinasına dönüşen işlediği 19 ayrı suçla suç makinasına dönüşen kişinin ben olmadığımı, bir yanlışlık olduğunu söylüyorum. TC kimlik numarası teyidi istiyorum. Bu sizin göreviniz, neden bana bağırıyorsunuz, kaba davranıyorsunuz?”
İPad olabilir ya da büyük ekran bir telefondan (tam olarak hatırımda değil) suç kaydı gösteriyor ve “Bakın burada yazıyor işte bu suçları işlemişsiniz, duruşmaya gelme taahhüdünde bulunmuşsunuz ama gelmemişsiniz, hakkında tutuklama kararı var. Sizsiniz işte!”
Yakın okuma gözlüğüm yanımda olmadığı için gösterdiği ekranda ne yazdığını okuyamadım… Bu suçların hiçbirinin bana ait olmadığını söyledim ama dinlemedi.
Bir sandalyeye oturdum, bana refakat eden kadın polis memurundan “bir bardak su” istedim. Gitti “su istediğimi” söyledi, sonuçta küçük bir oda, duyuyorum. İzin vermedi. Kadın polis memuru yanıma geldi, bir şey söylemedi, beklemeye başladı.
Bilgisayar başında olan bir polis memurunun “Amirim Elif Hanım doğru söylüyor, bizim aradığımız suçlu Elif Çakır I…k” dediğini duyunca yanlarına gittim ve “Dakikalardır bunu anlatmaya çalışıyorum ben aradığınız kişi değilim” dedim.
Bana kaba davranan polis memuru, bilgisayarın başındaki memura “TC’sine bakalım bir de” dedi.
Ve nihayet… Ama nihayet…Polis memuru TC kontrolü yaptı ve “Amirim bizim aradığımız kişinin TC’si 612 rakamlarıyla başlıyor, bu Elif Çakır’ın ise 326 ile… Yanlış kişi alınmış.”
Otelden beni alan polis memuruna dönüyorum “Beni bırakacaksınız değil mi” diye soruyorum.
Polis memurumuz ne dese beğenirsiniz:
“Sizi bırakmak zorunda değiliz.”
Ama daha da vahimi lütfediyormuş gibi alaycı bir üslupla, el kol hareketiyle “Hadi hadi bırakalım” demesi bende filmi kopardı.
Şunu dedim, bunu söyledim demek istemiyorum ama film koptu bende. Devlet kurumlarına dair üzüntülerimi, liyakatsizliğe, ehliyetsizliğe ve niteliksizliğe dair bütün sitemlerimi, üzüntülerimi ilettim.
Bana bağıran, su verdirmeyen polis memuru:
“Şimdi sizi hatırladım Elif Hanım, özür dileriz. Böyle de tanışmak varmış. Bu arada siz biraz önce su istemiştiniz, suyu nasıl getirelim, ılık mı soğuk mu istersiniz?”