Yargıtay 3. Ceza Dairesinin yargıçları ikinci kez anayasal yetkilerini aşarak, Anayasa Mahkemesi’nin TİP Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği “ihlal kararını”nın hukuki bir değerinin olmadığına hükmetti.
Ve AYM’nin kararına uyulmamasını ikinci kez kararlaştırdı!
Peki, Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı Yargıtay’ın olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirme, ben bu karara uymuyorum deme yetkisi var mı?
Anayasa’nın 153. Maddesine göre yok. Bu madde diyor ki: “Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir, AYM kararları Resmi Gazete’de hemen yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”
Yargıtay hariç demiyor. Yargıtay AYM kararları hakkında değerlendirme yetkisine sahiptir de demiyor.
Varsa hukuki gerekçeleri söylesinler bizler de bilelim. Anayasa’da öyle bir madde, öyle bir hukuki bir gerekçe olsaydı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yargıçları bunu kararlarına yazarlardı zaten. Yargıtay yargıçları Anayasa Mahkemesi’nin kararını Anayasa’nın hangi maddelerine dayanarak “yok” saydıklarını söyleyemiyorlar.
Yargıtay’ın bireysel başvurulara ilişkin olarak nihai ve bağlayıcı karar verme yetkileriyle donatılmış Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini sorgulama yetkisi, hakkı var mı?
Hukuka göre yok ama zaten hukuka bakmıyorlar değil mi?
***
Yargıtay TİP Milletvekili Can Atalay kararı üzerinden çıkardığı yargı kriziyle Anayasa Mahkemesi’ne savaş ilan etti. Bunun siyasi bir savaş ilanı olduğu, çıkan krizin asıl sahibinin Yargıtay olmadığı ortada.
Kavganın sahibi iktidar, Yargıtay eliyle Anayasa Mahkemesi’ni itibarsızlaştırmak istiyor.
Peki ama neden ve neden şimdi?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi’ne yönelik sert eleştirilerine destek vermeyen, Bahçeli’nin AYM kapatılsın çağrılarına kulak tıkayan, duymazdan gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan Anayasa Mahkemesi’nin itibarsızlaştırılmasına neden destek veriyor?
Tavrını, “Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz” diyerek tavrını açıkça Yargıtay’dan yana koydu. Yargıtay üyelerinin hukukçulardan oluştuğunu, AYM üyelerinin tamamının hukukçulardan oluşmadığını anlattı:
“Anayasa Mahkemesi üyelerinin içinde hukukçular olduğu gibi bunların yanında valiler vardır, bunların yanında iktisatçılar vardır, sosyologlar vardır vesaire böyle de olması zaten gerekir. Ama misyonu noktasında ağırlık nerededir? Yargıtay’dadır. Orada Anayasadan tutun, Ticaret Hukukuna, İş Hukukuna varıncaya hepsi Yargıtay’da.” (12 Ekim 2023)
Hatta partisi içinden Yargıtay’ı eleştiren, AYM’ye destek verenlere kamuoyu önünde “ayar” vermişti:
"Anayasa Mahkemesi Yargıtay'ın attığı adımı hafife de alamaz, almamalıdır. Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz lazım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok.” (9 Kasım 2023)
Erdoğan, birkaç istisna hariç, genel olarak Anayasa Mahkemesi’ni sevmedi, AYM’nin verdiği kararlardan hoşnut olmadı, zaman zaman kararlarını eleştirdi.
Ama bu kadarı hiç olmamıştı.
Erdoğan’da film (26 Nisan 2023) Anayasa Mahkemesi’nin 61’inci kuruluş yıldönümünde düzenlenen törende tamamen koptu.
Daha doğrusu o törende AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında yaptığı o meşhur konuşmada koptu film.
Seçim arifesinde gerçekleşen törende o gün AYM başkanı Arslan, AYM kararlarından hoşnut olmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, 148 yıl önce İstinaf Mahkemesi Başkanı Suphi Paşanın İkinci Abdülhamit’i kızdırma pahasına Namık Kemal lehine verdiği o meşhur hükmü hatırlatmıştı.
Şöyle anlatmıştı: “Namık Kemal, adaletin sağlanmasının birinci şartının yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı olduğunu belirtmiş, ancak adaletin aslında söylem değil bir eylem meselesi olduğunu tutuklu yargılandığı bir davada tecrübe etmiştir. Bunu ona öğretecek olan da, birkaç yıl önce yazdığı mektupta kendisinden ‘nebbaş’ yani ‘mezar soyguncusu’ diye bahsettiği İstinaf Mahkemesi Başkanı Suphi Paşa’dan başkası değildir.
Duruşma yoğun bir ilgi altında gerçekleşmiştir. Yapılan telkinlerin de etkisiyle, başta Namık Kemal olmak üzere herkes mahkûmiyet kararı beklemektedir. Ancak, beklenenin tersine, Namık Kemal’i hürriyetine kavuşturan bir karar verilmiştir.
Kızı bu kararı verirken korkup korkmadığını sorduğunda, Mahkeme Başkanı Suphi Paşa tüm zamanların hâkimlerine unutulmaz bir ders niteliğinde olan şu cevabı vermiştir: ‘Yarın Hünkârın da benim de huzuruna çıkacağımız bir hâkim vardır ki, yalnız ondan korkarım.”
AYM başkanı Arslan sözlerine şöyle devam etmişti:
“Sayın Cumhurbaşkanım, hiç kuşkusuz tüm yargı kararları gibi Anayasa Mahkemesi kararları da eleştirilebilir. Dahası eleştirilmelidir, zira eleştirinin olmadığı yerde yargısal içtihadın gelişmesi mümkün değildir. Bu bağlamda, kararlarımızı okuyup analiz eden ve böylece bize ayna tutan eleştirilerden faydalanıyoruz. Ama Anayasa Mahkemesi’ne yapılan ağır saldırılar, nihayetinde toplumun yargıya güvenini sarsarak en fazla demokratik hukuk devletine ve onu korumakla görevli olan başta yargı olmak üzere tüm kurumlarımıza zarar vermektedir.” (25 Nisan 2023)
Zühtü Arslan Suphi Paşa örneği ile kendisini, yargıç olmayı anlatmış ve AYM kararlarını beğenmeyen Erdoğan’a “sizin de benim de huzuruna çıkacağımız asıl hakim var” demişti.
Ve film asıl orada koptu bence.
Erdoğan o gün orada “seçimi kazanırsam” diyerek AYM’yi bitirme kararını vermiş olsa gerek.
Şimdi Yargıtay eliyle Anayasa Mahkemesi’ni işlevsizleştirmeye çalışıyor, ardından, yetkilerini sınırlandırma teşebbüsü gelebilir.